Bir kişi, bin kişinin yapacağı hizmeti yapar mı?

Bir çok genç gibi onun da öncelikli gayesi bir an önce beğenerek, severek kazanarak girdiği okulu bitirip, bir meslek sahibi olup hayatını yaşamaktı.

Daha çocuk yaşta iken Nurlarla tanışmıştı. Yaşı ilerledikçe Nurlardaki hak ve hakikatleri daha derinlemesine anlamaya başlayınca, ondaki Nurlara olan iştiyak artıyor ve o nispette de ondaki hizmet şevk ve heyecan artıyordu.

Nihayet okulunun bitmesine az bir zaman kala kararını vermişti. Okul bitse de bitmese de, diplomasını alıp, iman-Kur’ân hizmetine talip olacaktı.

Ve o böyle yaptı… Okulunu bitirdi, Nur mekteb-i irfanına olan kaydını yeniledi, Nur Talebesi olarak daha önce kayıtlı olduğu “Nur Üniversitesi”ne devam etmeye karar verdi.

Her anne-baba gibi onun anne ve babasının niyet ve beklentileri de evlâtlarının bir an önce okulunu bitirip, bir iş, bir meslek sahibi olarak hayatını yaşaması idi. Bilindiği gibi bu gibi beklentiler hemen her ebeveynin gönlünde yatan bir duygudur.

Ebeveyninin bu haklı beklentileriyle kendisinin çoktan beri düşünerek karar verdiği Nurlarla dine hizmet etme hayalini gerçekleştirmek elbette kolay değildi. O, bir taraftan anne-babanın haklı talep ve beklentilerini yerine getirmenin kendi açısından farz olduğunu; diğer taraftan da omuzuna tevdi edilen ve cihad-ı manevî olan Nurlarla hizmetin önceliğini düşünüyordu.

Ve sonunda o dost ve kardeşlerin duâsıyla annesine babasına yerine getirmekte olduğu hizmetlerin ehemmiyetini ve meşgul olduğu dâvânın ulviyetini anlattı. Onları ikna edip, duâlarını ve rızalarını almanın sevinci ile tam bir itminan-ı kalple hizmete koyuldu.

Nurlarla dine hizmet etmeyi hayatının öncelikli ve vazgeçilmez gayesi olarak kabul edip ve o niyet ile yola çıkan bu genç gece gündüz demeden hizmetten hizmete koşmanın sevincini yaşayarak yorulmak nedir bilmiyor… Zahmette rahmeti; meşakkatte rahatı, faaliyette lezzeti tatmış olmalı ki durup dinlenmeden ifa-i hizmette bulunuyor.

Bilhassa nurlarla yeni tanışan gençlerin ve masum yaştaki küçüklerin nabzını tutup onlarla çok candan ve samimî ilişkiler kuruyor. Dershane ortamında gençlerin ve çocukların onun etrafından toplanıp dikkatle yapılan dersi dinlemeleri, zaman zaman da önemli sualler tevcih etmeleri görmeye değer.

Bu güzel ve tahdis-i nimet örnek, “kemiyetten ziyade, keyfiyete önem veriniz” hakikatini gözler önüne seriyor. Sayı çokluğu çoğu zaman hoşumuza gitse de, asıl matlup olanın keyfiyet, nitelik ve kalite olduğunu akıldan çıkarmamak lâzım. İşin özünün çekirdek olduğunu, bir tek çekirdeğin koca bir ağacı barındırdığını ve bir ağacın da binlerce, milyonlarca çekirdeği netice verdiğini unutmamak gerekir.

Yine Üstadın, “Bazan halis ve fedakâr bir talebe, binlerce kişinin yapacağı hizmeti yapar” tesbitini de yaşayarak örüyoruz. İşte Bediüzzaman kendisi ve saff-ı evvel talebeleri ve günümüzde de hayatlarını dâvâlarına feda etmeye hazır nice hizmet erleri…

Keyfiyetle beraber kemiyet de meydana geliyorsa zaten nurun âla nur. Aslında çoğu zaman keyfiyet, kalite çoğu zaman beraberinde kemiyeti, yani sayı çokluğunu da getiriyor. Samimiyet ve ihlâs hizmette şevk ve heyecanla çalışmalı; bu da keyfiyetle beraber kemiyete netice veriyor.

Kısaca kudsî dâvânın şuuru ile ihlâsla samimiyetle yola çıkan hizmet erlerinin sayıları az da olsa; yapacakları hizmetlerin keyfiyeti, kalitesi, derecesi çoktur, büyüktür.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*