Başkasının taassubu cesaretinizi kırmasın!

Taassup, herhangi bir dini inanca, bir görüşe veya düşünceye gereğinden fazla bağlılığını göstermek veya bir şeye delilsiz tabi olmak demektir.

Bir şeyi sorgulamadan ve tahkik etmeden bağlanmak ise bağnazlıktır. Bağnazlığın en belirgin tarafı doğruluğu hiç araştırmadan karşı düşünceyi reddetmektir. Bu bakımdan taassup ve bağnazlık bir toplumun kültürel, sosyal ve ekonomik açıdan kalkınması ve gelişmesi konusunda en önemli engeldir.

Taassubu müsbet ve menfi manada değerlendirilirse, bir kimse dini inancına, millî ve ahlâkî hassasiyetlerine aşırıya kaçmamak şartıyla sahip olması müsbet taassuptur; her şeyi mubah görmesi ve saplantı haline getirmesi ise menfi taassuptur. Fıtratın gereği insanda hem iyilik hem de kötülük duyguları ihtiva eden olumsuz düşüncelerin içerisine bilerek veya bilmeyerek girilebilir.

İslâmiyet’ten önce özellikle Arap toplumunda akrabalar içerisinde şahıslar hak etmeseler dahi aşırı biçimde kaydırma ve sahip çıkma vardı. Hatta birçok kavim ve kabileler başka bir kavimden olan bir Peygambere taassuptan dolayı iman etmemişler. Peygamberimize (asm) yapılan eziyetin bir sebebi de zaten taassup idi.

Taassup hastalığı her zaman ve her devirde olmuş ve devam etmektedir. Günümüzde de İslâm âlemi taassupla karşı karşıya kalmaktadır. Öyle olmuş ki, bir mü’min, bir mü’min kardeşiyle konuşursa ilk işi sen hangi cemaate veya meşrebe mensupsun diye, sorar. Aynı cemaat ve aynı meşrepten isen seni kardeş olarak kabul eder, aksi takdirde menfi taassuptan dolayı yüzüne bile bakmaz.

İnsan, Allah tarafından güzel fıtrat üzere ahsen-i takvimde yaratılmış bir varlıktır. Hasen, güzel demektir, ahsen, en güzel, takvim ise kıvama getirme, eğriyi düzeltme demektir. İşte Cenâb-ı Allah insanı en güzel kıvamda yaratmış ve üstün bir değer vermiştir. Bu değerlere karşı insan İlâhî kurallar içinde yaşamalıdır.

Taassup birkaç şekilde değerlendirilebilir, ancak konumuz dinî cemaatler arasındaki taassup olduğu için bunun üzerinde yoğunlaşmak istedim.

Bediüzzaman Hazretleri dini cemaatlerin “maksadda ittihat etmelidir,” buyurmuş. Şayet ittihat yoksa birbirlerini aşağılayıp çekişmeye ve neticede aralarında taassup tohumu filizlenmeye başlar.

Cenâb-ı Allah Kur’ân-ı Kerîm’de: “Kendinizi temize çıkarmayın. Çünkü o takva sahiplerini en iyi bilendir1 buyuruyor. Bundan dolayı kişi kendini haklı; karşıdakini haksız görmemeli, haksız görmesi halinde taassup ortaya çıkar.

Yeni Asya okuyucuları yıllardan beri aldığı isabetli kararlarıyla, dik duruşuyla hizmet etmektedir. Menfaat ve ticaret için kimseye el avuç açmadan “Hakkın hatırı âlidir, hiçbir hatıra feda edilmez” düsturu ile yoluna devam ediyor. Buna rağmen bilerek veya bilmeyerek onu taşlayan ve köstekleyenler vardır.

Soruyorum: “Uhuvvet ve kardeşlik bu mudur?”

Hiç kimsenin zerre kadar tereddüdü olmasın, Yeni Asya okuyucuları şahs-ı manevî istikametinde devam ediyor. Başka mecralarda himmet aramıyor. Yeni Asya okuyucuları, Risale-i Nur’un naşir-i efkârı olan Yeni Asya Gazetesi’nin çatısı altında kenetlenmiş, fütursuzca hizmete devam ediyor…

Hülâsa-ı kelâm, taassup bütün insanlık için zararlıdır, Müslümanların taassuptan kaçınması gerekir. Çünkü karşıt düşünce ve fikirlere tahammül edilmeyen bir toplumda kin, nefret meydana gelir.

Bediüzzaman Hazretleri: “Evet İslâmiyet’in şe’ni metanet, sebat, iltizamı hak olan selâbet-i diniyedir” buyurduğu üzere, metanet ve sebat göstermeye devam edilsin, başkasının taassubu, cesaretinizi kırmasın. Vesselâm!…

Dipnotlar:
1- Necm Sûresi, 32. âyet.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*