Bir mesaj

Başlangıcından beri İslâmiyet düşmanları, bin dört yüz yıllık birikmiş kin ve intikam duygusuyla, bu yüce dini ortadan kaldırmak için mücadele etmektedirler.

Takriben yüz yıldan bu yana başka akımların da (Uluhiyeti inkâr eden ‘ateizm’ gibi) devreye girmesiyle bu mücadele daha da şiddetlenmiştir. Bu mücadele sadece kuvvet kullanarak değil, aynı zamanda ilim. fikir, fen, felsefe, hukuk ve ekonomi cephelerinde de amansız bir şekilde devam edegelmiştir! Böylece, başta Müslümanlar olarak bütün insanlık iman, ahlâk ve ulvî seciyelerden mahrum bırakılıp, vahşet karanlıklarına  sürüklenmeye çalışılmıştır!

Dünya korkunç ve karanlık uçurumlara yuvarlanırken, memleketimizden yükselen bir nur, bu mel’un akışın önünde set oldu. İşte bu Nur, bütün asırlarda, bütün insanlığa ışık tutacak hasiyette ve Kur’ân’ın mu’cizevî bir tefsiri olan “Risale-i Nur”dur! Bu muazzam eser külliyatını vücuda getiren, zamanımızın en büyük âlimi Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerine (ra), zamanının idarecileri uzun yıllar sürgün, hücre hapsi ve 30’a yakın zehirlemeler gibi akla hayale gelmeyen türlü türlü eziyetlerde bulunmuşlardır! Hem de bu zulümleri adalet namına yaparak, adaleti de lekedar etmişlerdir! Fakat O, bunların hiçbirinden yılmamış, olağanüstü  zor şartlarda yazdığı eserlerle ve teşkil ettiği Nur Cemaatiyle insanlığa çok büyük hizmetlerde bulunmuş ve kudsî dâvâsında muzaffer olmuştur! Bu gün eserleri 60 dolayında dünya dillerine çevrilmiştir ki, İnsanlık Tarihi’nde bunun bir benzeri yoktur!

DİKKAT!

Bediüzzaman’ın, “Gizli Zındıka Komitesi” diye tarif ettiği dış düşmanlar ve onların yerli işbirlikçileri, Risale-i Nurların neşrini engellemek, muhterem müellifini imha ve teşkil ettiği “Nur Cemaati”ni dağıtmak için akla hayale gelmeyen yollara başvurmuşlar ve Devletin bütün imkânlarını seferber etmişlerdir! Fakat Bediüzzaman Hazretleri, onların bütün planlarını, Allah’ın (cc) izniyle boşa çıkarmıştır! Zor şartlarda teşkil ettiği Cemaatinin (talebelerinin), oyuna gelmemeleri, birlik ve beraberliklerini devam ettirmeleri hususunda çok büyük gayretler sarf etmiş ve ikazlarda bulunmuştur. Îmansızlık cereyanının önünde en büyük engel olan ve Küresel hizmetlerde bulunan  “Nur Cemaati”ni dağıtmak veya pasifize etmek için hâlâ türlü dolaplar çevrilmekte, Cemaat fertlerinin arasına fitne tohumları ekilmektedir! Bediüzzaman’ın bu hususta yazdığı ve “Hizmet Metodu” hususiyeti taşıyan çok sayıda mektupları (lâhikalar), gittikçe büyük önem kazanmaktadır. Bu lâhikalardan birkaç misal:

1- Uhuvvet’ (birlik-beraberlik) hakkında:

“Hayat, vahdet ve ittihadın (gerçek mânâda birlik ve beraberliğin) neticesidir. İmtizaçkârane (tam bir birlik ve bütünlük olarak) ittihat gittiği vakit, mânevî hayat da gider…. Tesanüt (birlik-dayanışma) bozulsa, cemaatin tadı kaçar. Bilirsiniz ki, üç elif (1 rakamı) ayrı ayrı yazılsa, kıymeti üçtür, tesanüd-ü adedi ile (itibari değer olarak) içtima etse (yan yana yazılsa), yüz on bir kıymetinde olduğu gibi; sizin gibi üç dört hadim-i hak (hak bir dâvânın hizmetçileri), (……………) eğer hakikî bir uhuvvetle (birlik ve beraberlikle), birbirinin faziletleriyle iftihar edecek bir tesanütle, birbirinin aynı olmak derecede bir tefâni (birbirinde fani olmak, tam bir fikir birliği içinde bulunmak) sırrıyla hareket etseler, o dört adam, dört yüz adam kuvvetinin kıymetindedirler (…….) Sakın birbirinize tenkit kapısını açmayınız! Tenkit edilecek şeyler kardaşlarınızdan hariç dairelerde çok var. Ben nasıl sizin meziyetinizle (üstün yönlerinizle) iftihar ediyorum (,……. ) Kendimindir telâkki (kabul) ediyorum. Siz de Üstadınızın nazarıyla birbirinize bakmalısınız.” (Bediüzzaman Said Nursî, Barla Lâhikası)

2- “Bu zaman cemaat zamanıdır. Ehemmiyet ve kıymet, şahs-ı mânevîye (birlik ve beraberlik ruhuna)  göre olur. Maddî ve ferdî ve fâni şahsın mâhiyeti nazara alınmamalı…….” (Kastamonu Lâhikası, s. 8.)

3- “Sakın, çok dikkat ediniz; içinize bir mübayenet (ayrılık) düşmesin. Nefis ve şeytan, sizi kardeşinize karşı itiraza ve haklı olarak tenkide sevk ettiği vakit, deyiniz ki; ‘Biz, değil böyle cüz’î hukukumuzu, belki hayatımızı ve haysiyetimizi ve dünyevî saâdetimizi, Risale-i Nur’un en kuvvetli râbıtası olan tesânüde (birlik olmaya) fedâ etmeye mükellefiz…… deyip, nefsinizi susturunuz. Medâr-ı nizâ (tartışma konusu) bir mesele varsa, meşveret ediniz. Çok sıkı tutmayınız. Herkes bir meşrebde (huyda) olmaz. Müsâmaha ile birbirine bakmak, şimdi elzemdir (çok lüzumludur).” (Kastamonu Lâhikası, s. 180.)

4- “Evvel âhir tavsiyemiz, tesânüdünüzü muhafaza; enâniyet, benlik, rekabetten tahaffuz (sakınmak) ve itidâli dem ve ihtiyattır (temkinli olmaktır).” (Şuâlar, s. 277)

5- Şimdi en ziyâde bizi ve Nurları vurmak ve sarsmak için en fenâ plân, Nur Talebelerini birbirinden soğutmak ve usandırmak ve meşreb ve fikir cihetinde birbirinden ayırmaktır! …….. “ (Şuâlar, s. 439)

6- “Dördüncü hastalık sû-i zan (kötüye yorumlama) dır. Evet, insan hüsn-ü zanna (iyiye yorumlamaya) memurdur. İnsan, herkesi kendisinden üstün bilmelidir. Kendisinde bulunan su-i ahlâkı (kötü ahlâkı), su-i zan sâikasıyla (kötüye yorumlamakla) başkalara teşmil etmesin (başkalara mal etmesin) ve başkaların bâzı harekâtını, hikmetini (sebebini) bilmediğinden, takbih etmesin (kötülemesin). ……….. (Mesnevî-i Nûriye, s. 58.)

7- “…. Muvakkat ve mütehavvil (geçici ve değişken) siyaset âlemler ebedî, dâimî, hidemati îmâniyeye (iman hizmetlerine) nisbeten ehemmiyetsizdir, mikyas (ölçü) olamaz; medâr (sebep-vasıta) da olamaz …… fevkalâde sadâkat ve sebat ve müfritâne (çokça) irtibat ve ihlâs lâzımdır; onda terakkî etmeliyiz (ilerlemeliyiz)”. (Kastamonu Lâhikası, s. 61.)

Siyaset hastalığına karşı uyarıcı misallerinden biri: “Nur Şâkirtleri (talebeleri), hiç siyasete karışmadılar, hiçbir partiye girmediler. Çünkü îman, mâl-i umumîdir (herkesin malıdır). Her tâifede muhtaçları ve sahipleri vardır; tarafgirlik giremez, yalnız küfre, zındıkaya, dalâlete karşı cephe alır. Nur mesleğinde, mü’minlerin uhuvveti esastır. “(Emirdağ Lâhikası, s. 157.)

Risale-i Nur eserlerinde bunun gibi daha birçok misal var. Fitneye âlet olmamak için, bu hakikatleri çok okuyup tatbikine çalışmalıyız. Buna ihtiyacımız var!

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*