“Kim bir cana kıymamış veya yeryüzünde fesat çıkarmamış birisini öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibidir” (Mâide Sûresi, 5:32.)
Adalet-i mahzâ ile adalet-i izafiyenin izahı şudur ki:
“Kim bir cana kıymamış veya yeryüzünde fesat çıkarmamış birisini öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibidir”
(Mâide Sûresi, 5:32.)
Adalet-i izafiye ise, küllün selâmeti için cüz’ü feda eder. Cemaat için, ferdin hakkını nazara almaz. Ehvenüşşer diye bir nevi adalet-i izafiyeyi yapmaya çalışır. Fakat adalet-i mahzâ kabil-i tatbik ise, adalet-i izafiyeye gidilmez. Gidilse zulümdür.
Mektubat, s. 57
***
Evet, îmanlı fazîlet, medâr-ı tahakküm olmadığı gibi, sebeb-i istibdat da olamaz. Tahakküm ve tegallüb etmek fazîletsizliktir. Ve bilhassa ehl-i faziletin en mühim meşrebi, acz ve fakr ve tevâzu ile hayat-ı içtimâiye-i beşeriyeye karışmak tarzındadır. Târihçe-i Hayat, s.165
***
Acaba bir şeriat, karıncaya bilerek ayak basmayınız dese, tâzibinden men etse, nasıl benî Âdem’in hukukunu ihmâl eder?
Münâzarât, s. 66
***
(…) Şefkatle cihazlanmış şehamet-i imaniyedir. Yani tezellül etmemek, haksızlara, zâlimlere zillet göstermemek, mazlumları da zelil etmemek. Yani, hürriyet-i şer’iyenin esasları olan müstebitlere dalkavukluk etmemek ve bîçarelere tahakküm ve tekebbür etmemektir.
Hutbe-i Şâmiye, s. 40
***
Sual: Nasıl hürriyet imânın hassasıdır?
Cevap: Zirâ, rabıta-i iman ile Sultan-ı Kâinata hizmetkâr olan adam, başkasına tezellül ile tenezzül etmeye ve başkasının tahakküm ve istibdadı altına girmeye o adamın izzet ve şehamet-i imaniyesi bırakmadığı gibi; başkasının hürriyet ve hukukuna tecavüz etmeyi dahi, o adamın şefkat-i imaniyesi bırakmaz. Evet, bir padişahın doğru bir hizmetkârı, bir çobanın tahakkümüne tezellül etmez. Bir bîçareye tahakküme dahi o hizmetkâr tenezzül etmez. Demek iman ne kadar mükemmel olursa, o derece hürriyet parlar. İşte Asr-ı Saâdet…
Münâzarât, s. 59
***
Üç yüz, belki dört yüz milyon İslâmın ayaklarına konulmuş çeşit çeşit istibdatların kayıtlarını, zincirlerini açacak, dağıtacak, meşveret-i şer’iye ile şehamet ve şefkat-i imaniyeden tevellüd eden hürriyet-i şer’iyedir ki, o hürriyet-i şer’iye, âdâb-ı şer’iye ile süslenip garp medeniyet-i sefihanesindeki seyyiatı atmaktır.
İmandan gelen hürriyet-i şer’iye iki esası emreder: Yani, İman bunu iktiza ediyor ki, tahakküm ve istibdat ile başkasını tezlil etmemek ve zillete düşürmemek, ve zâlimlere tezellül etmemek… Allah’a hakikî abd olan, başkalara abd olamaz. Birbirinizi, Allah’tan başka kendinize Rab yapmayınız. Yani, Allah’ı tanımayan herşeye, herkese nispetine göre bir rububiyet tevehhüm eder, başına musallat eder. Evet, hürriyet-i şer’iye Cenâb-ı Hakkın Rahman, Rahîm tecellîsiyle bir ihsanıdır ve imanın bir hassasıdır.
Hutbe-i Şâmiye, s. 67
LÛGATÇE:
adalet-i mahzâ: adaletin tam hakikisi, tam adalet.
adalet-i izafiye: toplumun selâmeti için ferdin gizli veya açık rızası alınarak sağlanan göreceli adâlet.
küll: bütün, hep, her, bütün.
cüz’: kısım, parça.
ehvenüşşer: iki şerden (kötülükten) daha zararlı olanın tercih edilmesi. medâr-ı tahakküm: tahakküm, zorbalık sebebi.
tegallüb: galip gelme, üstün çıkma, baskın olma.
şehamet-i imaniye: imandan kaynaklanan kahramanlık ve cesaret. seyyiat: kötülükler. abd: Kul.
Benzer konuda makaleler:
- Bir masumu öldürmek, bütün insanları öldürmek gibidir
- İslâm, karıncayı dahi incitmekten men eder
- Nasıl hürriyet imânın hassasıdır?
- İman ne kadar mükemmel olursa, hürriyet de parlar
- Karıncayı gözeten din, benî Âdem’in hukukunu nasıl ihmâl eder?
- Karıncayı gözeten bir din, benî âdemin hukukunu nasıl ihmal eder?
- İslâm karıncanın hukukunu dahi muhafaza eder
- Allah’tan başka, birbirinizi rab edinmeyin
- İman ve hürriyet
- Asıl hür kimdir?
Kur’an’ı çağa tefsir ederek, “Ben kimim, nereden geldim, nereye gidiyorum, bu dünyadaki vazifem nedir?” sorularına cevaplar sunan, “iman-ı tahkiki”, “ahlâk” ve “istikamet” rehberi Risale-i Nur Külliyatı’nın müellifi.
İlk yorum yapan olun