Biri bizi dinliyor

Dinleme skandallarını bir sonraki nesle nasıl aktaracağız bilemiyorum. Yeni nesil, bu günkü gazete manşetlerini okuduğunda, onlara bu durumu nasıl izah edeceğimiz konusunda endişelerim var.

Hele her akşam ana haber bültenlerini izlerken, iliklerimize kadar gerildiğimizi bir sonraki nesle aktarırken, belki de gözlerimiz faltaşı gibi açılacak ve heyecanla anlatacağız.

Evet ortada bir dinleme yarışı var ve kimin kulağı kimin odasında çok da merak ediyoruz doğrusu.
***
Bu skandal dinlemeler otomatik olarak ben de “1984” filmini çağrıştırdı.

Totaliter bir rejimin hüküm sürdüğü olmayan bir dünyada “Düşünce Polisi” biriminde çalışan bir görevli, küçük kabinler içinde güç merkezi tarafından dikte edilmiş cümlelerle tarihi yeniden yazma görevini sürdürür.

Yaptığı bütün işleri “Big Brother” tarafından kayda alınır. Ancak film kahramanımızın kişisel duygularını paylaşabilmek için son derece masum bir eylemi vardır: Günlük tutmak.

Düşünce Polisi tarafından yasak olduğu için gizlice günlük tutma eylemini sürdürmektedir. Çünkü “düşünce” yasaktır bu ülkede.

Bir gün tutuklanır ve sorguya çekilir. Korku dolu işkence günleri başlamıştır. Aşama aşama beyni yıkanır film kahramanının.

Beyin yıkama işleminin son aşaması olan “room 101’de “kişinin başına gelebilecek en kötü şey” kavramı kişiye özel şekillendirilmektedir. Bu da fobi ile yine kişisel travmalar aracılığı ile yapılır.
***
Bu film bir ülkenin genel havasını vermesi açısından, herkesin toplandığı geniş bir salonda başlar aslında. Tam bir totaliter rejimi anlatan bir sahnedir bu. Filmdeki hücre ofisleri herkesin birbirini görerek çalıştığını ama birbiri ile ilgili olmadığını gösterir. Amaç sistemi gözetim altında tutan Big Brother’in görüş açısını açık tutmaktan ibarettir.

Bu ülkenin sokakları ve evleri gri, yıkık dökük, insana ve doğaya ait hiçbir unsur yer almamaktadır. Sanki bu güne de bir gönderme yapılır. Her evin bir duvarında kocaman yer alan ekranlarda “Big Brother” görünür ve onun kısılmayan sesi bu kurak yaşamın merkezidir.
***
George Orwell’in 1947 yılında filme konu olan romanı (1984) yazdığı gerçeğinden hareketle aslında bu güne kaynaklık etmesi açısından önemli.

Totaliter rejimin her yerde gözü ve kulağı olacağı, romanın yazıldığı yılda Avrupa’da (ki ABD’nin Avrupa’yı dinlediği gerçeğini de hatırlayalım) toplam televizyon izleyici sayısı yaklaşık 3 milyon kişi olmasına rağmen, ekranın, izlemenin bir fenomen olacağı Big Brother tanımlamasıyla önceden sezilmiş ve romanda yani filmde yerini almıştır.

Kişileri, korkularından yakalayıp, kendine doğru dönüştüren yönetimler tehlikelidir. Buna mukabil, korkan insan her şeyi yapabilir.

Filmin başlangıç cümlesiyle yazımıza nihayet verelim:

“Geçmişi kontrol altına alan, geleceği kontrol altına alır. Şu ânı kontrol eden, geçmişi de kontrol eder.”

Sanki içinde bulunduğumuz zamanı özetliyor gibi… Ne dersiniz?

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*