“Bediüzzaman haklı idi, din adına ortaya çıkmamak lâzımdı”

Muhterem Cumhurbaşkanımız, Abdullah Gül, 2000’lerde “Bediüzzaman haklı idi, din adına ortaya çıkmamak lâzımdı” diye beyanat vermişti.

Ne var ki, bu kesim, 30 sene sonra Bediüzzaman’ın içtimâî-siyasî bir ölçüsünü anladı, ama onu da yarım anladı. Bediüzzaman bir şey daha demişti: Toplumun bütün katmanları yüzde 60-70 tam mütedeyyin (takvalı) olmadıktan sonra dindarlar iktidara geçmeye çalışmamalı. (Bediüzzaman, Emirdağ Lâhikası, s. 386.)

Prof. Dr. İbrahim Özdemir, son hadiselerle de ilgili olarak, “Herkes savruldu Yeni Asya savrulmadı” derken bunlara da işaret ediyordu.

Yeni Asya ekolünün bugün alnı ak, başı ve boynu dik! İsabet etmesinin sırrı ise, Bediüzzaman’ın içtimâî-siyasî ölçü ve prensiplerini nazara almasından, sadakat ve sebatla arkasında durmasındandır.

Zira, Bediüzzaman’ın asırları tarayan, isabetli sosyolojik, içtimâî ve siyasî öngörü, ölçü ve prensipleriyle şöyle seslenmişti bize:

* “Biz ferec ve ferah ve sürur ve fütuhat isteriz—fakat kâfirlerin kılıcıyla değil! Kâfirlerin kılıçları başlarını yesin; kılıçlarından gelen fayda bize lâzım değil. Zaten o mütemerrid ecnebîlerdir ki, münâfıkları ehl-i imana musallat ettiler ve zındıkları yetiştirdiler.” (Lem’alar, s. 107.)

* “Biz müteharrik-i bizzat değil, bilvasıta müteharrikiz. Avrupa üflüyor, biz burada oynuyoruz. O tenvim (uyutma) ile telkin eder, biz kendimizden hayal edip, asammane (sağırcasına) tahribimizde telkinlerini icra ederiz.” (Bediüzzaman Said Nursî, Sünûhat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 64.)

Yani, Türkiye ve İslâm âleminin siyasetini “süfyanizm, deccalizmi” temsil eden II. Batı kurguladı. Müslümanlar, iman-Kur’ân, ibadet zaafı içinde oldukları gibi, ilim, teknik ve imkanlar açısından da son derece zayıftır. Bu durumda kurgulayıcı değil, kurgulanan durumundadırlar.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*