Big Bang teorisi, Entropi ve kıyamet

Newton kainatın bir Yaratıcısı olduğuna inanıyordu. Hatta mutaassıp bir Hıristiyan olduğu da söyleniyordu. Ancak Newton’a göre kainatın Yaratıcısı kainatı yaratmış ve onu öyle bırakmıştı. Kainat da tıkır tıkır işleyen mükemmel bir makine gibi idi. Zaman, kainatın her yerinde sabit bir değere sahipti ve kainat bu şekilde sabit bir hızla işlemeye devam ediyordu. Bu durum uzun bir süre bilim dünyasını etkisi altına aldı. Ne var ki 20. yüzyılın başlarından itibaren yapılan gözlemler durumun hiç de öyle olmadığını gösterdi. Gözlem araçları olan teleskopların keşfi ile birlikte çok daha uzak noktaları izlemek fırsatı ortaya çıktı. 1929’da Edwin Hubble’nin yapmış olduğu gözlem ve çalışma bilim dünyasında çok farklı bir çığır açtı. Hubble yapmış olduğu gözlemlerde, galaksilerden gelen ışığın kırmızıya doğru kaydığını gözlemeledi.

Bu da o galaksilerin gözlemciden uzaklaştığı anlamına geliyordu. Yani bu gözleme göre kainat genişliyordu. Yapılan gözlemlerde tüm galaksilerin de birbirinden uzaklaştığı tespit edilmişti. Kainat bir balon gibi genişliyor ve şişiyordu. Yani kainat Newton’un düşündüğü gibi sabit değildi. Zaten İzafiyet Teorisi bir ölçüde bu durumu anlatmıştı. Fakat gözlem yetersiz olduğundan sonuca gidilememişti. Hubble ise gözlem yolu ile bu durumu keşfetmişti. Kainatın genişlemesi durumu, geriye gidildiği zaman, bir başlangıcı zorunlu kılıyordu. Yani kainat bir noktadan başlamış ve genişlemeye devam ediyordu. İşte bu teori Big Bang, yani büyük patlama teorisi olarak anılmaya başlandı. Bu teoriye göre kainatın bir başlangıcı vardı. Kainat bir noktadan yaratılmıştı. Yaratılmıştı diyoruz, çünkü bu teorinin bir diğer adı da yaratılış teorisidir. Demek ki madde ezeli değildi. Ebedi de olamazdı. Her büyüyen ve genişleyen şeyin bir gün son bulacağı gibi, kainat da bir gün son bulacaktı. Yani Big Bang teorisine göre kıyamet kesin ve kaçınılmazdı. Ya genişlemeye devam edecek ve yırtılma durumunda ölecekti, kainat. Ya da kendi iç çekim kuvvetine yenik düşen kainat, iş tersine dönerek, geri büzülmeye başlayacak ve bir noktada son bulacak. Yani nereden bakarsanız bakın bir kıyamet kesin, hiç şüphe yok. Big Bang teorisi materyalist felsefenin dayandığı tüm istinat noktalarını yerle bir etmiştir. Maddenin bir başlangıcı ve sonu olduğunu göstermiştir. Semavi dinlerin söylediği yaratılış hakkında ise mühim bir delil olmuştur.

Kainat bir noktadan yaratılmıştır ve yine bir noktada son bulacaktır.

Zariyat Suresi 47. ayet zaten bu hususa seneler önce dikkat çekmiştir:

“Kainatı yaratan biziz ve onu genişletmekteyiz.”
Bilim ise daha geçtiğimiz yüz yılın ortalarına doğru böyle bir gerçeği tespit etmiştir. Bu gün için yapılan ölçümlerle bu teorinin kesinliği ispatlanmıştır. Bazı bilim adamları zeka oyunları ile işi saptırmaya çalışsa da, kainat bu gün genişlemeye devam etmektedir. Hatta genişleme hızı akıl almaz bir derecede artmaktadır. Bu da büyük bir şaşkınlığa sebep olmaktadır. Yapılan hesaplarda kainatın kütle çekiminin genişleme hızını azaltması gerekiyordu. Ancak yapılan gözlemler bunun tam tersi olduğunu gösterdi. Kainat hızlanarak büyüyor ve genişliyordu. Bu düşünce sonrasında “kara enerji ve kara madde” diye bir teori ortaya atıldı. Halbuki bu teori dini kaynaklarda ifade edilen ahiret aleminden başka bir şey değil. Kara enerji ile ahiret arasındaki bağlantıyı ayrıca ele almak gerekiyor. Çünkü Big Bangla birlikte sadece görünen alem değil, diğer alemler de yaratılmaya başlanmıştır. Düşünce ufkunu sadece görünen aleme çevirerek hüküm vermek bazen yanıltıcı olabiliyor. Ya da her şeyiyle nurani olan bir aleme “kara enerji” denmesine yol açabiliyor.

Big Bang teorisyenleri kainatın başlangıcında ısı değerinin çok yüksek olduğunu ifade ediyorlar. Milyar derecelere varan bu ısı, kainatın genişlemesi sonucu düşmüştür. Ve bu gün de düşmeye devam etmektedir. Yapılan ölçümlerde bu ısının yaklaşık -270 derece olduğu söyleniyor. Bu ise mutlak soğuk olan, yani tüm atomların hareketsizleşeceği ve donacağı -273 dereceden sadece 3 derece fazla. İşte kainat -273 dereceye düştüğünde bu sefer de ısıdan ölecektir. Bu tam bir ısı ölümü. Bu ölümü de geriye çevirmek mümkün değil. Entropi denen hadise kaybedilen ısının bir daha geri gelmeyeceğini söylüyor. Kainattaki enerji akımı tek yönlüdür ve hep tükenmeye doğru akar. Şimdi elinizde 60 derecede yarım bardak suyunuz olsun, bir de 40 derecede diğer yarım bardak su. Bunları karıştırdığınızda 50 derecelik bir su elde ettiğinizde, asla geriye dönüş olmaz. Yani dışarıdan bir enerji katmadığınızda 60 derecelik suya asla geri ulaşamazsınız. İşte bunun gibi kainatın başlangıcında milyar derecelere varan ısı miktarı bu gün için mutlak soğuk olan -273 derecenin 3 derece üstündedir. Yani kainat 3 derece daha soğuduğu zaman kainat ısı ölümü yaşayacaktır. Kainatın genişleme hızı ciddi oranda artış gösterdiğine göre bu süre çok fazla olmayabilir. Belki de kainat, bu ısı ercesine ulaşmadan yırtılma teorisine göre parçalanabilir. Zira kainatın yaratılması bir kast ve iradeyi gösterdiği gibi, ölümü de elbette bir kast ve iradeye istinat edecektir. Çünkü hiç bir canlı tesadüfen doğmaz ve tesadüfen ölmez. Kainatta her bir atom Allah’ın ilim, irade ve kudreti ile yaratılıdır. Demek ki, zerre miktar olsun tesadüfe yer yok. Öyle ise kainatın ölümü de bir ilim ve irade ve kudrete istinat edecektir. Bilim ise sadece kudretin, ilmin ve iradenin hikmet dairesinde nasıl işlediğini keşfetmeye çalışır. Bilimin yaptığı keşiftir. Big bang ve Entropi gibi keşifler ile de kainatın bir gün öleceğini, kıyametin kopacağını bir ölçüde keşfetmiştir. Zaten semavi dinler de Hz. Adem’den bu yana aynı şeyleri söylüyorlardı. Biraz geç olsa da bilim ve din bir noktada buluşmuştur: Kainat bir gün ölecektir. İlimi bir hesap ile kainatın ölümü kaçınılmazdır.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*