“Ben gurbetten vatanıma döndüm”

altBediüzzaman Hazretleri, Van için ”Vatanım” ifadesini kullanmıştır.

İlk defa gençlik yıllarında, yirmi yaşları civarında,1897 yılında, Bitlis’te iken Van’a gelen Bediüzzaman, muhtelif aralıklarla toplam yirmi yılı aşkın, bir Van hayatı mevcuttur.

Van’da kaldığı mekânlar arasında, Horhor Medresesi, Vali Tahirpaşa Konağı, Erek Dağı, Kardeşi Abdülmecit Efendi’nin Akköprü mahallesindeki evi, Nurşin Camii, Akdamar Adası, Başet Dağı zirvesi, gibi mekânlar başta gelir.

Biz, Üstad’ın kaldığı Van’daki bütün mekânları gezip görmemizle birlikte, o yıllarda birlikte kalan bir çok talebesiyle de sağlıklarında görüştüğümüz olmuştu.

Birinci Dünya Harbi evveli ve sonrası kaldığı Van’daki mekânları, bugün bir çok ziyaretçiler tarafından ilgi ve alâkayla gezilip görülmektedir.

Hazret-i Üstad’ın, Rus esareti sonrası Van’a gelip, Van Kalesi başında, vatan hasretini şöyle dile getirmişti:

“Dâüssıla tabir edilen iştiyak-ı vatan hissi beni vatanıma sevk etti. Madem öleceğim, vatanımda öleyim diye Van’a gittim.

Herşeyden evvel, Van’da Horhor denilen medresemin ziyaretine gittim. Baktım ki, sair Van haneleri gibi onu da Rus istilâsında Ermeniler yakmışlardı. Van’ın meşhur kalesi ki, dağ gibi yekpare taştan ibarettir, benim medresem onun tam altında ve ona tam bitişiktir. Benim terk ettiğim yedi sekiz sene evvel, o medresemdeki hakikaten dost, kardeş, enîs talebelerimin hayalleri gözümün önüne geldi. O fedakâr arkadaşlarımın bir kısmı hakikî şehid, diğer bir kısmı da o musîbet yüzünden mânevî şehid olarak vefat etmişlerdi.

Ben ağlamaktan kendimi tutamadım. Ve kalenin, tâ medresenin üstündeki, iki minare yüksekliğinde, medreseye nâzır tepesine çıktım, oturdum. Yedi sekiz sene evvelki zamana hayalen gittim. Benim hayalim kuvvetli olduğu için, beni o zamanda hayli gezdirdi. Etrafta kimse yoktu ki, beni o hayalden çevirsin ve o zamandan çeksin. Çünkü yalnızdım. Yedi sekiz sene zarfında, gözümü açtıkça, bir asır zaman geçmiş kadar bir tahavvülât görüyordum.

Baktım ki, benim medresemin etrafındaki şehir içi, kale dibi mevkii, bütün baştan aşağıya kadar yandırılmış, tahrip edilmiş. Evvelki gördüğümden şimdiki gördüğüme, güya iki yüz sene sonra dünyaya gelip öyle hazîn nazarla baktım. O hanelerdeki adamların çoğuyla dost ve ahbap idim. Kısm-ı âzamı, Allah rahmet etsin, muhaceret ile vefat etmişler, gurbette perişan olmuşlardı. Hem Ermeni mahallesinden başka, Van’ın bütün Müslümanlarının haneleri tahrip edilmiş gördüm. Benim kalbim en derinden sızladı. O kadar rikkatime dokundu ki, binler gözüm olsaydı beraber ağlayacaktı. Ben gurbetten vatanıma döndüm, gurbetten kurtuldum zannediyordum. Vâ esefâ, gurbetin en dehşetlisini vatanımda gördüm..” (Lem’alar: 546)

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*