Biraz da şiir mi yazsak?

Yazıya bu başlığı koyarken biraz tebessüm ettim. Çünkü hiç şiir yazmayan yazar var mıdır acaba?  Zannedersem yoktur. Edebiyatın bir dalı olan şiirle uğraşmayan, az da olsa şiir yazmayan yazar nadirdir. Hatta bırakın bizler gibi sıradan şeyleri yazanları, ahirete ait imanî meseleleri yazan Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin dahi dahi birçok şiir yazdığını biliyoruz.

Yani şiir yazmak, edebî kabiliyeti olan, az- çok herkeste vardır. Tabii bir de millet olarak hani nüktedan ve sanatçı ruhluyuz ya. İşte ondan dolayı, çok ilmi olmayan, edebî sanatlara tam vukufiyeti olmayanların da yazabileceği şeydir şiir. Halk şairleri gibi. Biraz da bu, daha kolay oluyor tabii. Dediğimiz gibi, biraz kabiliyeti olanların çoğu yazma işine şiirle başlıyor.

Ortaokul 1. sınıftayken, daha 11 yaşlarımda Türkçe dersinde yazdığım kompozisyon ödevlerinden hep yüksek not alırdım. Benim bu halimi keşfeden Türkçe öğretmenim benimle özel ilgilenirdi. Daha sonraları bu kabiliyet geliştikçe kompozisyonun yanında şiir yamaya başladım. Yeni Asya’dan önce, 60´lı yılların sonlarında aldığımız Bugün gazetesine de bir-iki şiir yollamıştım. İşte tam o hengâmede (nurlarla müşerref olmadan birkaç ay önce) yazıp, hatıra defterimde toplamaya başlamıştım şiirlerimi. İşte o şiirlerimden hiçbir yerde yayınlanmayan ve sararmış hatıra defterimde duran 40 küsur senelik bir şiirimi de, o zamanki 16-17 yaş hâlet-i ruhiyesiyle ( “Müslim” mahlasıyla) yazdığım gibi, orijinal haliyle sizin nazarlarınıza takdim ediyorum. :

ALLAH

Nereye gitsem aradım seni.
N’olur ey yücem bırakma beni!
Yüce MUHAMMED’İNİN izini,
Bırakamam yücem ben hiç onu.

Hasta olursam, inan devam,
Olur, her an, Bismillahirrahman.
Bulur işte o zaman derman,
Vücudumun her yanı inan!

Her vakit anarım Yüce ALLAH’I.
Mazlum olan bir çekerse “ah”ı,
Titretirsin Sen, arş-ı âlânı.
Seversin yüce yolu bulanı.

Seversin YÂ Rab! doğruyu, Hakkı.
Sevmezsin biliyorum batılı.
Müslim o yüce yolu aradı, buldu.
Sonunda aradığını buldu.

7 Şubat 1970 tarihine ait olan o şiirin son kıtasının bitişindeki “sonunda aradığını buldu” cümlesi tam bir tevafuk olmuş ve gerçekten de, o tarihten bir müddet sonra risale-i nurlarla müşerref olmuştuk elhamdulillah.

İşte, başlığa koyduğumuz” biraz da şiir mi yazsak?”  a gelecek olursak, aslında biz, kırk küsur senedir çok şiir de yazdık. Bunların birçoğu da gazetemizde neşredildi. Hani daha önceki, “yazılarda kırk yıl” başlıklı yazımızda ifade ettiğimiz şu satırlarda dediğimiz “…1967 yılında evimize giren Bugün (M. Şevket Eygi’nin) gazetesine ara sıra şiirler yolluyordum. 1970 senesinde Risale-i Nur’la müşerref olduktan sonra Bugün gazetesini bırakıp, Yeni Asya gazetemizi almaya başlamıştık. Bu vesileyle, bir müddet şiir yazmaya ve Yeni Asya’ya yollamaya başladım. Daha sonraları da hislerimizi ve düşüncelerimizi “şiirin dar kalıplarına sokmayalım” diye, makale tarzında yazılara ağırlık vermeye başladık. Hani Üstadın ”Safiyeyi kafiyeye feda etmek tarzında hakikatin suretini nazmın keyfine göre tağyir etmek hiç istemezdim…” dediği gibi bir şeydi bu…” gibi, biz şiir de yazdık, yazı da. Yine de Allah nasib ettikçe, yazmaya devam edeceğiz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*