Bir dava adamı: Kadir Tuncay

altKadir Tuncay Ağabey’i otuz yıl önce Eskişehir cemaati içinde tanıdım. Disiplinli bir esnaf, babacan bir iş adamı, müstakim bir nur talebesi olarak, her zaman bende derin bir saygı uyandırmıştır

Zaten kökten bir nur talebesi ve hizmet ehli bir aileden gelmektedir. En son 25 Kasım 2017 Cumartesi günü Eskişehir’de gerçekleştirdiğimiz “ İttihad Buluşması” programında anlattığı hatıralarını dinlemiştik. Orada anlattığına göre, Rahmetli Bayram Yüksel Ağabey, Mihallıççık’a geldiğinde onların evine gidiyor ve Kadir Ağabey’in babası ile görüşüyor. Orada babasına “kaç oğlun var” diye soruyor. O da “iki oğlum var, birisi Kadir, birisi de Ömer” deyince, Bayram Ağabey, Ehl-i Suffa’yı hatırlatarak, “Ömer’i hizmete vakfetmeni istiyorum” diyor. Babası da, “tabi ki siz uygun gördüyseniz öyle olsun” diyor ve Ömer Ağabey, o günden sonra Ankara’da hizmetlere başlıyor.

İşte Kadir Tuncay, böye bir babanın evladı. Daha sonra okumak ve iyi bir meslek sahibi olmak üzere Mihallıççık’tan ayrılıyor, Ankara’da üniversite hayatına başlıyor. Üniversite hayatında da hep hizmetlerin içinde, ve o günün şartlarında çalkantılı geçen sosyal hayatın ortasında bulunuyor. İnşaat mühendisi olarak çeşitli kurumlarda mesleğin icra eden Kadir Ağabey, sonunda Eskişehir’e yerleşerek esnaflık hayatına atılıyor. Başarılı bir mühendis, saygın bir işadamı, iyi bir Nur Talebesi olarak hayatına devam ediyor.

Kadir Tuncay, Yeni Asya Gazetesinin kadim takipçilerindendi. Bir iş adamı olarak, her hizmete azami derecede katkı sağlamış, yardımcı olmuştu. Eskişehir Cemaatinin meşveret heyetinde uzun yıllar yer almış ve İl Sekreteri olarak vazife üslenmişti. Saygın kişiliği ile cemaat içinde zaman zaman ortaya çıkan muhalif hareketlerde hep uzlaşmacı, yapıştırıcı bir rol almıştı.

Geçtiğimiz yıllarda çeşitli hastalıklarla imtihan olmuş, her imtihanında Risale-i Nur’dan aldığı tevekkül ve metanet dersinden dolayı yüzünün akıyla çıkmış, hizmetlerine devam etmişti. En son, bundan beş altı sene önce böbreklerinin iflas etmesinden dolayı böbrek nakli olmuş, çok ağır bir komplikasyon sonunda yine Cenab-ı Hakk’ın yardımıyla hayata tutunmayı başarmıştı.

Kadir Ağabey söz konusu olunca, hatıralar da zihnime hücum ediyor. 2010 yılında ağır bir hastalık sonucu Eskişehir Osmangazi Eğitim ve Araştırma Hastanesinde yatıyordum. O günlerde Kadir Ağabey de düşme sonucu kalça kemiğini kırmış ve yürüyemiyecek hale gelmişti. Bir gün baktım, ziyaretçilerim arasında, elinde iki adet koltuk değneği ile Kadir Ağabey de gelmiş. O anda çok duygulandım, “ ağabey, bu halinle sen niye zahmet ettin” diyebildim. “Olsun Abdil kardeş, ben zor da olsa yürüyebiliyorum ama sen şu anda yürüyemiyecek durumdasın” dedi. Vefanın ve kadirşinaslığın böylesi benim de gözümü yaşartmıştı.

Yine böbrek naklinden sonra yeni, iyileşmeye başladığı günlerde, bin adet Hastalar Risalesi getirtmişti. O kitapların tamamını, Eskişehir, Afyon ve Bilecek’te çeşitli hastanelere götürmüş, Mustafa Beydağ, Bünyamin Gerdan ve Kadir Ağabey ile birlikte dağıtmıştık.

Kadir Ağabey’i bir makale ile anlatmak mümkün değil. Hizmet, fedakarlık, dirayet, metanet, vefa ve kadirşinaslık deyince, Kadir Tuncay aklıma gelir.

Bu dünyadaki hizmetini bitirdi, inşallah ücretini almaya gitti. Kadir Ağabeyimize Allah’tan rahmet diliyor, ailesine, sevenlerine ve tüm cemaatimize başsağlığı dileklerimi ve taziyetlerimi sunuyorum.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*