Bir eğitimciyi tehdit ve kaçırılan müftü olayı ışığında Doğu’daki olaylar ve Bediüzzaman Said Nursî’nin fikirleri

Ülkemizin doğu bölgelerinde terör denen belânın hız aldığı yıllardı. 1995’in bir yaz gününde Van’a bağlı Başkale İlçesinde eğitim idarecisi olarak görev yaparken, saatlerin gece yarısını çoktan geçtiği bir vakitti. İlçede elektrikçilik yapan bizimde yakinen tanıdığımız Salih Bey telefonla aramıştı.

“Hayırdır” diyerek telefon ahizesini kaldırdığımda ağlayarak şunları söylüyordu: “Abi, teröristler Başkale çıkışında önümüzü keserek bizi dağa kaçırdılar, sonra beni bırakıp Van’a birlikte yolculuk ettiğim İlçe Müftümüz Oğuz Beyi kaçırıp götürdüler” demişti.

Gecenin bu geç saatlerinde “Ne yapmalıyım?” diyerek kendi kendime sual ederken, o geceyi huzursuzluk içinde geçirmiştim. Ertesi gün güvenlik güçlerinin operasyonlarının ardından birkaç terörist etkisiz hale getirilmekle birlikte, kaçırılan İlçe Müftüsü kurtarılamamıştı. İşin bir vahim yüzü bizi ilgilendiriyordu. Öldürülen teröristlerin üzerinden uzunca bir liste çıkmış ve listede bizim de adımız yazılıydı. Aradan tam dört aylık bir zaman geçtikten sonra ilçe müftüsü serbest bırakılarak evine yollanmıştı.

Kaçırılan müftü Oğuz Beye serbest bırakılışının ardından kendisine şunu sormuştum: “Dağda, dağdakilerin arasında kaldığınız müddetçe zor günler geçirdiğiniz muhakkaktır. Bu zaman içinde Bediüzzaman’a bakışları noktasında herhangi bir mevzu oldu mu?”.

İlçe müftüsü Oğuz Bey, “Bediüzzaman için ‘O bize hakaret etti. Dâvâmızı tanımadı ve bize karşıdır, onu ve fikirlerini sevmeyiz, karşıyız’ dediklerini” anlattı.

Aradan uzun yıllar geçti. Başkale’de birlikte olduğumuz Müftü Oğuz Beyi aramıştım. halen başka bir ilimizin ilçesinde müftü olarak görev yapıyordu. Ona, “Kaçırıldığınız yıllarda sizin Bediüzzaman ile alâkalı bir beyanınız olduğunu söylemiştiniz. Hatırlıyor musunuz?” diye sordum telefonda. O da “aynen hatırlıyorum” diye cevap verdi. “Öyleyse bu konuyu yazmak istiyorum” dediğimde ise “yazabilirsiniz” dedi.

Şimdi Doğuda yaşanan terör ve diğer bir çok olumsuzluğun yanında bizim de şahit olduğumuz bu hadise ışığında diyoruz ki; şu mübarek ülkemizin Doğu mekânlarında cereyan eden olumsuz olaylara çözüm arayışları devam ediyor. Terör belâsının hortlayarak ülke ve ülke insanına verdiği sıkıntılara yönelik ülke yönetimi, sivil toplum kuruluşları, siyaset kurumlarının yanı sıra insanımız da mevcut problemlerin aşılabilmesi noktasında fikir beyan ederek, çözüme yönelik reçeteler üretiyor. Bu bağlamda, kangren olmuş bu mevcut yaranın iyileşmesi adına yazdığı muhteşem eserlerle çözümler izhar eden mümtaz şahsiyetlerden birisi de Bediüzzaman’dır.

Yaşadığımız zamandan uzun yıllar evvelinde bölgeyi çok iyi tahlil ederek, çözüme yönelik izhar ettiği çarelere başvurulup yararlanılmaması ve zamanında bu bağlamda tedbirlerin uygulanmasına geçilmemesi halinde “daha dehşetli” olacağının işaretlerini de veriyor eserlerinde Bediüzzaman.

Irkçılık, geri kalmışlık, ekonomik sebepler, jeopolitik durum, yönetimlerin bölgenin sosyal ve ekonomik yönde gelişme ve kalkınmasında gösterdikleri ihmaller, eğitim ve din unsurunun doğru bir şekilde yaşanıp-yaşanılmaması gibi hususlarda gösterilen zaafiyetleri bir bütün olarak ele alarak tahlilini yapan Bediüzzaman’a kulak verilmeyişin sıkıntıları, bu günkü olumsuzlukların meydana gelip öne çıkmasına sebepler olarak görebiliriz.

Bediüzzaman’ın bölgede çözümlere yönelik izhar ettiği fikirlerini kısaca ele alıp başlıklar halinde bakacak olursak şunları söylemek mümkündür:

Eğitim yolu

Bediüzzaman, bölgedeki problemlerin izalesinde doğru eğitimin büyük ölçüde etkili olacağını söyler. Bu yolda izhar ettiği fikirleri herkesi kucaklayıcı ve evrensel değerlerle mücehhezdir. Problemlere çözüm adına ileri sürdüğü ve adına “Medresetüzzehra” dediği bir üniversitenin temelini bile attığı bu müessesesinde din ilimlerinin yanı sıra fen ve sosyal bilimlerinin de bir arada okutulmasını önermiştir. Günümüz insanını her yönüyle yetiştirmekten, bölgenin problemlerinin izalesine katkı sağlamaktan uzak mevcut eğitim sistemiyle uzun yıllardır bir yere varılmayacağı açıkça görülmüştür. Şahsı övmeye dayalı bir sistemden çıkıp, Bediüzzaman Hazretlerinin izhar ettiği birleştirici ve bütünleştirici akla ve ruha dayalı bir eğitim modelinin ikamesi şarttır.

Irkçılık belası

Irka dayalı bir hareket tarzıyla oluşturulan politika ve yaklaşımlar, Doğudaki problemleri çözmede yeterli olmadı. Üstelik ırkçılığı tetikleyen tutum ve davranışların yanı sıra dağa taşa ırkçılık simgelerini yazmak bölgede yaşayan insanların tabiri caizse damarlarına dokundu. Bu bağlamda, ırkçılık belâsının bir an önce yok edilmesine yönelik çözümleri bulmak elzemdir. Bunun yolu ise yüce dinimizin bu hususta çözüm olacak kaide ve kurallarına uymaktan geçer. Bu husustaki yaklaşımını şu sözleriyle ifade eder Bediüzzaman: “Milliyetimiz bir vücuttur. Ruhu İslâmiyet, aklı iman ve Kur’ân’dır.” buyrun size en sağlam bir kriter.

Sosyal yapı, ekonomik sebepler ve din

Doğru İslâm adına telif ettiği eserlerle çağımızda öne çıkan Bediüzzaman, bu asrın başlarında Doğudaki problemleri tesbit etmiştir. 1910’lu yıllarda Doğuyu gezerken hürriyet, demokrasi ve din kavramlarına sahip çıkılması gereğini vurgulayarak, bu unsurların doğru algılanması ve yaşanması gereği üzerinde ısrarla durmuştur. Ağalık ve beylik gibi unsurlar üzerinde yoğunlaşan bölge insanı adeta müesseseleşen bu faktörleri bir türlü aşamamıştır. Bunda devletin yanlış politikalarının da payı olmuştur. Bediüzzaman, hür iradeye dayalı, tahkiki imanı esas almak yoluyla bu problemlerin aşılacağını ısrarla eserlerinde dile getirmesine karşılık, maalesef ne bölge halkı, ne de devlet Bediüzzaman’ı anlamamış veya anlamama yolunu tercih etmiştir. Sosyal hayatın, ekonomik sıkıntıların ve din unsurunun çok daha realist biçimiyle düzene girmesi halinde bu husustaki olumsuzlukların bertaraf edileceğinden şüphe olunmasın. Bu hususta da Bediüzzaman’ın fikirleri doğru istikametteki metot ve kaidelerle doludur.

Terör belası

Çok uzun zamandır bölgede cereyan eden terör hadiselerinin izalesi yönünde Bediüzzaman’ın bir çok eserinde çözümlere yönelik fikirlerini beyan etmiştir. Bölge insanının Bediüzzaman’a olan saygısının yanı sıra eserlerinin Kur’ânî hakikatlerle çözümleri içine alan kaidelerin hayata geçirilmesi halinde belânın kısa sürede yok olacağından hiç kimsenin asla şüphesi olmasın. Mevcut terör belâsının, bölge insanını uzun yıllar kullanması karşısında çok iyi düşünüp sağlıklı tesbitlerle “çözümler nelerdir?” diye tedbirleri almakta gecikmemek lâzımdır.

Yönetimlerin ve bölge insanının mevcut problemi izale adına Bediüzzaman’a ve fikirlerine mutlaka kulak vermesi gerekmektedir. Çözümlere yönelik kaide ve kurallarla mücehhez bir çok dünya devleti insanının da tasvip ettiği, bizim öz kültürümüzün esaslarını teşkil eden, bağrımızdan çıkan Risale-i Nur gibi muhteşem bir eser önümüzde bulunmaktadır. Tek mesele, bu muazzam eserden bir an evvel yararlanmak yolunu tercih etmek.

Bediüzzaman’ın Risale-i Nurlarla izhar ettiği projeyi Doğudaki olayların izalesinde dikkate almamak büyük bir kayıptır.

Bu fikirleri bir inceleyin, yoksa daha çok zaman kaybetmiş olacağız.

Bizden söylemesi…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*