Bilmek cehaleti giderir mi?

Cehaletin insan tabiatıyla yapışık bir haslet olmadığını biliyoruz. Yaratılışımızı takip eden süreçte, Rabbimizin bizden cehaleti ceddimiz Adem’e (a.s.) eşya ve isimleri öğreterek kaldırdığına inanıyoruz.

Yaratıcımızın öğrettiği dersle meleklere karşı müsabakayı kazanan babamızın sergüzeşti, cehaletin insaniyete ait bir haslet olmadığını gösteriyor kanaatindeyiz.

Cehaletin zıddı “bilmek” midir? Bilmenin sübjektif kaldığı ortamlarda cehalet hep kazançlı çıktı. Halbuki Halîkımız bilmenin mahiyetini, usulünü ve sınırlarını da bize öğretmiştir. Bilmek, doğru bilmek ve fıtratı bilmek… Bilmeye mânâ kazandıran kelimeler olmalı. Meşhur hikâyedir: Şeytan âlim melekler arasındayken gurur ve enaniyetiyle cehalete yuvarlanmış. Yaratıcı’nın gösterdiği tarzda ve anlattığı şekilde bilmek. Ahir zamanı nifak ve kana bulayacak kişilerin bu dehşetli derekelere bilme ile uçacaklarını ahir zamanın büyük öğretmeni haber veriyor. İnsanlığın asıl muallimlerinin Yaratan’dan öğrendikleri ve bize aktardıkları tarzda bilmenin “doğru ilim” olduğundan şüphesi olanlar, önce yaratılanı, yaratılışı ve Yaratan’ı öğrenmek durumundadırlar. Çünkü yapan bilir ve bilen konuşur. Başımıza yerleştirilmiş “idrak duygusu” bizi bu istikamete sürüklüyor.

İlk insana verilen ders ile son peygambere inen ilk vahiy arasındaki bağlantı çok önemli olmalı. Alak Sûresinin ilk beş âyeti okumayı ve dolayısıyla bilmeyi emrediyor. Hayatında harfi ve kelimeyi kalem ile öğrenmemiş ümmî bir peygambere “Oku!” emrini veren Allah, insanı cehaletin derelerinden ilmin zirvelerine İlâhî derslerle çıkarıyor. Adem Babamızdan güzeller güzeli Efendimiz’e (asm) uzanan yüz yirmi dört bin öğretmenin derslerini bir kitapta toplayan Rabbimiz, imtihanımızın gereği olarak bizi cehaletten kurtulmaya dâvet ediyor.

Bilmek cehaleti gideriyor mu? Bilgiye rağmen cehalet şeytana musallat olmuş. Gurur ve enaniyetleriyle peygamberlere itiraz edenlerin çoğu devirlerinin bilgileriyle mücehhez değiller miydi? Ömer İbni Hişam’dan Ebu Cehil’e dönüşen kişiler Mekke’nin bilginleri arasındaydılar. O günün medeniyetlerinden haberdardılar. Şam’dan Yemen’e uzanan coğrafyanın inceliklerini biliyorlardı. Fakat bütün bunlar, onları cehaletten kurtaramadı. Hem de cehaletin simgesi olmaktan…

Onlar bilgileriyle muallimlerine itiraz ediyorlardı. O öğretmenin öğrettiği tarza karşı çıkmışlardı. İnsanı yaratan Rabbimizin izahı dışındaki “bilmeklerin” hiç faydası olmayacağına göre, O’nu dinlemeden yapılacak okumalar ve ulaşılacak bilgiler de bizi cehaletten kurtaramıyor. Fatır’ın, yani yaratıcının fıtratta dercettiği ve prensip ve bağlantılara uygun okumalarla cehalet perdesi yavaş yavaş kalkar üzerimizden. Bilmeyi fıtrata göre öğrenmek tarzındaki telâkkilerimiz daha doğru olabilir. Kalem kâğıtsız fıtrat kitabını okuyarak “bilge” olanlar, “fıtrata mutabık” yolunun daha doğru olduğunu göstermiyorlar mı?

Fıtrat kanunlarına uymayı akıl esas aldığına göre, doğru bilmeye “faydalı bilgi” de diyebiliriz. İnsanı kâinata faydalanma noktasında merkez olarak yaratan Rabbimiz, bilgiye de bu mecradan bakmamızı istiyor. Allah’tan en çok çekinen ve korkanların “âlimler” olması ve Peygamberimizin de (asm) “Allah’ım! Faydasız bilgiden sana sığınırım” duâsı, bilgide faydayı esas almamızı emrediyor gibi.

Tabiata, çevreye ve dolayısıyla insana yararı dokunmayacak bilgilerin de bizi cehaletten kurtarmayacağını bilvesile öğreniyoruz. Amerikan tavuklarının istatistikî bilgilerini, pirenin kaç metre atladığını, “ayak topuyla” oynayan insanların meşhur olanların sergüzeşt-i hayatlarını ve isim listelerini bilmek de elbette bilgidir. Fakat arpayı buğdaydan ayıramayacak, meyvelerine rağmen ağaçlarını tefrik edemeyecek, mevsimlerin yürüyüşünü takip edemeyecek, hizmetimizde koşuşturan hayvanların önemli özelliklerini bilemeyecek, ne zaman uyuyup kalkacağını, nasıl yemek yiyeceğini, insan temizliğinin nelerden ibaret olduğunu ve diğer insanlarla bir arada nasıl şekilde geçineceğini bilemeyecek kadar cahil kalmanın getireceği felâketi, pozitivist felsefî bilgilerimiz elbette durduramayacaktı.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*