Beşerin saadeti, iktisat ve sa’ye gayrettedir

“Beşerin saadet-i hayatiyesi, iktisat ve sa’ye gayrette olduğunu ve onunla beşerin havas, avâm tabakası birbiriyle barışabilir” diye Risâle-i Nur bu esası izaha binaen, kısa bir iki nükte söyleyeceğim.

En bedbaht, en muztarip, en sıkıntılı, işsiz adamdır. Zira, atalet ademin biraderzadesidir. Sa’y, vücudun hayatı ve hayatın yakazasıdır.
Mektubat, HakikatÇekirdekleri, s. 463
***
Sonra, umum meşakkatin anası ve umum rezaletin yuvası olan meylü’r-rahat geliyor. Himmeti kaydeder, zindan-ı sefalete atar. Siz de, “İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır” (Necm Sûresi, 53:39) olan mücâhid-i âlicenabı o cellâd-ı sehhara gönderiniz. Evet, size meşakkatte büyük rahat var. Zira, fıtratı müteheyyic olan insanın rahatı yalnız sa’y ve cidaldedi
Münâzarât, s. 136-138
***
İkinci suâl: Sen eskiden şarktaki bedevî aşâirde seyahat ettiğin vakit, onları medeniyet ve terakkiyata çok teşvik ediyordun. Neden kırk seneye yakındır medeniyet-i hâzıradan “mim’siz” diyerek hayat-ı içtimaiyeden çekildin, inzivaya sokuldun?

Elcevap: Medeniyet-i hâzıra-i garbiye, semavî kanun-u esasîlere muhalif olarak hareket ettiği için seyyiatı hasenatına, hatâları, zararları, faydalarına râcih geldi. Medeniyetteki maksud-u hakikî olan istirahat-i umumiye ve saadet-i hayat-ı dünyeviye bozuldu. İktisat, kanaat yerine israf ve sefahet; ve sa’y ve hizmet yerine tembellik ve istirahat meyli galebe çaldığından, biçare beşeri hem gayet fakir, hem gayet tembel eyledi. Semavî Kur’ân’ın kanun-u esasîsi, “İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır.” (Necm Sûresi, 53:39.) “Yiyin, için, fakat israf etmeyin.” (A’râf Sûresi, 7:31.) ferman-ı esasîsiyle, “beşerin saadet-i hayatiyesi, iktisat ve sa’ye gayrette olduğunu ve onunla beşerin havas, avâm tabakası birbiriyle barışabilir” diye Risâle-i Nur bu esası izaha binaen, kısa bir iki nükte söyleyeceğim:

Birincisi: Bedevîlikte beşer üç dört şeye muhtaç oluyordu. O üç dört hâcâtını tedarik etmeyen, on adette ancak ikisiydi. Şimdiki garp medeniyet-i zâlime-i hâzırası, su-i istimâlât ve israfat ve hevesatı tehyiç ve havâic-i gayr-ı zaruriyeyi, zarurî hâcatlar hükmüne getirip görenek ve tiryakilik cihetiyle, şimdiki o medenî insanın tam muhtaç olduğu dört hâcâtı yerine, yirmi şeye bu zamanda muhtaç oluyor. O yirmi hâcâtı tam helâl bir tarzda tedarik edecek, yirmiden ancak ikisi olabilir; on sekizi muhtaç hükmünde kalır. Demek, bu medeniyet-i hâzıra insanı çok fakir ediyor. O ihtiyaç cihetinde beşeri zulme, başka haram kazanmaya sevk etmiş. Biçare avâm ve havas tabakasını daima mübarezeye teşvik etmiş. Kur’ân’ın kanun-u esasîsi olan “vücub-u zekât, hurmet-i riba” vasıtasıyla avâmın havassa karşı itaatini ve havassın avâma karşı şefkatini temin eden o kudsî kanunu bırakıp burjuvaları zulme, fukaraları isyana sevk etmeye mecbur etmiş. İstirahat-i beşeriyeyi zîr ü zeber etti.
Emirdağ Lâhikası, s. 334

LÜGATÇE
aşâir: Aşiretler.
terakkiyat: İlerlemeler, gelişmeler.
medeniyet-i hâzıra: Şimdiki medeniyet, hazır medeniyet.
hayat-ı içtimaiye: Toplumsal hayat.
Medeniyet-i hâzıra-i garbiye: Şimdiki Batı medeniyeti.
kanun-u esasî: Temel kanun.
seyyiat: Kötülükler, günahlar.
hasenat: İyilikler, sevaplar.
râcih: Üstün gelme.
maksud-u hakikî: Hakikî kastedilen.
istirahat-i umumiye: Genel istirahat.
saadet-i hayat-ı dünyevîye: Dünya hayatının mutluluğu.
sa’y: Çalışma, gayret.
hâcât: İhtiyaçlar.
garp: Batı.
medeniyet-i zâlime-i hâzıra: Şimdiki zalim medeniyet.
hevesat: Hevesler.
tehyiç: Heyecana getirme.
havâic-i gayr-ı zaruriye: Zarurî olmayan ihtiyaçlar.
mübareze: Çekişme, kavga.
vücub-u zekât: Zekâtın farz olması.
hurmet-i riba: Faizin haram olması.
avâm: Sıradan biri, fakir halk tabakası.
havas: Marifet ve yaşayışça üstün olan, üst tabaka.
zîr ü zeber: Paramparça. Alt üst, karma karışık, darma dağınık.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*