Barla’da gördüklerim

İslâm düşmanları, deccelâne ve iblisâne fikirleri, icraatları ve zulümleri ile memleketimizin üzerine kâbus gibi çöküp İslâm ve Kur’ân adına ne varsa tahrip edip yok etmeye çalıştıkları ceberrut devrinde, Bediüzzaman gözden gönülden uzak, yokluklar ve mahrumiyetler içinde dünyadan tecrit etmek maksadıyla Barla’ya tek başına sürgüne gönderilmişti.

O zamanlar Barla, Eğirdir’den kayıkla gitmenin dışında, karayolu bulunmayan, kuş uçmaz kervan geçmez, dağlık, küçük bir yerleşim merkeziydi. Bediüzzaman’ın, başkalarıyla konuşması, görüşmesi, yazması, fikirlerini başkalarına aktarması yasaklanmıştı. Unutulup, tek başına ölüp yok olması amacıyla en ücra bir yere terk edilmişti.

Böyle bir devirde, bu kadar zor şartlar altında Allah’ın inayetiyle Barla’da Üstad tarafından Risale-i Nurlar te’lif edilmeye başlandı. Kur’ân’ın nuruna, süruruna susamış saf gönüller Bediüzzaman’ın etrafında halka olmuş, rahle-i tedrisinde huzur ve huşu bularak, halelenmiş, çekirdek misali filizlenip dal, budak sarıp çoğalmaya başlamışlardı. O inkişaf, coşku ve heyecan artarak yeni ülkelere, yeni insanlara ulaşarak günümüze kadar devam edip gelmiştir.

20 Mayıs 2012 tarihinde yaptığımız Barla ziyaretimizde otobüslerle her ilden gruplar halinde ziyarete gelen kalabalık insanları ve onların yüzündeki huzur dolu tebessümleri görülüyor. İnsan, ister istemez geçmiş yıllara, mahrumiyetlere bakarak; Kur’ân hizmetlerinin bir kıvılcımdan başlayıp dünya çapında güneş gibi nurlarının, ışıklarının intişarını; gönüllere, akıllara ve vicdanlara yerleştiğini, ruhlardaki inkişafını apaçık görüyor. Rabbimize sevinç içersinde binlerce şükürler etmemize vesile oluyor.

Barla iman-küfür mücadelesinin manevî harp meydanını hatırlatıyor. Büyük bir zafer kazanmış muhteşem nur ordusunun savaş esnasındaki otağı gibi görülebilir, Barla. O muhteşem Kur’ân ordusunun fedakâr mücahitlerinin, Isparta Kahramanları’nın, muhabbet fedailerinin hatıraları, insicamı yansımış Barla’nın dağına, bağına, bahçelerine, sokaklarına…

Bediüzzaman ismini duyunca Barla insanın yüzünde saygı ve sevgi ifadeleri hemen beliriyor. Bu tebessümden, hürmet ve muhabbetleri rahatça anlaşılıyor. Herkes ona olan mensubiyetini, büyüklerinden kalan hatıralarıyla pekiştirmeye çalışıyor. Onun büyüklüğünü, şefkat ve merhametini, kendi yakınlarına yaptığı iltifatı, verdiği selamı, gösterdiği alakayı, ettiği duayı iftihar vesilesi olarak anlatıyorlar.

Barla’dan Mustafa Karatuğ anlatıyor: “Babam Süleyman Karatuğ, doksan bir yaşında. Eskiden çobanlık yapardı. Barla’nın üst tarafındaki şu (Eliyle göstererek) patika yoldan Bediüzzaman Çamdağı’na giderken babama selâm verip tavsiyelerde bulunurmuş. “Doğru ol, harama tevessül etme, hayvanları kesinlikle susuz bırakma, namazını kaçırma” dermiş. Babam yaşlı olmasına rağmen hiç namazını aksatmaz. Babama kendi eliyle yaptığı kahveyi ikram ettiği de olmuş. Bana dua etmiş olmalı ki küçüklüğümde hafızlığımı bitirdim. Babam keçilerden süt götüreceği zaman oğlağı olan keçiden değil de, yavrusu ölmüş olan keçinin sütünden istermiş, karşılığını da verirmiş.”

Barla emin bir belde. Mezarlıkta Kur’ân okurken üstümdeki ardıç ağacında ısrarla öten sesi ve kendisi güzel kuşta korkudan eser görülmüyor. Mezarlıktan aşağıya doğru inerken sükûneti ve emniyeti müşahede ediyorum. En dar sokaklardan tek başıma gezerek geçiyorum. Kapılar açık, hiç köpek havlaması yok. Rastladığım kadın, erkek selamımı güler yüzle, ihtiramla alıyorlar.

Üstadın evine insanlar dolup, taşıyor. Ziyaretçilerin en çok inip çıktığı çeşmenin sol tarafındaki merdivene yakın bir yerde kırlangıç yuvasını ve yavrularını görüyorum. En hızlı uçan, en vahşi, en korkak kırlangıç kuşu o kalabalıkların arasında geliyor, yavrularını besliyor. Kaçmadan, korkmadan yuvaya yakın yerlerde duruyor. Küçük yavrular, yuvalarında balkondan bakan çocuklar gibi ziyaretçileri seyrediyorlar.   

Hayatı boyunca pek çok sıkıntılara göğüs germiş, çile çekmiş, milyonlarca insanın imanının kurtulmasına vesile olmuş Bediüzzaman, kendisine büyük zulümler yapanlara bile merhametini esirgememiş, beddua etmemiştir. Onun şefkati, merhameti, ilmi, irfanı ve sevgisi her yeri dalga dalga kaplamıştır. Yansımalarını nurun ilk çıktığı merkez olan Barla’nın yamaçlarında, sokaklarında ve çınarın altında hediyelikler satan köylülerin simalarında görebilirsiniz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*