Barla’ya ne lâzım?

Sosyal medyadan öğreniyoruz ki;

Özgeçmişinde gazeteci olduğunu yazan, ama eskiden hangi gazetede çalıştığını gizleyen bir milletvekilinin de gayretiyle, devletimiz, Nurcuların istiğnasının mücessem beldesi Barla’ya bir Bediüzzaman sosyal tesisi yaptırmayı düşünüyormuş.

Ama Yeni Asya bu güzel (!) haberi haber yapmamış.

Sosyal medyada birileri bu “durum”u diline dolamış. Bunu da delil göstererek Yeni Asya’nın, AKP’nin yaptığı ve yapmaya çalıştığı “olumlu icraatı” görmezden geldiğini iddia etmiş.

Sosyolojik bir vakıa ile karşı karşıyayız: Bu icraat hakikaten gerekli ve faydalı ve alkışlanmayı hak eden bir icraat olur mu? Bilhassa bu zamanda, sanmıyoruz.

Mesele Devlet’in Barla’ya gelebilenlere otel yapması mıdır? Üstelik orada zaten korkularla boş boşa kalmış onca ev, tesis, otel vs. varken.

Yoksa asıl mesele, Barla’ya gitmek isteyenlerin “gidersem ben de fişlenirim, boş ver şimdi, riske girmeyelim” korkusunu ortadan kaldıracak bir hürriyet devleti ve hükümeti bulmak mıdır?

Hani Bediüzzaman’ın istiğna düsturu? Nerede Nurcuların devletten ve siyasetten uzak kalma gayreti?

Hem Bediüzzaman “müzelik” midir ki müzesini yapıyoruz! Ya da Bediüzzaman’ı seven ve yaşadığı yeri görmek isteyenler devletin himmetine mi muhtaçlar ki ziyarette kullanacakları oteli devlet yapıyor.

“Az müsaadekâr” hükümetler dönemi çoktan geçti. Şimdi biz, “tam müsaadekâr” hükümet istiyoruz.

Dindarlar da, “ancak devlete yaslanırsa cemaatleşebilen” ve “sivil kalarak cemaatleşmekten korkan” zavallılar statüsünden çıksın.

Büyümek isteyen bütün partiler ve hatta bu günün CHP’si bile, dine, dindarlara, Risalelere ve Nurculara dost olmaya çalışıyor.

Sözün özü şudur: Barla’ya “devlet kesesinden hizmet” merkezi lâzım değil. Zira devlet henüz öyle bir devlet değil. (Belki de öyle bir devlet hiç olmayacak.) Ne lâzımsa onu, o ihtiyacı duyanlar yapar ve yapmalı.

Bize ne lâzım?

Demokrasi lâzım. Hürriyet lâzım. Adalet lâzım.

Ey devlet: Takınız, tokiniz, binanız, boniniz sizin olsun. İltimas da, rüşvet de istemiyoruz.

Devlet hürriyetimize engel olmasın yeter. Meselâ Barla meraklıları orayı ziyaret etmeye korkmasın yeter.

Devlet dindarın ihlâsına zarar vermesin yeter. Meselâ siyaset ve ticaret erbabı Barla’yı istismar etmesin yeter.

Barla’ya ne lâzım?

Sivil ve ihlâslı din hizmeti yapan müstağni ziyaretçiler lâzım.

“O” siyasetçiden beklediğimiz de şudur:

Devletin din hizmetine gölge etmesini engellemeye gayret etsin, başka ihsan istemez. Hizmet sandığı şey hizmet olmaktan çıkalı çok oldu zira!

Bir de, yüreğinin gücü yetiyorsa, Meclis kürsüsünden -sadece “kendi adamları”na değil- her masuma “adalet” istesin. Hem adalet bir sosyal ibadettir!

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*