‘Bediüzzaman yol göstericidir’

‘Bab-ı Ali Hatıraları’ adlı söyleşide konuşan Gürbüz Azak, kültürel birikimin yol göstericilerinden birinin de Bediüzzaman olduğunu söyledi.

Gazeteci-yazar ve çizer Gürbüz Azak’la, 28 Aralık’ta Ali Emiri Efendi Kültür Merkezi’nde ‘Bab-ı Ali Hatıraları’ adlı söyleşi gerçekleştirildi. Basın camiasında 60 yıldır bulunduğunu, değişik gazetelerde, değişik ünvanlarla 19 yıldır köşe yazarlığı yaptığını söyleyen Gürbüz Azak, “Bab-ı Ali bir nevi mektep gibidir, hoca seviyesinde yazarlarla, şairlerle tanışırsınız. Köftecilerle ahbap olursunuz, halk ile iç içesinizdir. Zevkli tarafları daha ziyade. Ama bu zevkli taraf gün geçtikçe çoğaldı” dedi.

Osmanlıca derin ufuklu zengin bir dildir

Önemli şahsiyetlerle bir arada bulunduklarından bahseden Azak, hatıralarına şöyle devam etti: “Rahmetli Süleyman Demirel ile birlikteyiz, Çankaya’ya dâvetliyim. Anlattı ilk defa o gün şahit oldum. Dedi ‘sağlık meselesini halledemedim, halka yakın duramadım buna üzüldüm.’ Ben de ‘Peki kusura bakmayın, ama başbakanlık yaptınız, Cumhurbaşkanlığı yaptınız şu kadar süre, Osmanlıca ilim ve fikir adamları için yazarlar için çok önemli dilin temeli. Sayın Cumhurbaşkanım, şu Osmanlıcayı okullara koyamaz mıydınız?’ Osmanlıca derin, ufuklu, zengin bir dildir. Detaylıdır. Meselâ savaş deyince çok basite indirgenmiş oluyor. Harp deyince büyüyor. Bir harbin içinde bir sürü muhabere vardır. Muharebelerin tamamına harp denir. Meselâ; İnönü, Sakarya, Dumlupınar muhaberedir, ama Kurtuluş harptir, Kurtuluş Harbi. Böyle incelikleri vardır Osmanlıcanın. O da dedi ki “Hemşehrim, keşke hiç olmazsa seçmeli ders olarak koyabilseydik. Benim içimde bir ukde kalmıştı” Şükür ki şimdi Osmanlıca seçmeli ders olarak okullara girdi.

Her başarının arkasında yorgunluklar yatıyor

Gazetelere farklı isimlerde yazı yazan Azak, şunları söyledi: “Ali Sağıroğlu, Oğuz Akalan, Gürbüz bunlar benim yazı isimlerim Bab-ı Ali’de. Derken bir teklif aldım bu Oğuz Akalan kim. Araştırmışlar bulmuşlar bu yazan Gürbüz Azak’tır diye. Buluştuk gazete patronuyla. Dedi ki ‘Gürbüzcüm, sen bize haftada bir kendi isminle yazar mısın?’ Tamam, dedim. ‘Peki, yazının hangi sayfada olmasını istersin?’ dedi. Ben de ‘hiç önemli değil, neresine koyarsanız koyun nasılsa okuyucu önce benim yazımı okuyacak ‘ dedim. Şaşırarak ‘yok ya’ dedi. İlk yazımı verdim üçüncü sayfanın altına koymuşlar. Yazı çıktığı günün içerisinde patron telefon etti: “Gürbüzcüm, sen bunu ikiye çıkar yazın çok sevildi.’ Yazıyı gönderdiğim akşam bir telefon daha; ‘Bu böyle olmayacak sen her gün yaz seni çok seviyorlar, ilk defa seni okumaya başladılar.’ Dedim ‘Ben Batı edebiyatını hatmettim İngiliz, Fransız, Alman, İtalyan Rus, Amerikan edebiyatıyla şiir romanları bitirdim. Yetmedi kendime eksik geldi, kendime kültürüme döndüm. Abdal Baba, Somoncu baba, Erzurumlu İbrahim Hakkı, Hz. Yunus, Mevlânâ, Eşrefoğlu Rumî bunların da yıllar yılı içinde eridim. Hem batı, hem doğu kültürünün farkındayım. Ve bir yazı nasıl yazılır, bilirim, o sebeple başta beni okuyacaklar demiştim. İki yıl sonra beni yılın yazarı seçti Türkiye Gazeteciler Cemiyeti. Yani her başarının arkasında bir takım yorgunluklar yatıyor. Ama bu işin anayasasında yorulmak yasak. Geceni gündüzüne katacaksın. Böylesi karakterler kazanıyor, bir yerlere geliyor.”

Bediüzzaman’ı bilmemek yakışıksızdır

Bizim kendi kültürümüze dönük yaşamamız gerektiğini söyleyen Azak, “Benim yol göstericilerim kim? Somoncu baba’yı, Erzurumlu İbrahim Hakkı’yı, Bediüzzaman’ı bilmemek yakışıksızdır. Bileceksin. Ekol olmuş kendi kıymetlerini bilmek gerekir. Yol göstericilerin yol göstericilerini bilmek gerekir. Başka türlü yabancılaşırız” diye konuştu.

Kübra Örnek / İstanbul

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*