Batılı ilim ve din adamları: 21. yüzyıl İslâm asrı

Batılı mütefekkir, ilim ve din adamlarının da tesbitiyle; zaman, moral değerler, yâni mâneviyat, din ve Müslümanların lehine işliyor. 21. yüzyılın, İslâm asrı olacağını aklı başında sosyologlar, sahanın otoriteleri ilân etmiş durumda. Şartlar aleyhte gibi görünse de, yine Avrupalıların tesbiti ve isteğiyle, Batılıların gönlü “fethedilecektir!”
Meseleye şu açıdan da yaklaşılabilir:

Bizim hayır gördüğümüz bir iş şer, şer gördüğümüz de hayır olabilir. İşte bu hakikati beyan eden İlâhi öğüt: “Sizin için daha hayırlı olduğu halde bir şeyi sevmemeniz mümkündür. Sizin için daha kötü olduğu halde bir şeyi sevmeniz de mümkündür. Allah bilir, siz bilmezsiniz.” 1
Hicret ve Hudeybiye muâhedesi, mevzûa, müsbet bir bakış açısı verebilir. O günün Müslümanlarının şartları, içinde bulundukları psikolojik durum ve yapılan anlaşma maddeleri Müslümanların aleyhinde gözüküyordu. Hudeybiye Muahedesinin özeti şudur:
Hicretin 6. Senesi. Müslümanlar yıllar yılı Kâ’be’den, yurtlarından, akraba, evlerinden uzak kalmışlardı. Hepsi Mekke ziyareti için can atıyordu. Müslümanlar, Peygamber Efendimizin (asm) izniyle hep birlikte, umre için yola çıkarlar. Ancak, müşrikler, onları Mekke’ye sokmamakta kesin kararlıdır. Karşılıklı elçiler gider, gelir. Anlaşmanın kopma noktasında, anlaşmaya oturulur.
İlk taviz gibi görünen hâdise, antlaşma kâtibi Hz. Ali’nin (ra) “Allah’ın Resûlü” ibâresini yazması üzerine yapılan itirazda görülür: “Vallahi biz senin peygamberliğini kabul etseydik, seni Mekke’ye girmekten, Kâbe’yi ziyaretten alıkoymaz, seninle çarpışmaya kalkmazdık.” Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm), “Allah’ın Rasûlü” ibâresini mübârek eliyle siler. Bundan sonraki maddeler de sindirilebilecek gibi değildir. İkisi şudur meselâ:
* Müslümanlar bu yıl Kâbe’yi ziyaret edemeyecek; gelecek yıl, yolcu silâhı kılıçtan başka silâh bulunmayacak, Mekke’de üç gün kalacaklar. Müşrikler ise Mekke’yi boşaltacak.
* Medine’deki Müslümanlardan Mekke’ye iltica edenler teslim edilmeyecek, fakat Mekke’den Medine’ye iltica eden velev ki Müslüman da olsa, iâde edilecek.
Görüldüğü gibi, meselenin zâhiri aleyhtedir. Başta Hz. Ömer (ra) olmak üzere pek çok sahâbi, ömürleri boyunca ezikliğini hissedecekleri fevrî ve ağır itirazda bulunur. Zar zor iknâ edildikten sonra ve “Müşriklere teslim olduk, her dediklerini kabul ettik!” düşüncesi ve üzüntüsü içinde geri dönerler. Ancak, Medi’neye varmadan, “şer gibi görünen” hâdisenin, hayırlı müjdesi gelir: “Biz sana doğrusu apaçık bir fetih ihsan ettik. And olsun ki Allah, elçisinin rüyasını doğru çıkardı. Allah dilerse siz güven içinde başlarınızı tıraş etmiş ve kısaltmış olarak, korkmadan Mescid-i Haram’a gireceksiniz. Allah sizin bilmediğinizi bilir. İşte bundan önce size yakın bir fetih verdi.” 2
Evet, bu siyâsî zafer ve barıştan kısa bir müddet sonra, rahat bir nefes alan ve hazırlanan Müslümanlar, Mekke ve Arabistan topraklarını, kan dökülmeksizin fetheder ve herkes Müslümanlığı kabul eder. İşte şer gibi görünen şeyin arkasındaki büyük hayır ve güzellik! İslâm tarihi, bunun binlerce nümûnesini barındır.

Dipnotlar:

1-Kur’ân, Bakara Sûresi, 216.
2-Kur’ân, Fetih Sûresi, 1, 27.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*