Birbirinizin meziyetiyle iftihar etmelisiniz

Ben nasıl sizin meziyetinizle iftihar ediyorum, o meziyetlerden ben mahrum kaldıkça, sizde bulunduğundan memnun oluyorum, kendimindir telâkkî ediyorum. Siz de Üstadınızın nazarıyla birbirinize bakmalısınız.

Uhuvvet için bir düsturu beyan edeceğim ki, o düsturu cidden nazara almalısınız:

Hayat, vahdet ve ittihadın neticesidir. İmtizackârâne ittihad gittiği vakit, mânevî hayat da gider. “İhtilâfa düşmeyin; sonra cesaretiniz kırılır, kuvvetiniz de elden gider” (Enfâl Sûresi, 8: 46) işâret ettiği gibi, tesanüd bozulsa cemaatin tadı kaçar. Bilirsiniz ki, üç elif ayrı ayrı yazılsa kıymeti üçtür. Tesanüd-ü adedî ile içtima etse, yüz on bir kıymetinde olduğu gibi, sizin gibi üç-dört hâdim-i Hak, ayrı ayrı ve taksîmü’l-a’mâl olmamak cihetiyle hareket etseler, kuvvetleri üç-dört adam kadardır. Eğer hakikî bir uhuvvetle, birbirinin fazîletleriyle iftihar edecek bir tesanüdle, birbirinin aynı olmak derecede bir tefâni sırrıyla hareket etseler, o dört adam, dört yüz adam kuvvetinin kıymetindedirler.

Sizler koca Isparta’yı değil, belki büyük bir memleketi tenvir edecek elektriklerin makinistleri hükmündesiniz. Makinanın çarkları birbirine muavenete mecburdur. Hem birbirini kıskanmak değil, belki bilâkis birbirinin fazla kuvvetinden memnun olurlar. Şuurlu farz ettiğimiz bir çark, daha kuvvetli bir çarkı görse memnun olur. Çünkü vazifesini tahfif ediyor. Hak ve hakikatin, Kur’ân ve imanın hizmeti olan büyük bir hazine-i âliyeyi omuzlarında taşıyan zatlar, kuvvetli omuzlar altına girdikçe iftihar eder, minnettar olur, şükreder.

Sakın birbirinize tenkit kapısını açmayınız. Tenkit edilecek şeyler kardeşlerinizden hariç dairelerde çok var. Ben nasıl sizin meziyetinizle iftihar ediyorum, o meziyetlerden ben mahrum kaldıkça, sizde bulunduğundan memnun oluyorum, kendimindir telâkkî ediyorum. Siz de Üstadınızın nazarıyla birbirinize bakmalısınız. Adeta, herbiriniz ötekinin faziletlerine nâşir olunuz.
Barla Lâhikası, s. 87
***
73- Tesanüd içindeki bir cemiyet, atâleti harekete tebdil eden bir vasıta olur. Tehasüd içindeki bir cemaat ise, hareketi atâlete çevirmeye vasıtadır.

74- Cemaatte vahid-i sahih olmazsa, cem ve zam, kesir darbı gibi küçültür. HAŞİYE

Haşiye: Hesapta malûmdur ki, darb ve cem ziyadeleştirir. Dört kere dört, on altı olur. Fakat kesirlerde, darb ve cem, bilâkis küçültür. Sülüsü sülüsle darb etmek, tüsu’ olur, yani dokuzda bir olur. Aynen onun gibi, insanlarda sıhhat ve istikamet ile vahdet olmazsa, ziyadeleşmekle küçülür, bozuk olur, kıymetsiz olur.
Mektubat, Hakikat Çekirdekleri, s. 459.
***
Kâinatın mevcudatı, envâları en muntazam bir fabrika çarkları gibi birbirine muavenet eder, birbirinin vazifesini tekmile çalışır. Öyle bir tesanüd, öyle birbirine muavenet, öyle birbirinin sualine cevap vermek ve birbirinin imdadına koşmak ve birbirine sarılmak, birbiri içine girmek suretiyle öyle bir vahdet-i vücut teşkil ediyorlar ki, bir insanın cesedindeki unsurlar gibi, birbirinden kabil-i tefrik olmaz.
Lem’alar, 30. Lem’a, 4. Nükte, s. 312

LÛGATÇE:
uhuvvet: Kardeşlik.
vahdet: Birlik.
ittihad: Birlik ve beraberlik.
imtizackârâne: Bütünleşmişcesine, kaynamışcasına.
tesanüd: Dayanışma.
hâdim-i Hak: Hakka hizmet eden.
taksîmü’l-a’mâl: İşlerin paylaştırılması; iş bölümü.
tefâni: Kardeşlerin birbirinde fâni olması.
muavenet: Yardımlaşma.
tahfif: Hafifletme.
nâşir: Neşreden, yayan.
tehasüd: Hasedleşme, birbirini çekememe, kıskanma.
vahid-i sahih: Gerçek birlik ve beraberlik.
cem: Toplama işlemi.
zam: Katma, ekleme.
darb: Çarpma işlemi.
sülüs: Üçte bir.
teanuk: Birbirine sarılma, kucaklaşma.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*