“Ben öldükten sonra da gazeteyi almaya devam edin!”

Image
Bayram ve mübarek günlerde; uzaklarda bulunan akraba, eş ve dostlarımızla, telefonla da olsa haberleşir, gönüllerini alır, duâlarına muhatap oluruz. Bu dâvâya intisab ettiğimizden beri, çeşitli vesilelerle hukukumuzun olduğu ağabeylerimizle de, bu meyanda görüşmelerimiz olur. Bir cihette, “müfritane irtibat” kaidemizi burada da yerine getiririz Allah’a şükür.

Tabiî, o ağabeylerimizden Rahmet-i Rahman’a uruc etmiş olanlar da var. Bunlar, hem kadîm hukukumuzun olduğu, hem de ailece, neredeyse bir akraba gibi birbirimizi tanıdığımız ağabeylerimizdi. Rahmetli Mustafa Özsoy, Hasan Aktunç ve Refik Koçak Ağabeyler bunların başında gelenleriydi. Fakat, bu ağabeylerimizin vefatından sonra da biz, onların hanımları olan ve bize bir anne mesabesinde bulunan, ablalarımızı da arar, hatırlarını sorar, duâlarını alırız.

İşte bu ağabeylerimizden Refik Koçak’ın hanımıyla, geçtiğimiz Kurban Bayramı vesilesiyle yaptığımız konuşmamız esnasında, İsmail Ambarlı Ağabeyin rahmetli oluşundan vs. bahsederken, ”Onu da yazdın mı?” dedi. “Evet” deyince, “Ben gerçi çoktandır yoktum, köydeydim, o müddet içerisinde gazete ortalarda kalıyordu, ben gelene kadar aboneyi durdurdum, ama yine devam ettireceğim” deyince, biraz taaccüb edip şaşırmıştım. Refik Ağabey rahmetli olduktan sonra gazete almıyorlardır tahmin ediyordum, ama ablamız bu tavrımı hissetmiş olacak ki, “Osman, Refik Ağabeyin bana vasiyet etti, ‘Ben öldükten sonra da gazeteyi almaya devam edin, kesmeyin!‘“ deyince o kadar hislendim ki, gözlerim yaşardı. Bu ne dâvâ şuuruydu böyle. Vefatından sonra dahi, dâvâsının gazetesini düşünüyordu…

Rahmetli Refik Ağabeyle, Ankara’daki baba evinden mahalle komşusuyduk ve devamlı görüşür, halleşir, beraber sohbetler yapardık. O, enteresan bir insandı. Gerçi, öyle çok öne çıkmaz, ama dâvâsının hiç sarsılmadan yoluna devam eden sadık bir neferiydi. Din adına ortaya çıkıp, dindarları kendilerine çekmeye çalışanların ısrarla kendisini de saflarına çekmesine yanaşmayıp, onlara hiç meyletmemiş, demokrat tavrını devam ettirmiş ve dâvâsının gazetesi olan Yeni Asya’yı da ömrünün sonuna kadar almış, okumuş bir ağabeyimizdi. 70’li yıllarda, gençlik zamanlarımızda bizim yazılarımızın çıktığı gazeteleri de saklar, hani her ihtimale karşı ben gazeteyi bulup alamam diye, bana verirdi. Onun, gazetesine karşı bu kadar bağlılığı benim bu yazıyı yazmama sebep oldu. Bizlere güzel bir mesaj olduğundan, okunup bilinmesini istedim. Ve bu vesileyle, yine rahmetle yâd edilmeye hak kazanan Refik Ağabeyimizle birlikte, ahirete irtihal eden bütün Nur Talebelerine rahmetler diliyoruz.

 

Image

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*