Batılı Kadını Cezbeden Hakikat

Kadına uygulanan şiddet, sadece geri kalmış doğu ülkelerinde değil, gelişmiş ülkelerin de içinde bulunduğu bütün dünyada yaşanan küresel bir gerçektir. Üstelik araştırmalar, kadına yönelik şiddetin sadece yoksul ve eğitimsiz ailelerde değil, eğitimli ve zengin ailelerde de görüldüğünü ortaya çıkarmıştır.

Sadece bir fark vardır: Eğitimli ve zengin aileler şiddetin varlığını saklama konusunda daha başarılıdırlar (!)

Gelişmiş Batı ülkelerindeki

vahim tablo!

BM (Birleşmiş Milletler), WHO (Dünya Sağlık Örgütü), hükümetler ve hükümet dışı örgütlerin istatistikleri durumun vehametini göstermektedir:

Avrupa Konseyi’nin çalışma raporuna göre, Avrupa’nın her ülkesinde kadınlara yönelik şiddet görülüyor. Kadın cinayet kurbanlarının yaklaşık % 70’i erkek arkadaşları tarafından öldürülmüştür. (WHO, 2002).

Kanada

Aileye yönelik şiddetin maliyeti, tıbbî bakım ve verim kaybı dahil yılda 1.6 milyar dolardır. (UNICEF, 2000).

ABD

Her 15 saniyede bir kadın, eşi ya da erkek arkadaşı tarafından dövülmektedir. (BM, 2000)

Göçmen statüsünde görünen ve genelde evlerde hizmetçilik yapan yabancı uyruklu kadınlara uygulanan şiddet yaygındır.

İngiltere

Haftada yaklaşık 2 kadın, eşi ya da erkek arkadaşı tarafından öldürülüyor.

İsveç

Avrupa’nın kadın hakları alanında en gelişmiş ülkelerinden biri sayılan İsveç’te WHO raporlarına göre son 10 yılın en yüksek şiddet olayları yaşanmakta. Kadına Yönelik Şiddet oranında yüzde 20 artış söz konusu.

Belçika

Belçika’da kadınların % 50’sinden fazlası aile içi şiddete maruz kalıyor. Bunun % 30’una partnerleri tarafından şiddet uygulanıyor.

İspanya

Her beş günde bir kadının erkek partneri tarafından öldürüldüğü İspanya’da hükümet, “Şiddete Karşı Duyarlılık Planı” hazırladı. (WHO, 2006)

Danimarka

Danimarka’da kadınların yüzde 25’i fiziksel şiddeti başlıca boşanma sebebi olarak gösteriyor. Her yıl 64.000 kadın şiddete maruz kalmakta, bunların yüzde 60’ı şiddeti kendi evlerinde yaşamaktadır.

Danimarka’daki en eski kadın sığınma evi olan Dannerhuset, her yıl 1.000’in üstünde kadına yardım etmekte.

Fransa:

Şiddet kurbanlarının yüzde 95’i kadın. (Heise,1992).

Konu ile ilgili ilk kez 2006’da hazırlanan raporda, “Her 10 kadından yaklaşık birinin şiddete maruz kaldığı, bunun da insan hakları konusundaki en büyük skandallardan biri olduğu” belirtiliyor. Raporda, kurbanların, sessizliği bozmaya cesaret ettikten sonra, ekonomik misillemeye maruz kaldıkları vurgulanarak, “Devlet şiddeti yeteri kadar ciddiye almadıkça ve toplum bunu gerçek bir kazanç olarak gördükçe şiddet sona ermeyecektir” deniliyor.

(Kaynak: www. akoder.org)

Uzun lâfın kısası…

Şiddet, insanın yaradılışına yerleştirilmiş sınır konulmayan üç duygudan bir tanesi. Kontrol edilemediğinde önce uygulayan kişiye, sonra muhatabına zarar veriyor. Aile içinde başlıyor, ülkeler arası dairelere kadar yayılıyor… Doğusu, Batısı, beyazı siyahı yok, küresel bir problem.

Ülke olarak son iki yüz yıldır, hemen her problemimizde “Medeniyet orada, problemlerimizin çözümü orada” diye adres gösterilse de Avrupa’da da şiddet, hele kadına yönelik şiddet içler acısı. İnsana “Kelin merhemi olsa başına sürer” dedirtecek cinsten!

Çözüm ise şüphesiz insanî bütün değerlerin doruk noktada mezcedildiği İslâmiyette. Bediüzzaman Hazretleri, İslâmiyeti “İnsaniyet-i Kübra” olarak tanımlıyor.

Son günlerde sayıları hızla artan İslâmiyete giren Batılı kadınları cezbeden de dinimizin bu yönü olsa gerek!

Kızlarını diri diri toprağa gömenler, o cazibedar hakikatler sayesinde, karıncayı bile bilerek incitmez hâle geldiler. Hz. Ömer’in (ra) İslâm’dan önceki ve sonraki hâli bu hakikate şahit değil midir?

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*