Bir Cumhuriyet Mülâhazası ve ateş çemberi sistem

Devlet ve millet idarecileri, devlet ve milletin saadet ve bekası adına sistemlerin en iyisini meydana getirme gayret ve faaliyetleri içinde olarak mücadelelerini bu istikamette vermek durumunda olurlar…

Genel idare şekillerini düzenlerken de ülkesinin ve insanının öz kültür değerlerini de göz önüne alarak fıtrî yapılarını dejenere etmeden ülkesine ve insanına yakışanını meydana getirerek kanunlarla teyide tabi tutarlar…

Bizim ülkemizde Cumhuriyet idare şekliyle birlikte başlayan yenilenme (!) ve ülkeyi yeni idare tarzlarıyla biçimlendirme hareketleri yukarıdaki değerlendirmeyle ne derece uyum içinde olmuştur?

Cumhuriyetin kurulmasıyla ve ilân edilmesiyle yeni bir devrin başlangıcı ve devam eden süreçte madde ve manayla özdeşleşen hakikî Cumhuriyet tesisi yönünde yapılan çalışmaların varlığı tartışmaya açık mıdır? Veya tartışılacak mıdır? Bu süreçte çok yönlü bir tartışmaya açık kapıların olduğu muhakkaktır.

Biz kurulan idare şekli içine dizayne tabi tutularak konulan eğitim sistemi üzerine bir takım değerlendirmelere paragraf açacağız.

Nasıl bir eğitim sistemi oluşturuldu?

Manevî temelleri bir çırpıda kaldırılan veya oldukça büyük ölçüde budanan Cumhuriyet idaresi içine dayatmacı bir anlayışla yerleştirilen eğitim sistemi iki yüzlü bir konum içinde muhafazaya çalışılmıştır.

Bediüzzaman’ın ifadesiyle “Çok muallimleri kendine taraftar ederek ve din derslerinden tecerrüdle maarifi rehber edinip tamimine şiddetle çalışan (Şuâlar; 914) bir anlayış ve bir zihniyet tarafından imar ve inşa edilmiştir.

Ateş çemberi

Nüfusunun kahir ekseriyetinin Müslüman olduğu ve manevî değerlerine bağlı ülkemizde bir çok sıkıntıların akabinde kurulan Cumhuriyet idaresiyle insanımızın da bir problemini rahatlıkla söylemek durumundayız.

Ne varki tasvibe mazhar bu idare şekline hâkim zihniyetin muradı milletin ve ülkenin öz değerlerine mugayir yapılandırmalar meydana getirildiğinden asıl sıkıntının bu noktalarda olduğu meydana getirilmiştir.

Manevî temellerinin bir çırpıda rafa kaldırıldığı ve din derslerinden tecerrüt sistemi bir ateş çemberi haline getirilmiştir. Olumsuz olarak değerlendirilen hususların başlangıcını bu noktalar teşkil etmektedir.

Bediüzzaman’ın ıztırabı

“Bediüzzaman ben hakikî bir Cumhuriyetçiyim” söyleviyle dile getirdiği cumhuriyet idaresinin tasvibi bu yönde şekillenerek doğru istikameti göstermeye sebep olmuştur…

“İbretli bir hadise olarak” değerlendirdiği hakikî Cumhuriyet manasını ifade ederken bakınız neler söylemektedir…

“Gençlik Rehberinde izahı bulunan ibretli bir hadisenin hülâsası şudur:

Bir zaman, Eskişehir Hapishanesinin penceresinde, bir Cumhuriyet Bayramında oturmuştum. Karşısındaki lise mektebinin büyük kızları, onun avlusunda gülerek raksediyorlardı. Birden, mânevî bir sinema ile elli sene sonraki vaziyetleri bana göründü. Ve gördüm ki, o elli altmış kızlardan ve talebelerden kırk ellisi, kabirde toprak oluyorlar, azap çekiyorlar. Ve on tanesi, yetmiş seksen yaşında çirkinleşmiş, gençliğinde iffetini muhafaza etmediğinden sevmek beklediği nazarlardan nefret görüyorlar kat’î müşahede ettim. Onların o acınacak hallerine ağladım. Hapishanedeki bir kısım arkadaşlar ağladığımı işittiler. Geldiler, sordular. Ben dedim: “Şimdi beni kendi halime bırakınız, gidiniz.”

Evet, gördüğüm hakikattır, hayal değil.” (11. Şuâ)

Dört mühim esas ve sistemin tahribatı

Cumhuriyetin kuruluş aşamasında içi manevî değerlerden ziyade kalıplaşmış şahsa özel maddî mülâhazalarla doldurulan eğitim sistemindeki dehşetli dine mugayir esaslar kendini yüce İslâm dininin üstüne kurulduğu tevhid, Nübüvvet, haşir ve adalet-ibadet hususlarında yapılan tahribatlarla açığa vurmuştur. Aradan geçen çok uzun yılların akabinde tahribatların sırıttığı görülmüştür. Malûm olumsuz zihniyetler tarafından olumsuz kıskaçlar cenderesinde inleyen eğitim sistemi adeta bir ateş çemberi olmuştur.

Mevcut eğitim sisteminin başında bulunan zevatın dahi bu antidemokratik yapıdan rahatsız olduğu muhakkakki, yapının çarpıklığını dile getirmektedirler.

Eğitim sistemindeki bu çarpıklıkları dile getirenlerden birisi de Eğitim Bakanı Nabi Avcı olmuştur. A. A. kaynaklı (9 Eylül 2013) bir haberde yer alan beyanatı şöyle sayın bakanın. Diyor ki,

“Millî Eğitim Bakanlığı görevine gelmeden önce de Talim ve Terbiye Kurulu’nun nasıl olduğu konusunda bazı ön fikirlerim vardı. İlkokuldan beri kitaplarımızı açtığımızda üçüncü sayfada ‘Bu kitap, Talim Terbiye Kurulu’nun filan filan tarih sayılı kararıyla şu kadar adet bastırılmıştır’ yazardı. Kurulun nasıl dehşetli bir kurul olduğunu o ibarelerden hatırlıyorduk. Daha sonra gerek hocalığımız gerek komisyon dönemimizdeki çalışmalarımızda Talim Terbiye’nin aslında ‘derin Millî Eğitim Bakanlığı’ olduğunu ve bunun da gizli bir anayasası, o anayasada 80 sayılı karar olduğunu öğrendim. Bir şey sorduğunuz zaman kısık sesle ‘80 sayılı karar efendim’ deniyordu. Yani ‘Fazla kurcalama burada bir şeyler var’ anlamına gelen ses tonuyla söyleniyordu. Bugün burada siz böylesine netameli bir konuda inşallah bize yardımcı olacaksınız.”

Son söz Bediüzzaman’ın “Önümde müthiş bir yangın var. Alevleri göklere yükseliyor, içinde evlâdım yanıyor. Onu kurtarmaya koşuyorum” diyerek dikkat çektiği hususlardan birisi de şu kokuşmuş ateş çemberi olan eğitim sistemi olsa gerek.”

Tez elden düzeltilmeli şu çarpık sistem diyoruz, ülkemiz ve insanımız adına.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*