Beden ve ruhun huzuru: Uyku

En mükemmel şekilde yaratılan insan bedeni, hayat faaliyetlerine gerekli enerjilerin sağlanması için akıl almaz sistemlerin bir arada; uyum içerisinde çalıştırıldığı, elektrik enerjisi üreten harika bir makinaya benzetilebilir.

Bu makinanın çalışırken dinlendirilmesi, bu sanatın benzersizliğini ve sanatkârının harika mucizelerini ispat eder. Hayat fonksiyonlarını devam ettiren insan organizmasının bakım, onarım ve dinlenme tatilinin sağlanması, uyku denilen nimet ile gerçekleşir. Ahsen-i takvim modelinde yaratılan bu ilahî sanat eserini, yoktan var eden Halık-ı Kâinat (c.c.), Kur’an-ı Mu’ciz-ül beyânda, kullanma talimatını bizlere hediye ve in’am etmiştir. “Gece vakitlerinde uykunuzu hareketi durdurmak suretiyle bir dinlenme kıldık.” (Nebe suresi, ayet: 9) Bu ayeti, Abdülkadir Geylanî (ks.) Hazretleri, muazzam tefsirinde şu şekilde tefsir etmişlerdir: “Ki böylece sinir ve kaslar gevşeyerek dinlenir ve insanın güç merkezleri yorgunluk ve zayıflıklarını gidererek gündüz yapacakları işleri tam bir güçle yerine getirme imkanı bulabilirler.” (1) “O’dur sizi geceleyin ölü gibi yapan ve gündüzün ne yapacağınızı bilen. O, sizi (kendisi tarafından) tesbit edilen ömrü tamamlamak üzere her gün hayata geri döndürür.” (En’am suresi, ayet: 60) Burada uyku ve uyanıklık kutuplaşması, ölüm ve hayata bir işaret taşır.” (2) Uykunun adeta ölümün küçük bir benzeri ve sembolü gibi görülebileceği de hatıra getirilmektedir.

Beden ve ruh sağlığımızın göstergesi olan sağlıklı uykuya, daha çok beyin ihtiyaç duyar, bu ihtiyacın giderilmesi sonucunda, beden dinlenip huzura kavuşur. Vücudun, psikolojik ve fizyolojik sistemlerini düzenleyen biyolojik (fıtrî) saat, uyku ile ayarlandığında, hücre ve organların onarılması ve gece uyku halinde iken salgılanan MELATONİN hormonunun etkileriyle, mutlu ve huzurlu bir beden yapısına kavuşulur. “Gündüz saatlerinde salgılanan SERATONİN hormonu yerini, uyku hormonu olarak bilinen melatonine bırakır. Gece boyunca salgılanan melatoninin işi, beynimiz ve göz kapaklarımız yeniden gün ışığına kavuşuncaya kadar, mucizeler gerçekleştirmektedir. İç saatimiz olan SİRKADİYEN RİTİM tarafından tetiklenen bu kusursuz döngü sayesinde uyku, bedenimizdeki dolayısıyla hayatımızdaki her şeyi düzene sokar ve arızaları tamir eder. Dolayısıyla aç ve susuz yaşamak, nasıl mümkün değilse, uykusuz yaşamak da mümkün değildir. Uyku vücudun tamir edildiği, son derece aktif bir süreçtir.” (3)

Düzenli ve kaliteli bir uyku, vücut bağışıklık sistemini güçlendiren, hastalıklara ve erken yıpranıp, yaşlanmaya engel olan, sırları ve rüyalarıyla büyük bir nimettir. Sağlıklı bir hayat için, ihtiyaç duyulan uykunun süresi kadar, kalitesi de önemlidir. İnsandan insana değişmekle birlikte, normal şartlarda uyku süresi 6-8 saat arasında olmalıdır. Zamanımız çalışma şartları göz önünde bulundurulduğunda, ileri-geri saat oynama ve uygulamaları, çalışanların ve bilhassa öğrencilerin mesaiye uyma ve ibadetlerin, sıkıntılı hallerde yaşanmasına sebep olduğu gibi, verimli mesai ve dikkatli ders dinleme gayretlerini olumsuz etkileyen yetersiz uyku hali ve biriken gizli uykusuzluk durumlarıyla, çeşitli zararlar veren olumsuzlukların yaşandığıdır. Bundan da anlaşılıyor ki, beden uyandığı halde, sık sık esneme alametleriyle beyin faaliyeti uykuya, bir uyurgezer gibi devam etmektedir. Uykusuzluk ve uyku bozuklukları, uykuda geçen zamanın düzensiz şekilde programlanmasından ortaya çıkar. Uykusuzluğu tetikleyen, diğer önemli faktörlere gelince; aşırı ışıklandırma ve ses kirliliği yapan, yüksek ayarlı ses kaynaklarıdır. Bunların günümüzdeki örnekleri, televizyon, internet, elektrikli ev aletleri ve müzikle ilgisi bulunmayan sıkıntı, stres ve depresyon kaynağı, çığlıklar ve feryatlardır. Bu tür olumsuzluklardan uzak kalındığında, zamanında alınan kaliteli bir uyku ile MELATONİN hormonunun salgılanması sonucu, vücudun enerji üreten ve onaran sistemleri, aktif hale gelerek, mutluluk kaynağını destekler.

Uyku mekanizmasını araştıran ilim adamları, insanların iki ayrı uyku dalgasına göre programlandığını tespit etmişlerdir. “ Münih ve Regensburg Üniversitelerinden Prof. Jürgen Zulley ve Barbara Knab’ın araştırmalarına göre, bu iki dalgadan biri, öğlen saatleri arasında 10 ila 30 dakikalık süreyi içerir. Öğlen vakti ve öğlen yemeği öncesi uyunacak bu uyku, uykusuzluğun en önemli çözümlerinden biri olarak görülmektedir. (Böylece kaylule uykusunun değeri, ilmen de sabit olmuştur.) Diğeri ise gece 00.00-04.00 arası uyunacak uykudur. Bu iki vakti düzenli olarak uykuda geçiren kişiler uykusuzluk sorununu aşabilir.” (4) Bu araştırmanın sonuçuna göre, Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin “Fıtrî uyku 4 saattir” beyanı, ilmî olarak da ispatlanmış olmaktadır. Sonuç olarak, zamanımızın yorgun insanları ancak 6 saat uyku ile dinlenebileceği göz önünde bulundurularak, gece 23.00 uykuya geçilmesi doğru olacaktır.

Düzenli ve kaliteli bir uykunun, beden ve ruh sağlığımıza sağladığı desteklerle, kalitesini bozan durumların gözden geçirilmesi, yaşanacak kaliteli bir hayatın şartlarını da ortaya koyacaktır.
En başta bilinmelidir ki; çok uyku dinlendirmediği gibi, daha çok yorar, stres ve sıkıntı kaynağı da olabilir. Tam kararında ve güneş doğmadan sonlandırılan bir uyku, hayata pozitif pencerelerden bakan, neşeli, kendisiyle ve çevresiyle barışık, zinde bir kafayla ve güzel rüyalarla hayata huzurlu manzaralar seyrettiren, sinema-i Rabbanînin kaynağı olur. Unutulmamalıdır ki, hücre yenilenmesi beyinin salgıladığı MELATONİN hormonu ile sağlandığından, karanlık bir mekânda, uyku hijyeninin sağlandığı yatakta, derin ve rahat bir uyku ile gerçekleşir. Böyle bir uyku hücreleri yenilediği gibi, yıpranan organları onarır, bedeni gençleştirir ve hayatın kalitesini arttırır. Sabah uyandıktan sonra tekrar uyumak, halsizlik ve vücut kırgınlığına neden olup, gece yapılan tamiratı da tahrip eder. Dolayısıyla, zihin ve bedende gücün verimli hale gelemediği, yaşanan baş ağrıları ve sıkıntılardan anlaşılır.

Uykunun sağladığı en önemli bir destek de, vücut bağışıklık sistemini (OTO İMMUN SİSTEM) güçlendirmesidir. “Çünkü bazı bağışıklık hücreleri ancak uyku sırasında artış gösterir. Bu yüzden, gece bakım onarım ve iyileşme açısından en mükemmel zamandır. Ayrıca uyku sırasında salgılanan, uyku hormonu olarak da bilinen melatonin, serbest radikaller ve diğer toksinlerle savaşan mükemmel bir antioksidandır. Bu sebeple kaliteli bir uyku, sağlıklı bağışıklık sisteminin yapıtaşlarının başında gelir.” (5) Düzenli ve kaliteli bir uyku ile güçlenen vücut bağışıklık sistemimiz, aralarında obezite ve diyabetin bulunduğu birçok hastalıktan korunmamızın sigortası olacaktır. Bu arada unutulmaması gereken çok önemli bir uyku kaidesi de, yemek yedikten kısa bir süre sonra dolu mide ile uyumanın tehlikeleridir. Uyuduktan sonra da, sindirim sistemi faaliyetleri devam ettiğinden, uykudan uyanıldığında, uyumamış gibi yorgun ve bitkin olarak kalkılır. Ayrıca mideden yemek borusuna asidin geri kaçmasıyla meydana gelen REFLÜ birçok hastalığın ortaya çıkmasına neden olur. Bu nedenlerden dolayı, uyku saatinden 4 saat önce, akşam yemeğini yemek gerekir.

Uykuya yeteri kadar değer vermeyen zamanımız insanlarının, kalıcı zararlarla beden ve ruh sağlıklarının olumsuz etkileneceğini belirten “Edinburgh Üniversitesi Solunum Yolları Hastalıkları Kürsüsü Başkanı ve Uyku Vakfı kurucularından Prof. Neil DOUGLAS, uyku alışkanlıklarındaki değişimi yaşam biçimimizdeki değişime bağlamaktadır. Ampul icat edildi, geceler gündüze döndü. Televizyon icat edildi, gecelerin yaşam ritmi yükseldi. Her yeni trend uykumuzdan biraz daha çalıyor. Kentlerin nüfusu arttıkça, işe gitmek ve eve dönmek hayatımızdan daha fazla zaman çalmaya başladı. Eşinizi işe, çocuğunuzu okula bırakmak zorundaysanız bu süre katlanarak artıyor. Hafta içinde birbirine eklenen uykusuz günler, organizmayı olumsuz etkiliyor. Çocukların bile son on yılda uyku süresi 1.5 saat azaldı” (6) demektedir. Hayatın bu gerçekleri de dikkate alındığında, zamanı programlayarak, stres kaynaklarından uzaklaşmaya çalışıp, yeterli bir uyku düzenlemesinin yapılması, sağlıklı hayatın önemli bir şartıdır.

Kaliteli bir uyku ile, organizmanın faaliyetleri sonucu açığa çıkan toksinlerden arınması sağlanarak, fizyolojik tasfiyelerle iç huzur sağlanır. “Gün boyunca biriken stres, gerginlik ve sinirlilik halleri serbest hale gelip, vücuttan kolayca salınır. Rüyada zihin, insan benliğini keşfetmeye açık hale gelir ve hayata ışık tutan, rehberlik eden derin anlamlara muktedir olur. Manevî alemlerin doyurulması için gece istirahati şarttır. Uyurken ruhsal olarak yeniden doğmaktasın. Uykuda sağa sola döndürülme, sinüzitten, pek çok akciğer rahatsızlıklarından kişiyi korumaktadır. Uykuya geçerken sağa doğru ve yan yatmak kalp sağlığı için harika, horlamaya karşı mükemmeldir. Unutma! Akşam yemeğinin zamanı, güneşin battığı saat. UYANMA SAATİN, SABAH NAMAZI VAKTİ.” (7) Uyuma ve uyandırılmamız, tesadüfün eseri olmayıp, organizmanın dengeli faaliyetleri sonucu, kurulan biyokimyasal sistemin düzenli işleyişine paralel olarak, TANZİM EDİLMİŞTİR.

Hayatın bütün problemlerine, Kur’an-ı Kerim’in elmas hakikatlerinden asrımız insanlarına yazılan ve NUR ve HUZUR reçeteleri ihtiva eden Risale-i Nur hakikatleri, uyku ihtiyacını sünnet-i seniyye ışığında açık şekilde izah etmektedir. Uyku halinin üç şekilde yaşanabildiği anlatılarak “Birincisi GAYLULE’dir ki, fecirden sonra, ta vakt-i kerahet bitinceye kadardır. Bu uyku rızkın noksaniyetine ve bereketsizliğine hadisçe sebebiyet verdiği için, hilaf-ı sünnettir. İkincisi FEYLULE’dir ki, ikindi namazından sonra, mağribe kadardır. Bu uyku ömrün noksaniyetine sebep olur. Üçüncüsü KAYLULE’dir ki, bu uyku duha (kuşluk) vaktinden, öğleden biraz sonraya kadardır. Bu uyku hem ömrü, hem rızkı tezyide (arttırmaya) medardır. Çünkü yarım saat kaylule, iki saat gece uykusuna muadil gelir.” (8)

Netice olarak bedeni dinlendiren, rahatlatan, ferahlatan, vaktindeki uyku ile kaylule kestirmesi olduğu gibi, ruha huzur, sürur ve sağlık nimetlerine de kaynaklık eder.

Zamanımız insanlarının yaşadığı hayat kalitesi, günlük hayatın gerginlikleri, psikolojik ve fizyolojik problemler sonucu yaşanan stresler, uyku bozukluklarının kaynağını teşkil eder.
Günlük mesaide yaşanan olumsuzluk ve yorgunluklar, uykuya dalma ve uykunun dinlendirici olma özelliğini kaybetmeye sebep olduğundan, beden sağlığını ve günlük çalışma performansını zayıflatarak, verimsiz hale getirir. Ayrıca uykusuzluğun sürekli hal alması sonucu, organizmanın yaşayacağı huzursuzluk, sinir ve psikolojik gerginliklerden meydana gelen düşünce fonksiyonlarının bozulmasıyla yaşanan depresyon, panik atak ve daha birçok psikiyatrik hallere yol açmasının, uykusuzluğun artmasıyla paralellik gösterdiğidir. Zamanımız gergin insanlarının bu hayatî problemlerine, çeşitli alternatif tıp destekleriyle, çözümler aramaya gayret edeceğiz.

Unutulmaması gereken en önemli husus, uykusuzluğun gerçek sebeplerini araştırıp, bulmadan verilen kimyasal kaynaklı uyku hapları alınması kolaycılığıdır. Zaten bu tür ilâçlar, kaliteli bir uyku sağlamayıp, dinlendirici de olamadıkları bilinmektedir. Huzurlu ve dinlendirici bir uyku için, en başta günlük gerginlik ve stresleri unutmaya çalışarak, beden ve ruhun gevşemesini sağlamaya çalışmaktır. Uykuya hazırlanırken çok aç veya tok halde olunmamalıdır. Çay, kahve ve kolalı içeceklerin içilmemesi, televizyon, internet ve cep telefonlarının uyarıcı etkilerinden sakınılmalıdır. Bunların yerine mutlaka huzur kaynağı olan kitapların okunması, huzurlu bir uykuya da hazırlayacaktır. Uyku gelmeden önce yatağa girip, zorla uyumaya çabalamak, uykuyu kaçırıp gerginliğe sebep olmaktadır. Düzenli ve sağlıklı beslenme de, huzurlu uyku için şarttır.

İlâhî şifa ve rahmet kaynaklarının, insanların yardımına gönderilmesiyle, uykusuzluk sonucu yaşanan sıkıntılar huzura kavuşturulmuştur. Uyku problemlerine çare ve deva olabilecek bitki kaynaklarını, ihtiyacı olanların istifadelerine takdim edeceğiz. Öncelikle uykusuzluğa sebep olan stresin aşılmasında, sarı kantaron çayı veya yağından 2-3 hafta, akşamları bir bardak çayından içilir. Kırmızı yağından kullanılacaksa, bir tatlı kaşığı kadar alınabilir. Ayrıca kediotu, oğulotu (melisa), papatya, lavanta, nane, ıhlamur, yasemin çaylarından içilebileceği gibi, uykudan önce bir bardak ballı ılık süt içilmesi, arzu edilen uykuya hazırlayacaktır. Uyku öncesinde enerji veren gıdalar (tatlılar, çikolata ve C vitamini ihtiva edenler) alınmamalıdır. “Yatmadan önce 1-2 ceviz ya da bir tane yerli muz yiyin, ceviz iyi bir triptofan kaynağıdır. Bu aminoasit uykusuzluğa iyi gelir. Muzda ise triptofanın yanı sıra, uyku hormonu olan MELATONİN’de vardır.” 9

Uyku ve istirahatimiz için Rabb’imizin (cc) geniş rahmet hazinelerinden gönderilen nimetlerin bir kısmını daha saymaya devam edelim. Mevsiminde yenen alıç, şerbetçiotu çayı, kekik-nane karışımı çay, rezene, çarkıfelek çaylarından ayrı ayrı fayda sağlanır. Hafif bir yemek olarak akşamları, yulaf ezmesi ve yoğurt karışımı, yanında birkaç yaprak marul iyi bir uykuya hazırlayacaktır. Uykusuzluk sıkıntısı çekenlerin çok faydalanacağı “Uyku kolaylaştırıcı çay karışımı verelim: Kediotu kökü 15 gram, limon çiçeği 15 gram, oğulotu yaprağı 15 gram, şerbetçiotu 15 gram. Hastaya 12 adet 5 gramlık paketler halinde verilir. 5 gram karışım üzerine 250 ml. Sıcak su dökülüp, üstü kapalı olarak demlenir, süzülür ve yatmadan önce içilir. Uykusuzluk ve sinir yatıştırıcı olarak etkilidir.” 10

Beden ve ruhu rahatlatıp, dinlendiren uyku nimetinin bozulmasına sebep olan, uykunun başlangıç devresindeki uykuya dalamama sıkıntısı, büyük problem teşkil eder. “Korkuyla uyuyamayacağınızı düşünürseniz, o kadar gerilirsiniz ki, uykuya dalmayı âdeta imkânsız hale getirirsiniz. Bu durumda yardımcı sloganınız ‘Uyku her durumda önemsiz’ cümlesidir. Bu cümledeki telkin iyice benimsendikten sonra, sakinleşmiş bir halde, sizi uyutmayan iç savaş biter. Bunun yerine, 19. Yüzyılda İsviçreli bir nöroloji uzmanının tarif ettiği alıcı konumuna ulaşmış olursunuz: ‘Uyku güvercine benzer, sadece elinizi uzatacaksınız. Yakalamaya çalışırsanız kaçar.” 11

Kaliteli, huzurlu bir uykunun gerçekleşmesi için, uyulması gereken manevî reçetenin uygulanması ihmal edilmemelidir. Kısaca özetleyecek olursak, mümkünse yatağa abdestli olarak girip, besmele, salâvat ve istiğfar duâlarını, uyku gözleri bürüyünceye kadar okumalıdır. “Bismillahillezi lâ yedurru me’asmihi şey’ün filardı ve lâ fissemâ ve hüves-semi’ul alim” deyip, İhlâs, Felak, Nas Sûrelerini okuduktan sonra, elleriyle baş ve bedenine mesh eder. Âyete’l- Kûrsi, Kâfirun, Kevser, Kureyş ve her şeye yeterli olan Amenerresulü okunarak, yorgun beden ve ruhumuz dinlendirilmelidir. En sonunda “Rabbi kıni azabeke yevme tüb’asü ibadike” yani “Ya Rabbi, kullarını tekrar dirilttiğin gün, beni azabından koru” diyerek, kendimizi Hafîz-i Hakiki’nin (cc) korumasına emanet ederiz. Çünkü insan, yattığı hal gibi ölürse, öldüğü hal üzere kalkar. Uykularımızın gaflet karanlıklarında değil, hayırlı, huzurlu ve nurlu meyveler vermesini, nihayetsiz Rahmet Sahibi’nden (cc) diliyorum.

SAĞLICAKLA KALIN.

Feyzullah Ergün

Dipnotlar:
1) Abdülkadir GEYLANÎ (ks.), Geylanî Tefsiri, c.6, s.301, Ceylanî İlim Araştırma Merkezi 2012
2) Muhammed ESED, Kur’an Mesajı, s. 307, İşaret Yayınları 2013
3) Prof. Dr. Hüseyin NAZLIKUL, Uykunun Sihirli Gücü, s. 13 Destek Yayınları 2017
4) Age. 23
5) Uykunun Sihirli Gücü s.30
6) Age. s.51
7) Ruhsal Detoks, s. 75 Hayat Yayınları 2014
8) Lem’alar, s. 628 Yeni Asya Neşriyat 2005
9) Uykunun Sihirli Gücü, s. 99.
10) Prof. Dr. Canfeza SEZGİN, Tam Şifa, s. 890 Hayykitap 2016.
11) Prof. Dr. Dietrıch LANGEN, Otojen Gevşeme Egzersizi, s. 88 Kaknüs Yayınları 2009.

 

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*