Bediüzzaman’ın vatanını savunduğu bir cephe: Rımrım Dağları

altBirinci Dünya Harbi’nde, Rus ve Ermeni çetelerine karşı, talebeleriyle birlikte çarpışan Bediüzzaman’ın, düşmana karşı savaştığı mekânlardan birisi, Bitlis-Van arasında kalan, yörede adına Rımrım Dağları denilen sıradağlardır.

Birinci Dünya Harbi’nde, Pasinler Cephesi’ne giderek, orada düşmanla çarpışan Bediüzzaman, daha sonra, ”Keçe külâhlı” namı verilen talebeleriyle birlikte,Van’ın Bahçesaray ile Bitlis’in Hizan kazası arasında kalan ve doğduğu köy olan Nurs’a yakın Rımrım Dağları’nda, Rus ve Ermeni çetelerine, adeta kan kusturarak vatan müdafaasında bulunmuştur. Bediüzzaman Hazretleri’nin, talebeleriyle birlikte çarpıştığı bu mekânla alâkalı yaptığımız araştırmalarda manidar sonuçlara ulaştık.

Şöyle ki;

Bediüzzaman araştırmaları kapsamında, Nurs Köyü’ne yaptığımız seyahatlarımızın birinde, Nurs Köyü’nün ileri gelenlerinden ve en yaşlılarından olan, Hacı Hüseyin Dalar’ın evine misafir olmuştuk. Nurs Köyü’ne nazır bir tepede bulunan evin karşı tarafında, geniş bir mekânda, bir çok Nurs’luyla birlikte çaylarımızı yudumlarken, Hacı Hüseyin Dalar eliyle uzakta bulunan sıra dağlarını işaretle “İşte, Üstad’ın Birinci Dünya Harbi’nde Rus ve Ermeni çeteleriyle çarpıştığı dağlar, şu görünen dağlardır” demişti.

Hüseyin Dalar, anlatmaya devam etmiş ve şunları eklemişti: ”Üstad Hazretleri talebeleriyle birlikte o yıllarda o dağların eteklerinde çarpışırken, yaşlıların anlattıklarına göre silâh sesleri köyümüzden de duyulmuştu. Bu durum karşısında Üstad’ın annesi, “Benim oğlum tehlikededir”diyerek ağlarken, babası Sofi Mirza Efendi de ‘Benim oğlum kahramandır, ona bir şey olmaz, silâh sesleri onun silâh sesleridir maşallah” diyerek sevincini belirtiyormuş.

Hüseyin Dalar, köylülerin yanında, anlattığı o dağların isminin ise, Rımrım Dağları olduğunu söylüyordu. Bu dağlar, Bitlis’e bağlı Hizan kazasının Nurs Köyü ile Van’a bağlı Bahçesaray (Müküs) arasına düşmektedir. Bahçesaray’ı, Nurs’a bağlayan yol, bu dağların eteklerinden geçmektedir. Bu konuyu bir de aslen Nurs’lu olan, fakat uzun yıllardır, İstanbul’da oturan Abdülbaki Okur Bey ile paylaşmıştım. Aynı doğrultu da ifadeler kullanmış, hadisenin doğruluğunu söylemiş ve tastik etmişti.

Yıllar sonra yine bir Üstad araştırmaları kapsamında yollara düşmüş, Van’a bağlı Bahçesaray’a gidip, Aziz Üstad’ımın izini sürmüştüm.

Bahçesaray’da kaldığı mekânları tek tek tesbit edip, gerekli bilgilerle, Van’a döndükten sonra, Bahçesaray’a bağlı Arvas Köyü imamı, Gıyasettin Bey’e, bize katkılarından dolayı telefon açarak teşekkürlerimi bildirirken, o da bize şunları anlatmıştı:

“Sizden sonra biz bir gurup arkadaşla, Rımrım Dağları’na gittik ve orada Üstad’ın Rus ve Ermeni çeteleriyle çarpıştığı ve siper olarak kullandığı mağaraya girdik.” Aslen Hizanlı olan, Arvas Köyü imamı Gıyasettin Bey’in bu haberi karşısında çok sevinmiş, gittiği Rımrım Dağları ve o mağaranın fotoğrafının çekilip çekilmediğini sormuştum. O da, ”Çektik abi” diyerek, Rımrım Dağları’nın eteklerinde bulunan ve Üstad’ın korunma amacıyla kullandığı mağaranın bir adet fotoğrafını bize göndermişti.

Bediüzzaman’ın, Birinci Dünya Harbi’nde, doğuda çarpıştığı harp alanlarından biri olan Rımrım Dağları’ndaki mekânla alâkalı bilgileri, yöredeki vatandaşların anlattıkları bilgilerden, yerinden öğrenmiş ve teyit etmiştik.

Bediüzzaman ve talebelerinin, ülkemiz ve insanımız adına gösterdikleri gayret ve fedakârlıklardan dolayı, manen alkışlamanın yanı sıra medar-ı iftiharımız olarak kalb ve gönüllerimize nakşedip, saygı, hürmet ve duâlarımızla yad ediyor, Allah rahmet eylesin diyoruz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*