Bediüzzaman tek adam için “Eski hal muhal” diyor

Bediüzzaman, kişi yönetimine, başkanlık sistemine, tek şahsın veya müstebit zümrenin yönetimine nasıl bakıyor? Meclis, Şûrâ, şahs-ı maneviye nasıl bakıyor?

Önce, Sayın Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan’ın, 15.03.2015. Balıkesir Ekonomi Ödülleri Konuşmasında getirmek istedikleri başkanlık, tek kaptanlık için söylediklerine bakalım:

“Said-i Nursî’nin güzel bir ifadesi var: ‘Eski hal muhal; ya yeni hal, ya izmihlâl!’ Olay bu! (Alkışlar) Türkiye işte böyle bir döneme girdi. Mevcut sistem artık Türkiye’yi taşıyamıyor. Geleceğin büyük Türkiye’sine bu şekilde ulaşamayız. Sürekli darbe üreten, darbeci yetiştiren bu anayasa, bizim ufkumuzu, yolumuzu aydınlatamaz.”

Getirilmek istenen başkanlık ile, “Sürekli darbe üreten, darbeci yetiştiren bizim ufkumuzu daraltan, yolumuzu aydınlatmayan” anayasa değişiyor mu? Hayır! Baştan ayağa yasaklarla dolu, darbeler anayasası aynen muhafaza edilmiyor mu? Yalnızca, Meclis’i by-pass eden başkanlık ilâve edilmiyor mu? Ki, darbeler anayasası, ilk dört maddesi hariç baştan ayağa değiştirilse, yine hiçbirşey fark etmez.

Dolayısıyla Bediüzzaman’ın “Eski hal muhal; ya yeni hal, ya izmihlâl!” sözünü kullanarak, “Olay bu!” demesi tamamen bir saptırma, bir demagoji, bir alet etmek olduğu apaçık görülmüyor mu?

Gerçekten Bediüzzaman’ın, “Eski hal muhal, ya yeni hal, ya izmihlal” tesbitine inanıyorsa neden baştan ayağa yasaklarla dolu ve herkesin bizar olduğu darbe anayasasını değiştirmeye çalışmıyor da; Meclisi aradan çıkaracak, işleri daha da karıştıracak, tekelleşmeye götürecek başkanlık sistemini getirmeye çabalıyor? Samimiyet bunun neresinde?

Sual: Belki onlar eski hali istiyorlar?

Cevap: Size kısa bir söz söyleyeceğim; ezber edebilirsiniz: İşte, eski hal muhal; ya yeni hal veya izmihlâl…

Suâl: “Acaba daha Sultan Hamid gibi padişah tahta çıkmayacak mıdır? Eski hal olmayacak mıdır?”

Cevap: Acaba sizin şu siyah çadırınız parça parça edilip yandırılırsa havaya savrulursa o külden yeniden çadır edip içinde oturmak kâbil midir?

Suâl: “Neden?”

Cevap: Zîrâ eskiden bin adamdan yalnız onu mütenebbih iken, istibdat o dehşetli kuvvetiyle karşısında duramadı, parçalandı. Şimdi, istibdâdın kuvveti binden bire indi; tenebbüh ve iltihâb-ı ezhân birden bine çıktı.”

(Bediüzzaman, Münâzarât, s. 52-53.)

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*