Barzani’nin gücü Kürtlere yetecek mi?

Doğu veya Batı

altNeoliberallerin dünya medyasına getirdikleri sansür yoğunlaştıkça, doğrular elektronik medya sayfalarına yansır oldu.

Bundan altı – yedi sene önce; El Kaide veya IŞİD’in bir II. Avrupa organizasyonu olduğunu söylediğinizde, komplo teoriciliği ile suçlanırdınız. Fakat günümüzdeki internet haber sitelerinde, Amerikalıların IŞİD’in komuta heyetini helikopterlerle nasıl kurtardıklarına, yine Pentagon’un YPG ve Barzani’ye taşıdığı silâhların IŞİD’çilere devrediliş hikâyelerine, İsrail’in hem IŞİD saflarında ve hem de Erbil’de İranlı ajanları nasıl yetiştirdiklerine dair haberler bütün dünyaya yayıldı. Neoconların Kuzey Suriye koridorlarındaki ısrarından tutun, Alman Savunma Bakanının PKK’ya geçen silâhların teslim törenine katılmasına kadar. Varsın neoliberal sermayenin kontrol ettiği Batı Gazeteleri ile Havuz medyası yazmayıversin. Kamuoyu inceden inceye ve derinden derine artık bilgileniyor. Kissinger’ın “bilgelik edasıyla“ medyaya sürdüğü manipülasyonlara artık inanılmıyor.

Erbil referandumunda Barzani mi acele ediyor, yoksa Amerikalı neoconlar mı, sorusuna elbette neoconlar diyeceğiz. Çünkü zaman aleyhlerine işliyor. Başta Afganistan ve Irak olmak üzere; 11 Eylül yalanıyla elde ettikleri siperlerinden gerisin geriye püskürtülüyorlar. Büyük bir riziko alarak (Rusya, Türkiye, Irak, İran ve Avrupa Birliği’nin rağmına) uydu Kürt Devletini kurmakta acele ediyor. 12 Eylül ve Turgut Özal ile temelini attıkları ikinci karakollarının inşasında (İsrail’den sonra) hem acele ve hem de ısrar ediyorlar.

BARZANİ KÜRT MÜ?

Mesut Barzani’nin babası Mustafa Barzani’nin resimleri WoltaireNET internet sitesinde yayınlandı. Therry Meysson ve Sarah Abed’in imzalarıyla çıkan makalelerde, Barzani bir dönem Mossad subaylığı yaptığı zamanlarıyla resimleniyor. Bu resimler daha önce, Barzani’nin Bağdat Paktı’nın hayata geçirildiği dönemden sonra (1955) İsrail tarafından bölgeye, Irak petrol boru hatları sabotajlarını yapmak üzere yerleştirildiğini anlatan makaleler münasebetiyle de yayınlanmıştı. Günümüzde, “Kürtleri Türk, Arap ve Fars boyunduruklarından kurtaracak kahramanlar”ın Kürt olmadıkları (Apo dahil) konuşulmaya başlandı. Bediüzzaman’ın; alelekser Türkçülük yapanların hakikî Türk ve Kürtçülük yapanların da hakikî Kürt olmadıkları yaklaşımını artık kamuoyu da tasdik ediyor.

Bölgede; II. Avrupalıların veya neoconların piyon olarak çalıştırdıkları insanların Kürt olmamaları, neoliberallerin “Kürtlerin bağımsızlığına yardım!“ kampanyasını iyice çamura yatırıyor. Daha önce, Rojova ve Kobani hikâyelerinde YPG ile mesafeli durduğunu iddia eden Barzani’nin; referandumu bütün bölgeye yayarken kullandığı dokümanlar bize vazifeli olduğunu gösteriyor.

Barzani’nin vazifesini merak ediyorsanız, İsrailli devlet adamı Meir Dagan netçe tarif ediyor: “Bölge ülkelerini parçalayarak zayıflatmak için Kürt projesi bizim millî projemizdir. Babasının oğlu olan Mesut Barzani’nin; Özal’ın direkt ve AKP’nin dolaylı yardımlarıyla, dünyada bağımsızlık isteme gücüne kavuştuğunu kimse inkâr etmiyor.”

Ayrıca İbrani Üniversitesi, genetik çalışmalarla Yahudilere en yakın milletin Kürtler olduğunu ispata çalışıyormuş… Belki de bu teze, Barzanistan’dan buraya göçmüş Kürtler üzerinden topladıkları verilerle ulaşmaya çalışıyorlar…

Barzani’nin Kürtlük diye bir derdi olmadığı, bu oyunun son perdesinde anlaşılacağından; Kuzey Irak ve Suriye’nin uluslar arası komünistlerin bir savaş arenası olduğunu vurgulayarak devam edelim. Che Guevara’nın, Amerikalı Murray Bookchin’in veya Troçki’nin yolundan gidenlerin savaş alanı olduğunu gazetelere yansıyan resimler gösteriyor. II. Avrupalı istihbaratın Batı Avrupa’dan devşirdiği on bin savaşçının haberini de o sitelerden öğreniyoruz. Kobani senaryosunda; “ne devlet ve ne de Allah, Kobani için savaş“ pankartları altında bu şehre girenlerin kaç tanesi Kürttü? Avrupa’dan devşirilen anarşistlerin Kobani’ye geçişine boyun eğen AKP de belki yaptığının farkında değil. İlk başta, bunlara müstağni kalan Barzani, oyun ilerledikçe mahiyetini ortaya koyuyor. Sincar’ı IŞİD’e bırakan Peşmergeler veya YPG’nin daha sonra IŞİD ile ortak hareket ettiklerini, IŞİD’in birçok yerleşim yerini tek kurşun sıkmadan onlara bırakmasını; hem Rusya, hem Türkiye ve hem de İran iyi anlıyor.

BARZANİ KÜRTLERİ KATLİÂMA SÜRÜKLÜYOR…

Bu hep böyle oldu… Nubar Paşa ile Şerif Paşa’nın Paris çalışmalarından bir müddet sonra (1920 sözde Paris anlaşması) Türkiye’nin doğusunda, entrikalarla en az 200 bin insanımız vefat etti… Batının, Körfez Savaşı’nda ve Barzanistan’ın kuruluşunda bolca kullandığı Halepçe katliâmının sebepleri üzerinde hiç kimse durmadı… Daha sonra aynı oyun İran Kirmanşah’ında tertip edildi ve on binlerce Müslüman şehit oldu… PKK’nın dağa çıkardığı Doğulu çocuklarımızı Türk askerinin önüne sürmesinde de aynı mantık yok mu? 2013’ten beri misyonsuz, diktatörce sürdürdüğü idarî gücünü kaybetmekte olan Barzani, neocon ve İsrail yardımıyla bölgedeki pozisyonunu, bölge petrolü karşılığında kuvvetlendirmeye çalışıyor. Bunun için Suriye’de, Irak’ta, İran ve Türkiye’de Kürtler o devletlerin orduları ile karşı karşıya gelmişler veya öldürülmüşler, hiç umurunda değil. Çocukları çalıştırıyor, diye Hindistan mallarını boykot eden Batılılar, El Monitor’un PKK ve Çocuk Savaşçılar dizilerini mutlaka okumalı ve Barzani üzerinden gasp edilen petrolü kullananların yüzlerine tükürmeliler.

Neoconlar, bu bölgeyi Yecüc ve Mecüc’e hazırlıyorlar gibi… Afganistan’da vazife yapmış Joe Robinson gibi yüzlerce Avrupalı askeri YPG formasıyla görenler; IŞİD’in Müslümanlarla alâkalı bir proje olmadığına inandıkları gibi; Kuzey Irak ve Suriye’deki senaryonun da kesinlikle Kürtlerle ilgili olmadığına şimdiden inanmaları gerekiyor.. Bu projeyi bütün Batıya mal etmenin haksız olduğunu kabul edelim. PKK’yı, Bolivya Marksist FARC ile birlikte terör listesine dahil eden Amerika ile AB’yi toptan suçlamak yanlış olur.

Yazımızı, bize göre büyük bir hakikat olan ”Kürtlerin misyonuyla” bitirelim… Bu misyonu 1900’lerde Bediüzzaman’la birlikte Troçkist global ihtilâlci dinsizlik cereyanı da keşfetmiş.. Ve bölgede varlığını fitne ile devam ettirmek isteyen İsrail de… Bediüzzaman, Kürtlerin İslâm Birliğine maya olacağını söylerken, diğerleri bu sahipsiz kavim ile hem İslâm devletlerini parçalamak ve hem de Asya demokrasisini engellemek üzere kullanmaya çalışıyorlar… Bu dehşetli kesişme noktasında anahtarın AB’nin elinde olduğunu birlikte göreceğiz…

Benzer konuda makaleler:

1 Yorum

  1. Geniş bir perspektif ile olayı tarih sahneside ele almışsınız… Kürtlere yapılmış katliamları,bahsettiğiniz şekilde anlamamıştım… Amerika eliyle bölgeye taşınan Rus silahlarıyla yeni bir katliamın alt yapısı hazırlanıyor gibi… Allah,bölgeyi yeni zulümlerden korusun…

Hakan için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*