Bir iyilik harekâtı

Her şey bizim komşu hanımefendinin, eşimi ve küçük kızımı kahvaltıya dâveti ile başladı. Harekât falan deyince, kim bilir bazıları neler neler düşünecek…

Kocaman bir iş gibi, çok masraflı bir adım gibi, çok zor bir hareket gibi düşünecekler. Ama belki bazıları da yaptığım işleri küçümseyip gülecekler.
O zaman, ‘büyük harekâtı’ anlatayım da karar verin.

Bu sabah, hanım ve küçük kızımı komşumuz hanımefendi, kahvaltıya dâvet etmiş. Onlar da bana kahvaltımı hazırlayıp, komşunun ısrarlı, nazik dâvetine icabet etmek istediler ve gittiler.

Ben de kahvaltımı yaptıktan sonra içimden gelen bir sese kulak verdim ve bazı adımlar attım. Baktım, sofradaki kahvaltılıklar masada duruyor. Hemen bir operasyona giriştim ve masa üzerindeki peynir, zeytin, reçel vb. kapları aldım ve buzdolabına kaldırdım.

Dedim ya, bazıları, ‘Oooo ne büyük bir iş yaa diyecekler.’ desinler.

Tabiî, bir şey daha yaptım, kahvaltılıkları kaldırdıktan sonra, masanın üzerindeki ekmek kırıntılarını topladım ve masayı da bir güzel sildim.
Bu işleri yaparken kendi kendime de gülümsüyordum. Hatta yine kendi kendime, ‘Bana neler oluyor?’ diye, sessizce mırıldanıyordum.

Zaten mutfakta geçen dakikalar da on, on beş dakikayı geçmemişti.
Bu adımların benim için, eşim için, çocuklarım için çok büyük bir adım olduğunun bilincindeydim.
Siz bu düşüncelerimi, biraz sonra eşim ve çocuklarım gelince dinleyin benden.
“Aaaaaa! Nasıl olur, bu masadaki kahvaltılıkları kim kaldırmış? Baba! Bu işi yapan siz olamazsınız, mümkün değil…” diyecekler ve şaşkınları oynayacaklar…

Tabiî asıl şaşkınları oynayacak olan ise, eşim; ‘Neler oluyor bu evde?! Kahvaltılıkları kim dolaba kaldırdı? Dışarıdan birisi gelmiş olamaz?!’ gibi şaşkınlık cümleleri kuracaklar.
***
Neyse, durumu abarttığımı düşünüyorsunuz değil mi?
Emin olun, bunlar hiç abartılı yorumlar değil.
Tabiî bu anlattıklarımdan sonra, benim için çoktan yorumlara başlamışsınızdır bile. Ama bunları da hak etmiyor değilim. Rahat rahat hakkımda kanaatler taşıyabilirsiniz, çok şeyler söyleyebilirsiniz.

Ama, ben şundan eminim ki, ben kendime bir iyilik yaptım ve bu sabah masadaki kahvaltılıkları ben kaldırdım. Masayı temizledim.

Ben kendimce çok büyük bir iş yaptım.
Bir değişime, bir dönüşüme adım attım.
Bir zor olan meseleyi halletme operasyonuna giriştim.
Aslında bir fırsatı değerlendirdim.
Ama benim bu yaşadıklarımı kimse benim gibi değerlendirmeyecek, bunu da biliyorum. Ama olsun, bu durumu ve duyguları yaşayan benim.
Bence, siz de, başkası için basit gözükse de, zaman zaman size zor gelen bir konuda adım atmayı deneyin.

Emin olun çok güzel bir şey.
Sizi mutlu edecek bir şey.
Böylece farklı bir yönünüzü daha keşfetmiş olacaksınız.
***
Oysa ben, üniversite öğrenciliğim yıllarında hiçbir zaman bir yemek pişiremedim. Bir makarnayı dahi, zevkle yapamadım. Bir keresinde denemeye kalkmıştım da arkadaşlarım o akşam aç kalmışlardı. Biliyorum bana, ‘Bu kadar mı beceriksizlik olur?’ diyorsunuz şimdi. Ama deyin. Ben sizin benim hakkımda söyleyeceklerinize mani olamam ki. Hatta benim hakkımda söyleyeceklerinizin sebebi de benim. Bunları gündeme getirmeseydim, benim hakkımda bu yorumları yapamayacaktınız.

Oysa ben, öğrencilik yıllarımda, zevk alarak, tat alarak çok güzel bir faaliyet yapıyordum. O da, ‘bulaşık yıkamak’tı. Onun için kıymetli iman kardeşim Abdurrahim’in (kulakları çınlasın) bütün nöbetlerindeki bulaşıkları ben yıkardım. Hem de zevkle. Ama bunu kim bilir? Tabiî o da benim bütün yemeklerimi yapardı.

Sonra ne oldu biliyor musunuz?
Bulaşık makinesi diye bir şey icat ettiler ve benim zevk aldığım hayat unsurunu ortadan kaldırdılar. İşte o gün bu gündür, ben hep, eşim için, çocuklarım için bir şeyler yapamamanın sıkıntısı içerisindeyim.

Ne yapalım, bizim de kaderimiz böyle yazılmış.
Hayırlısı olsun bakalım.
Ama, zaman zaman elektrikli süpürgeyi alıp, oturduğumuz odayı süpürmüyor değilim, çok seyrek de olsa bir söküğümü dikmiyor değilim, pazara gitmiyor, alış veriş etmiyor değilim, yine seyrek de olsa perdeler yıkandığında onları takmıyor değilim, yazları balkonu yıkamıyor değilim, hatta çok özel durumlarda da olsa, balkondaki çamaşırlığa çamaşırları asmıyor veya toplamıyor değilim.

Başka ne yapabilirim kardeşim.
Lütfen bu kadar yüklenmeyin.
Allah aşkına!
Zaten bunları da, Peygamberim (asm) yapmış diye yapıyorum.
Böylece âdetleri, ibadetleştiriyorum.
Lütfen siz de hiç değilse, size zor gelen bazı şeyleri ‘sünnet’ diye yapın.
Zor hayat hallerini ibadetleştirin.
Olmaz mı?
Bari deneyin.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*