Bediüzzaman’ın uzlaşma kültürü

Bediüzzaman Hazretleri, değişik kesimlere ders verirken de hep müsbet hareketi esas almış ve insanların ancak müsbet hareketle ve iyiye güzele kanalize etmekle sulh-u umuminin tesis edilebileceğini vurgulamıştır. Bu bağlamda, aşağıdaki prensiplerin yerine getirilmesi halinde dâhili emniyetin sağlanacağına işaret etmiştir.1

“Bu milletin ve bu vatanın hayat-ı içtimaiyesini anarşilikten kurtarmak ve büyük tehlikelerden halâs etmek için beş esas lâzımdır ve zarurîdir

Birincisi: Merhamet

İkincisi: Hürmet

Üçüncüsü: Emniyet

Dördüncüsü: Haramı helâli bilip haramdan çekinmek.

Beşincisi: Serseriliği bırakıp itaat etmektir.

Toplum hayatında anarşizmi ortadan kaldırıp emniyet ve asayişi temin edecek şu beş esas lâzım ve zaruridir: “Hürmet, merhamet, haramdan çekinmek, emniyet, serseriliği bırakıp itaat etmek”. Bu düsturlar toplumda yeterince makes bulmazsa Allah korusun anarşi, terör, şiddet, kin ve nefret toplumu haline dönüşebiliriz. Bediüzzaman, bu vatan ve bu milletin ve milletin seçtiği hükümetlerin Risale-i Nur’un dindarane ve hakperestane düsturlarına muhtaç olduğunu ifade eder.

Bediüzzaman Said Nursî’nin telif etmiş olduğu Risale-i Nurlar’ı okuyan, bununla imanlarını kurtaran insanlar, bu beş esası öğreniyor ve tatbik ediyorlar.

Nursî bunun örneğini de kendisi veriyor ve şöyle diyor: ”Emniyet-i ihlâl vehmiyle bize ihanet etmek ve teveccüh-ü ammeyi kırmak kastıyla tahkirkârâne, aldanmış mahdut adamların bed muamelelerine mukabil, hadsiz ehl-i hakikatin ve nesl-i atinin takdirkârane alkışlamaları var diye ihtar edildi.”

“Bunun bir numunesi Denizli Hapishanesi’dir. Oraya Nurlar ve mahpuslar için yazılan Meyve Risalesi girmesiyle, üç dört ay zarfında iki yüzden ziyade o mahpuslar öyle fevkalâde itaatli, dindarane bir salâh-ı hal aldılar ki, üç dört adamı öldüren bir adam, tahta bitlerini öldürmekten çekiniyordu. Tam merhametli, zararsız, vatana nafi bir uzuv olmaya başladı. Hatta resmî memurlar bu hâle hayretle ve takdirle bakıyordular. Hem daha hüküm almadan bir kısım gençler dediler: ‘Nurcular hapiste kalsalar, biz kendimizi mahkûm ettireceğiz ve ceza almaya çalışacağız, ta onlardan ders alıp onlar gibi olacağız, onların dersiyle kendimizi ıslâh edeceğiz.”1

Sağlam bir iman dersi alan insanlar, cani de olsalar, merhametli bir insan haline dönüşüyor. O halde anarşi ve terörden kurtulmanın çaresi, insanları dinsizliğe, inançsızlığa ve ahlâksızlığa sevk etmek değil, imana, dini öğrenmeye sevk etmektir. İnsanların dinlerini öğrenmeleri ve hayatları ne kadar serbest olursa, bu ülkedeki asayiş ve huzur da o kadar güzel olacaktır. Hapishanelere doldurulan insanlara Risale-i Nur eserlerinden beslenenler, eğitimci olarak gönderilse, hapishaneler birer ıslâh evine ve bir okula dönüşür.

Dinin en önemli esaslarından biri hürmet, diğeri de merhamettir.

Bu esasların ciddî anlamda sarsıldığını ifade eden Bediüzzaman, bazı yerlerde, biçare ihtiyarlar, peder ve valideler hakkında dehşetli boyutlara vardığını ve son derece acı neticeler verdiğini dile getiriyor ve şöyle diyor:

“Cenâb-ı Hakk’a şükür ki, Risale-i Nur, bu müthiş tahribata karşı girdiği yerlerde mukavemet ediyor, tamir ediyor. Zülkarneyn seddinin yıkılmasıyla Ye’cüc ve Me’cüclerin dünyayı fesada vermesi gibi, Muhammed’e (asm) ait olan Kur’ân seddinin sarsılmasıyla Ye’cüc ve Me’cüc’den daha müthiş olarak ahlâkta ve hayatta zulmetli bir anarşistlik ve zulümlü bir dinsizlik fesada ve ifsada başlıyor. 2

Bediüzzaman’a göre terörün ve şiddet, insanın kalbinden merhametin ve şefkatin çıkmasından ortaya çıkmaktadır. Ona göre, “kalb-i insanîden hürmet ve merhamet çıksa, akıl ve zekâvet, o insanları gayet dehşetli ve gaddar canavarlar hükmüne geçirir, daha siyasetle idare edilmez.”3 İnsan tabiatı itibariyle medenîdir; yani başkasının haklarına karşı saygılı davranır, onlara karşı hürmetli ve merhametli olur. Eğer başkalarının haklarına saygı göstermeyen birisi varsa mutlaka onun kalbinden hürmet ve merhamet çıkmıştır. İnsanın kalbinde merhamet olmayınca başındaki akıl ve zekâ onu en müthiş bir canavar haline getirebilir.

Anarşi, aile, toplum ve devlet düzeninin yok edilmesini amaçlıyor. Anarşinin sebebi, inanç ve dinden uzaklaşmadır. Sağlam bir Allah inancından ve O’nun göndermiş olduğu İslâm dininden uzaklaştırılan bir insanın bir başka dine girmesi mümkün değildir. İslâm’ın zincirinden çıkan bir insan, anarşist olur, toplum için öldürücü bir zehir olur. Aile, toplum ve devletin düzenini yıkmak, yok etmek ister. Bu tür insanların kalplerinde, merhamet, hürmet duyguları kalkar. Güvenilir bir insan olmaktan çıkarlar. Helâl ve haram tanımazlar. Serkeş ve isyankâr olurlar. Said Nursî’ye göre anarşi kanserinin reçetesi sağlam bir iman ve dinin hükümleridir.

M.Yusuf Akbaş

Dipnotlar:
1-Nursî, Lem’alar, s. 260.
2-Nursî, Kastamonu Lâhikası, s. 111.
3 – Said Nursî, Şuâlar, Yeni Asya Neşriyat, s. 508.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*