Başı örtülü tesettürsüzler

Tesettür ve başörtüsü.

Çok kimse aynı zannetse de, farklı. Arapça bir kelime olan tesettür; bir şeyin üzerini örtmek, kapatmak mânâlarına gelse de, daha ziyâde, kadınların vücud hatlarını belli etmeyecek şekilde örtmesi, kapatması olarak kullanılmaktadır. Kur’ân-ı Kerîm’in; Nur ve Ahzâb Sûreleri’nde, bununla alâkalı âyetler vardır. Yani, Müslüman kadınlara tesettür Allah’ın bir emridir. Ama tabiî, tesettür sadece başı örtmek değildir.

Aslında bu örtü, bütün dinlerde vardır. Meselâ, rahibeler gibi. Müslümanlar da, tesettür âyetlerinden sonra, buna çok dikkat etmiş. “Madem ki Allah emretmiş, bitmiştir. O’nun emrine tâbî olmak îcab eder” demiştir. Osmanlı’da da, buna gayet güzel riayet edilmişken, maalesef Cumhuriyetten sonra bu tesettür işine balta vurulmuştur.

Bir tarafta, süfyanı, bir tarafta asrın Mehdî’si… Bu tesettür işinde çok mücadele ve münakaşa etmiş, Said Nursî Hazretleri hakkında tek mahkûmiyetini, yazdığı “Tesettür Risalesi’nden” dolayı almıştır.

Tabiî, bu tesettür işinin baltalanmasından sonra, bir çok kadın başını açtığı gibi, açmayanlar da çok olmuştur. Rahmetli ninelerim ve annem, en yakın örneğimdir.

Türkiye’deki şuurlu baş örtüsünün ve tesettürün öncüleri ve bu mevzudaki yazı ve konferanslarıyla; ikisi de rahmetli olan, önce Şule Yüksel Şenler, sonra da, Zeyneb Münteha Polat gelir. Ve ikisinin de menbaı, Risale-i Nurlar’dır, Tesettür Risalesi’dir. Şule Abla, Üstadın talebelerinden Üzeyir Şenler Abinin kız kardeşi, aynı zamanda benim evlenmeme sebeb olan dünür başım, Zeyneb Münteha Abla da, Yeni Asya’nın ilk umumî neşriyat müdürü ve başyazarı Mustafa Nezihî Polat Ağabeyin amcasının kızı idi ve o da, Yeni Asya’nın ilk yazar kadrosundandır.

Bu iki kahraman ablamız, bütün; zorluklara aldırmadan şuurlu bir baş örtmenin öncüleri olmuşlardır. Rahmetli annem de, ondan sonra, şuurlu bir şekilde başını örtmüştür.

Bir de, bu baş örtme meselesiyle alâkalı, yapılan bazı yanlışlar vardır. Benim bir akrabam, 60’lı senelerde, genç kızlığında, beş vakit namazını kılıyordu, fakat başı açıktı. Bunu gören tanıdıkları bir hacı teyze, “Kızım, böyle başı açık senin namaz kılman kabul olmaz” deyip, namazını bırakmasına sebeb olmuştur. Halbuki, a hacı teyzeciğim, öyle diyene kadar, deseydin ki; “kızım, Maşâallah, bu zamanda böyle namazını kılan genç azdır. İnşâallah bir de başını örtersen daha iyi olur.” Burada da, bir ince nokta var. Baş örtüsü de, namaz kılmak da farzdır. Ama namaz, başörtüsünün de önünde, İslâmın beş şartının, birincilerindendir.

Eskiden, pardösü vs. gibi kıyafetler giyen başörtülülerin o kısmı, başı açık kadınlarla arasındaki farkın, sadece başındaki örtü oldu- ğunun şuurunda değil maalesef. Başı örtülü olup da, sokakta sigara içen, düğünlerde oynayan kadınlar var.

Allah, herkese şuur, basiret, iz’an ve ferâset versin inşâallah.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*