Birlik ve beraberliğin önemi

Bu yazımda kısaca olarak İslâm’da cemaatin yani birlik ve beraberliğin öneminden bahsetmeye çalışacağım. Hz. Allah (cc) Müslümanların birlik ve beraberlik içinde yaşamalarını emretmiş, tefrikaya düşüp dağılmalarını ise yasaklamıştır.

Kur‘ân-ı Kerîm’deki bir âyeti kerimesinde Rabbimiz mealen şöyle buyurmaktadır:

“Hep birlikte Allahın ipine (İslâm’a) sımsıkı yapışın, dağılıp parçalanmayın.“1 Geçmiş ümmetlerin bir kısmı tefrikaya düşerek dağıldıklarını hatırlatarak Kur‘ân-ı Kerîm’de şöyle buyrulmaktadır: “Kendilerine apaçık âyetler geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. Böyleleri için büyük bir azap vardır.“2 Ümmet-i Muhammedî (asm) Hz. Allah (cc) bu âyeti kerimesi ile bir nevi uyarmakta birlik, beraberliğin önemini ve ayrılığın çok çok zararlı olacağını hatırlatmaktadır.

Peygamber Efendimiz’e (asm) hitaben Cenâb-ı Hak bir âyetinde şöyle buyuruyor:“ Dinlerini parça parça edip guruplara ayrılanlarla senin hiçbir ilişkin yoktur. Onların hesabı Allah’a aittir. Allah onlara yaptıklarını bildirecektir.“3

Cemaatle alâkalı Peygamber Efendimizin (asm) bir çok hadisi şerifi vardır. Cemaata uymak, birlik beraberlik içinde olmak bir Müslüman için çok hem de çok önemlidir. Âyeti kerimeler, hadisi şerifler bunu işaret ediyor. Hem Peygamber Efendimiz (asm), hem de Ashab-ı Kiram meseleyi böyle anladıkları için cemaate uymak için her zaman tavsiyelerde bulunmuşlardır.

Peki uyulması gereken cemaat nedir? Yeryüzünde özellikle İslâm âleminde çeşitli devletlerde, çeşitli yörelerde çok çeşitli cemaatler, hizipler ve guruplar vardır. Bunların hangisine uyulacak veya doğrusu hangisi?

Ebu Hureyre (ra) rivayet ettiği bir hadisi şerife göre Peygamberimiz (asm): Yahudiler yetmiş bir fırkaya bölündü; Hıristiyanlar yetmiş iki fırkaya bölündü. Benim ümmetim de yetmiş üç fırkaya bölünecektir. “Bazı rivayetlerde ise şu şekilde ilâvelerde vardır: “Bunlardan yetmiş iki fırkası ateştedir (Cehennem) bir fırka Cennettedir.“4

Buna göre cemaatte esas olan kuru bir insan topluluğu değil Hz. Peygamber Efendimiz (asm) ve onun Ashabının yolu üzere toplanmak ve o yol üzere yürümektir. Hz. Peygamber Efendimizin (asm) Sünnet-i Seniyyesi üzere İslâmı Peygamberimizin (asm) tebliğ ettiği gibi yaşamaktır.

Burada Resulullah Efendimizin (asm) şu hadisi şerifine yer vermekte fayda vardır: “Benim ashabım gökteki yıldızlar gibidir. Hangisine uyarsanız hidayete erersiniz.“

O halde cemaate uymanın emir edilmesinden maksad, Hakk’a uymaktır. Hakk’a uyanların az, ona aykırı gidenlerin çok sayıda olması önemli değildir. Nitekim, Hak üzere olan Allah Resulünün (asm) ashabı daha sonra sapıtanlara göre daha azdır.“ Ancak o şerefli Ashab Allah’ın Resulünden öğrendikleri İslâm’dan hiçbir şekilde taviz vermediler. Bid‘at ve batıllara sapmadılar. (Ebu Şame B-22)

Peygamberimiz (asm) bir başka hadisi şerifinde ise şöyle buyurmaktadır:

“Ümmetimden bir taife Allah’ın emriyle hareket etmeye devam edecektir. Onları dışlayanlar ve onlardan farklı davrananlar onları etkileyemiyecektir. Allah’ın emri (olan kıyamet) gelinceye kadar kendileri üstün bir pozisyonda varlıklarını sürdüreceklerdir.“5 İşte tam bu noktada birlik ve beraberliği sağlamak için cemaatlere, Müslümanlara çok büyük görevler düşmektedir. Bugün darmadağın vaziyette olan Müslümanların durumları ortada… Kan var, gözyaşı var, açlık var, sefalet var. İskence ve zulüm var, bid’at ve İslâm’dan ve Sünnet-i Resulden (asm) sapma var. Cemaat şuuru yok, birlik ve beraberlik yok… Hani mü’minler birbirlerinin kardeşi idi? Kardeşlik nerede? Birlik nerede? Cemaat şuuru nerede? Öfke ile, Müslüman kardeşine ateş püskürerek, hiçbir surette birlik ve beraberliğe yanaşmamakla, kendi taifesini, kendi liderini beğenmekle, cemaat şuuru gelişmez, birlikte olmaz. Bakınız Peygamberimiz (asm) bu hususla alâkalı olarak ne söylüyor: “Yumuşaklık işleri süsler güzelleştirir; sertlik ise onları kötüleştirip çirkinleştirir.“6 Buradan her Müslüman ders çıkartmalıdır.

Yumuşaklık yanlısı mı, zorlaştıran mı, yoksa güzelleştiren, sevdiren midir? Hıristiyanlarda olan mezhep savaşlarını ve kavgalarını biliyoruz.

Hâlâ yirmibirinci asırda bile İrlanda’da sürüp giden amansız mezhep kavgaları bütün dünyanın gözü önünde cereyan ediyor… Müslüman pek tabiî bir cemaate, bir tarikata mensup olabilir. Amelde ve itikadda hak olan mezheplerden birine mensup olmakta hiçbir beis yoktur. Esasında bir mezhebe bağlı olunmalıdır bile. Bu bağlılık ve tabilik bir ayrılık vesilesi değil, birlik ve beraberlik için bir rahmet vesilesidir.

Benim yürüdüğüm yol en doğrusu benden başka yeryüzünde doğru yok dendiği zaman kavga başlar. Ayrılık başlar, bölünme ve parçalanma ister istemez kendiliğinden olur. Bundan hangi meşrepten olursa olsun bütün Müslümanların, cemaat önderlerinin kesinlikle kaçınması lâzımdır… Bu tip hareketlerden topyekûn Müslümanlar, özellikle İslâm zarar görür. Geçmişte bunun çok acı örneklerini yaşadık.

Konu oldukça hassas ve uzundur. Bu kadarla iktifa edelim. Cenâb-ı Hak bütün Müslümanlar arasında sevgi, kardeşlik, dostluk, samimiyet ve ihlâs rüzgârlarını estirsin. Hep birlikte Allah’ın ipine sarılalım. Nifak ve tefrikadan inşallah uzakta kalalım. Mevlâ bu hususta hepimizin yardımcısı olsun.

Ali Sandıkçıoğlu

Dipnotlar:
1- Ali İmran, 103.
2- Ali İmran, 105.
3- En’am, 159.
4- Ebu Davud, Tirmizi.
5- Buhari itisam.
6- Müslim birr.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*