Baş örtü; son örtü mü, ilk örtü mü?

Tesettür defilesi gibi gariplikleri teşhis ve tedavi eden bir gazetenin okuyucuları için bu günkü konumuz aslında çok da orijinal sayılmaz.

Ama, bilhassa başörtüsü konusunda üniversitelerde rahatlama sağlandıktan sonra bazı öğrencilerimizin içinde bulunduğu ruh halini teşhis etmek bakımından önemli bir konu.

Başörtüsü “başın örtüsü” demek. Saçı, boynu ve yakayı örtmenin mü’min hanımlar dinî bir emir olduğu hususunda ulema mabeyninde şüphe yok.

Ama tesettürün (hicabın) bundan ibaret olmadığı da açık. Vücut hatları (da) örtülmüş olacak ki tesettürdeki setr tamam olsun. Hanım, “mesture hanım” olsun.

Bir üniversiteli kızın babası anlatıyor:

Kızı arkadaşlarından ve ablalarından etkilenmiş, dindarlaşmaya karar vermiş, namaza da başlamaya başlamış.

Sonra dindarlığını “görünür hale getirmeye” karar vermiş.

Anne itiraz etmiş. Gerekçesi ilginç: “Gerek yok. Mezun olunca işe girmek için mecburen yeniden açacak. Zaten diğer kıyafetleri de başörtüye uygun değil”.

Baba kızına destek olmak adına, eşine espriyle karışık cevap vermiş: “Olsun baş örtüyle başlasın, sonra diğer kıyafetlerini de örtü haline dönüştürür”.

Yani demek istiyor ki “baş örtü başlangıç örtü” olabilir.

Acaba böyle midir?

Başı örtmek, baş örtü müdür, ilk örtü müdür, yoksa son örtü müdür? Örtünmeye başlamanın mı örtünmeyi tamamlamanın mı adıdır?

Diğer kıyafetleri “örtü” değil de defile ürünü ya da şov parçası gibi olan bir hanımın baş örtüsü ilk örtüsü müdür, başlangıç örtüsü müdür?

Elbet konunun dinî boyutu bizim ilgi alanımızın dışında. Zira uzmanlık kapasitemizin üstünde.

Ama sosyal boyutu ilgimizi çekiyor.

Dindarlık artıyor mu tartışmalarında en çok dikkat çeken husus buydu.

“Dindarlık artıyor mu yoksa var olan biçimiyle görünür hale mi geliyor” deniyordu.

Yukarıda hikâye ettiğimiz genç kızın baş-örtme talebindeki gerekçede bir noktaya dikkatiniz çekelim.  Genç kız örtüyü dindarlığını arttırmak olarak tarif etmiyor. Gizlememek, görünür hale getirmek ve hatta göstermek olarak tarif ediyor.

Bu da bir dindarlık basamağı mıdır?

Evet, olabilir. Zira dinî sembollerin, yani şeairin görünür hale getirilebilmesi önemli bir basamaktır. Hürriyetle ilgilidir. Hakiki hürriyet de imanla ilgilidir.

Toplumsal dindarlık basamağına katkı yapan adımlar, yani şeair de denilen toplumsal dinî motifleri güçlendiren eylemler de dindarlığa bir biçimde katkı yapar.

Zira Bediüzzaman’ın Sözler’in sonundaki Lemaat’ta yer alan mühim tesbitiyle (s. 671) “Herbir şeâir bir hoca-i dânâdır; ruh-u İslâmı dâim enzâra ders veriyor”.

Yani bir toplumda İslâmın yaşayan bir din olduğunu gösteren toplumsal dinî motifler İslâmın mânâsını ve ruhunu göze gösterip oradan da ivazsız garazsız biçimde kalbe ders olarak intikal ettiriyor.

Başörtüsü de hiç tereddütsüz bunlardan biri..

Ama bu şiarın, yani alâmetin verdiği dersin hakikî ders olması için, bayrağı başında taşıyanın o bayrağın ruhunu da, kalbinde de taşıması ve bunu da göstermesi lâzım.

Başını örtmeye başlayan bir hanımın diğer elbiselerinin vücut hatlarını örten bir elbiseye dönüşmemiş olması ise hem baş örtüyü “son örtü” olmaktan çıkarıyor, hem de şeytanın eline bir koz veriyor olabilir.

Çözüm nedir? Çare nedir?
Ehline sorduk. Cevap bekliyoruz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*