Binbaşı Asım Önerdem

Vefatının 79. yılında rahmet duâsıyla…

Yılların ve yolların buz tuttuğu zamanlardı…

Ahir zamanda beklenilen dehşetli zatların icraatta bulunduğu yıllardı…

İşte Bediüzzaman bu vesile ile yetkili ve etkili zatların dünyevî tekliflerini de reddederek gittiği Van’dan alınarak Burdur’a sürgün edilmişti.

Arkasında dünyalık bir mal ve mülkü yoktu.

Evli değildi, çoluk çocuğu yoktu.

Onun için bir yerden diğer bir yere gitmesi kendisini bu cihette düşündürmüyordu.

Peki korkuyor muydu?

Hayır, kat’a ve asla…

O sevk-i İlâhî ile hareket ediyordu.

Sürgün edilişini de böyle açıklıyordu.

Onun dâvâsı iman ve Kur’ân dâvâsıdır.

“Ben yalnız iman üzerine mesaimi teksif etmiş bulunuyorum.” demişti.

Bediüzzaman Burdur’a getirildiği zaman bir caminin küçük odasına yerleştirilir.

Her gün emniyete gidip ispat-ı vücut yapması gerekirken gitmez.

Sonra, zamanın Genel Kurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak bir vesile ile Burdur’a geldiği zaman  Vali kendisine Said Nursî’nin her gün  ispat-ı vücuda gelmediğini söyler.

Fevzi Çakmak:

“Ona ilişmeyiniz, hürmet ediniz” der.

Korkunun sadece Burdur’u değil ülkeyi sardığı o günlerde Burdur eşrafından Nasuhizade  Şeyh Mehmed Balkır Efendi, Binbaşı Asım Beyi alarak Bediüzzaman’a götürür ve tanıştırır.

Asım Bey 1877 yılında İzmit’te dünyaya gelmiştir.

Askeriyeye intisap eder, eğitimini tamamladıktan sonra Trablusgarb, Şam, Muğla, Tefenni ve Manisa’da görevini şerefle ve büyük kahramanlıklar göstererek yapar.

Bu görüşmeden sonra Nurlara dost ve aşık olan  Asım Bey her şeye rağmen  Nurları güzel yazısı ile kaleme alır ve çevresine de anlatmaya çalışır.

Daha sonra Bediüzzaman’ı Isparta’ya, sonra da Barla nahiyesine nefyederler. Bu ayrılık ateşi Asım Bey’in  Bediüzzaman’a gönderdiği mektuplar ve Bediüzzaman’ın Asım Beye gönderdiği mektuplar ile söndürülmeye çalışılır.

Asım Bey’in hanımı  Nigar Hanım  şiddetli bir şekilde hastalanır. Bu hastalığa bir türlü çare bulunamaması üzerine Nasuhizade Şeyh Mehmed Balkır,  Asım Bey ile  hanımı Nigar Hanımı alıp, Hüsnü Ağanın yaylı at arabası ile Barla’ya Bediüzzaman’ın duâsını almak üzere  götürürler. Üstad Asım Beyi memnuniyetle kabul eder, Nigar Hanıma duâ eder ve o da biiznillah şifa bulur, o hastalıktan eser kalmaz.

1934-1935 senelerinde emniyet tedbirlerini sıklaştırır. Bediüzzaman ve talebelerini daha fazla takip ederler.

Bir gün Asım Bey’in  evinde bir Risale-i Nur dersi esnasında Nasuhizade Şeyh Mehmed Balkır, Sadık Ermiş Hoca, Berber Mehmet Güler ve Asım Beyler beraberlerdir. Bu arada kapı çalınır. Komiser ve polisleri Asım Bey karşılar. Asım Bey o an için evin müsait olmadığını söyleyerek beş dakikalarını istirham eder ve içeri girer. Bu arada misafirler arka kapıdan çıkarlar. Arama yapılır, yine de bazı Risaleleri bulurlar.  Bu hadiseden sonra  Asım Bey’i alıp Isparta’ya götürürler.

Sorgu Hâkimliği’nde  ifadesi alınmaya başlanır. İfadeyi doğru verse Üstadına zarar gelecek, yalan söylese kırk senelik istikametli, namuskârane, masumkârane askerlik hayatına halel gelecek diye düşünüp, o anda “Ya Rab canımı al!” diyerek on dakika içinde ruhunu Rahmana teslim eder.

Sorgu Hâkimliği karışır, hâkim bey şaşırır.

Bir anda bütün Adliye teşkilâtı ve Isparta halkı bu hadiseyi duyarlar.

İstanbul’da münteşir meşhur Tan gazetesi 8 Mayıs 1935 Çarşamba  günkü nüshasında “Bir mürteci ifade verirken öldü” diye bu haberi manşetten verir.

Bu hadiseyi haber alan Bediüzzaman çok üzülür ve şöyle der:

“..istikamet şehidi oldu. Ve dünyada hiçbir kanunun hata diyemeyeceği bir muavenet-i hayriyeye ve bir tasdike hata tevehhüm edenlerin çirkin hatalarına kurban oldu. Evet, Risale-i Nur’dan tam ders alan, bir su içer gibi, kolayca terhis tezkeresi telakki ettiği ecel şerbetini içer. Eğer benden sonra dünyada kalan kardeşlerimin teellümlerini düşünmeseydim, ben de, alicenap kardeşim Asım Bey gibi ‘Ya Rab! Canımı da al’ diyecektim. Her ne ise…” (Tarihçe-i Hayat, s. 197)

Bu elim vefat haberi Burdur’a haber verilir. Nigar Hanım Isparta’ya gözyaşları içinde gelir.

Mevtanın cenazesini Nigar Hanım yıkar. Mevsim yazdır, Isparta Ulu Cami’ye getirilir, yedi–sekiz kişi ile cenaze namazını Refet Beyin kayınpederi Hacı Mülazım Efendi  kıldırır.

Korkudan kimseler cenaze namazına ve defin işlerine iştirak edemez. Ve Isparta Alaeddin Mezarlığına beş–altı kişinin iştiraki ile defnedilir.

Bu hadise Isparta’da bulunan Nur Talebelerinin gönlünde büyük bir hüzün ve keder bırakır. Asım Bey’in Üstadımız ile mektupları hatıra olarak kalır. Ve ebedî âlemde müstesna yerini alır. Ölümün bir son olmadığını bilen Nur Talebeleri bunun ile teselli bulur.

Asım Bey’in mektuplarının başlarındaki ifadeler çok nazik ve nezihanedir. Çok güzel tezhip yaparmış.

“Üstad-ı Ekremim efendim hazretleri, sertacım” gibi hitaplarda bulunuyordu.

Burdur eşrafından Abdurrahman Cerrahoğlu, merhum Binbaşı Asım Bey için şunu ifade etmektedir:

“Burdur’da babam Binbaşı Asım Beyden çok sitayişle bahsederdi. Asım Bey’in oğlu benim sınıf arkadaşımdı.”

Asım Bey “Kırk yıldır ellerimi kara ve kirli işlere bulaştırmadım. Cenâb-ı Hakk’a çok şükür” diyerek, Bediüzzaman’ın tabiri ile “istikamet şehidi” olmuştur.

58 yaşında Rahmet-i Rahmana kavuşmuştur.

Ondan sonra, zamanımıza kadar gelen Nur hizmetinde  emsalsiz feragat ve fedakârlık örnekleri yaşanmıştır.

Bir gün Binbaşı Asım bey misali beraber olduğu talebelerine Bediüzzaman şöyle diyordu:

“Benim şimdiki talebelerim, Ruslarla harbederken benimle Şark’ta kendini ateşe atan fedâilerden daha fedakârdırlar. Çünkü, bütün ömrünü feda etmek kolay değildir. Bir anda insan kendini ateşe atsa, şehit olur gider. Devamlı surette sadakatla, fedakârlık ise, öyle kolay değildir. Onun için benim bu zamandaki talebelerim Eski Said’in talebelerinden daha fedakârdırlar.” (A.Yeğin hatıraları, Son Şahitler, 2. Cild,  s. 158)

Ve kıyamete kadar devam edecek olan bu kudsî hizmette istikamet elbette çok önemlidir.

Zamana göre, şartlara göre, siyasetin kaygan zeminine göre hareket edip çizgiden inhiraf edenler hep kaybetmiştir.

İşte merhum Binbaşı Asım Bey bu istikamet noktasında Nur Talebelerine örnek olmuştur.

Bu manadaki Nur Talebelerinin ne kadar az da olsa manen bir ordu kadar kuvvetli ve kıymetli olduğunu biliyoruz.  Mekânı Cennet olsun.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*