Bediüzzaman’da kişilik ve karakter ideali

“Eski hal muhal Ya yeni hal, ya izmihlâl”1

Osmanlı’daki Eğitim Sistemi hastalıklı hale gelince işin özüne inen Bediüzzaman, sistemin hastalığını anlamış. Yeni ve orijinal bir modeli esas almıştır. Bu hastalıklı yapının toplumu ayağa kaldıracak bir gücünün olmadığını görmüş ve topluma zarar vereceğini anlamış. Yeni ve orijinal modeli esas almıştır.

O dönemde eğitimde iki kutup vardı. Birinci kutup, pozitif bilimi esas alan mektepler. İkincisi ise, dinî ilimlerin okutulduğu medreseler.. Bediüzzaman bu iki kutbu birleştirerek Fen ilimleri ile Din ilimlerinin beraber okutulması gerektiğinden dem vurur. Farklı hayat tarzını esas alan okulların toplumun birliğine, beraberliğine zarar vererek onları kutuplaştıracağını düşünerek idealist bir yapıyı savunmuştur. Bu tarzla dinle reformist değil, transformist bir anlayışa sahip olmuştur. Esası, özü, temeli koruyup (Yeni) çağın anlayışına göre bir inşa ve bilgileri transfer yaparak, orijinal özgün bir anlayışla yeniden yapılandırılmıştır.

Hıristiyanlıkta akla, bilime giden yolu kapatan düşünmeyi engelleyen anlayış reform süreciyle aşılmaya çalışılmıştır. Bilimi, fiziği, kimyayı, astronomiyi reddeden bu yapı dinde reformu zarurî hale getirmiştir. Yeni hale uygun bir metodoloji geliştirmiştir. Ontolojik olarak benimseyen temel strateji kati bir zaruret olduğunu ispat etmiştir. Sadece din ilimlerinin okutulması taassubu doğuracak. Fakat medreseler transforme olmazsa, bu yapı böyle devam ederse, helâket ve felâket kapıda demektir. Dinî hakikatlerin yeni bir üslûp taze bir anlayışla temellendirilmediği takdirde pek önemli problemlerin kaynağı olacağını dindarların dini iyi anlayıp kendilerini yenilemelerini çökmüş olan eski sistemle bu işlerin olmayacağını ifade etmiş. Bu aynı zamanda bir aydınlanma sürecidir.

Dinî esasları sağlam bir anlayışla inşa etmiştir. Geleneği gelecekle, eskiyi yeniyle, maddeyi manayla, dünyayı ahiretle, tarikatı hakikatle, şeriatı marifetle eğitim faaliyetleri alanını genişletmiş kuşatıcı, birleştirici, sentezci bir metodoloji ihtiyar etmiştir. Moderniteyi manevî tahribatı tamirden Kur’ân’ın elmas kılıcı ile yeni bir çehre kazandırmıştır. Sosyal inkılâpta yeni bir dönüşümü sağlamıştır. Yeni bir bina ve orijinal bir proje üretilen yanlış projede Cumhuriyet Eğitim Sistemi çökmüş, yeni bir revizyona ihtiyaç vardır. Bu sistem Türkiye’yi geleceğe taşımaktan, uzak toplumda yeni bir dönüşü sağlamaktan ıraktır. Dış algı operasyonları sosyal ve siyasî tramvalara sebep olan organizasyonları işin ruhunu yansıtmaktan uzak, sosyal realiteleri görmekten mahrum bu paradigma artık zamanını doldurmuş.

Taklid değil tahkik, menfi değil müsbet, tahrip değil tamir, ifsat değil ittihad, nifak değil vifak, şekâvet değil saadet, husûmet değil muhabbet olmuştur. Küfre iman ile, zulme adaletle karşı konulmuştur. İrşad halkasını nefsinde başlatmış; ev, mahalle, şehir, memleket, dünya ile topyekûn bir medeniyet projesiyle dönüşümü amaçlamalı. Dinin üzerine ikame edildiği iman hadisesi hayatı merkezine oturtmuştur. İrade, zihin, his ve vehim arasında entegrasyonu sağlayarak kâmil insan projesini hayata geçirmiştir. Şahıs merkezli değil, şahs-ı manevî bir yapıyı ihya etmiştir. Asr-ı Saadeti bu asra transfer etmiştir. Değerler bazında inşa ve ihya sürecinde yepyeni bir kuruluşun startını vermiş. Dünya odaklı bir hizmet değil, ahiret merkezli bir hizmeti öncelemiştir.

Hanefi Örnek

Dipnot:
1. Münâzarât, Bediüzzaman Said Nursî.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*