Biz, bu bayramın geleceğini günler önceden anlardık…

Allah’a şükür; “Ramazan”, “Ramazan bayramı” derken, kurban bayramına da gelebildik. Bu bayram öncesi; caddelerde, sokaklarda gezerken şöyle bir baktım da, kurban bayramının alâmet-i farikaları olan mubarek, koyun- keçi gibi, hayvanlar ortalıkta hiç görünmüyor. Yani, aslında daha doğrusu, şöyle bir çocukluğumuzun kurban bayramı öncelerini hatırladım da, oradan aklıma geldi bu dediğim şey…

Bundan Yarım asır kadar önce Ankara’da,  çocukluk zamanlarımızda, Ramazan bayramının geleceğini, Ramazanın gelmesiyle anlardık. Kurban bayramının geleceğini ise, koyun- keçi gibi mübarek hayvanların, cadde ve sokaklarda gezdirilmesinden anlardık. Bizim Ankara’da, (herhalde iç anadoluda da öyleydi) daha ziyade küçükbaş hayvanlar kurban edilirdi. Ondan dolayı da, o cins hayvanlar getirilir, satıcı nezaretinde cadde ve sokaklarda dolaştırılır, insanlar da onlara talip olur, pazarlık neticesinde de herkes kurbanlığını alırdı. Bizim selametlik peder de, genellikle koç veya koyun alırdı. O zamanlar evimiz eski Ankara evi olduğundan, kurbanlığımızı, bayram sabahına kadar muhafaza edeceğimiz yerimiz olurdu. Artık bize de bir eğlence çıkmış, köy hayatının ne olduğunu bilmeyen bizler, başşehirde koç-koyun sever, onlara yem ve su verirdik. Ama korkudan, özellikle de koçlara çok yaklaşamazdık. Çünkü “tos” vuruyordu. Hatta ağabeyim ve daha büyükler, uzaktan ellerini hayvana uzatıp ”tosss” derler, hayvan da onları boynuzlamak için koşar ama onlar kaçardı. Bazen kaçamayan biz küçükler “tos”lara maruz kalırdık.

İşte, şimdi bile hoş bir hatıra olarak naklettiğimiz bu kurbanlıkları, Bayram namazından geldikten sonra, babamız kendisi keser, biz de onu seyreder, ondan sonra da kurbanlığın derisini yüzme işinde, ağabeyimle beraber babamıza yardım ederdik. Hayvanın bacağını tutar, babamın deriyi yüzmesini beklerdik ama elimiz öyle sabit bir şekilde havada kalınca çok yorulurduk. Bazen gayr-ı ihtiyari elimiz düşer, babam da bize kızardı. İşlem bittikten sonra, hemen ciğerlerini çıkartır, eve, rahmetli annemize götürmemizi söylerdi. Tabii burada babamız tam bir sünnet-i seniyyeyi tatbik ediyordu. Peygamber (asm) de, genellikle koç keser, kurbanın ciğeriyle de orucunu açarmıştı. ( Ramazan bayram namazına giderken, hurma gibi tatlı bir şey yiyerek mescide gider ki, oruç olmadığını, yani orucun bitip bayram olduğunu ümmetine gösterirmişti. Kurban bayramı sabahında da bunu tersini yapar oruçlu imiş gibi bir şey yemez, kurban kestikten sonra, genellikle onun ciğeri veya etiyle orucunu açarmıştı) İşte babam da öyle yapar, annemize ciğeri götürürdük. O da onu pişirir ve babamız da orucunu böylelikle açmış olurdu.

Bir de, bayram namazına gitme işimiz vardı ki, tabii daha ziyade gençliğimizin ilk yıllarında olan bu faslı da, size bir bayram fıkrası niteliğinde anlatıp yazıyı bitirelim. Babamız, bayram sabahı erkenden kalkar, sabah namazına gider, ondan sonra da bayram namazının vakti bitene kadar camiide bekler, bayram namazını da kılar eve gelirdi. Bize de söylerdi ama ağabeyimle biz ona iştirak etmezdik. Biz, sabah namazını evde kılar, bayram namazının vakti gelince de camiiye giderdik. Öyle olurdu ki, bazen ucu ucuna yetişirdik. Tam camiiye yaklaştığımızda caddelere taşan cemaatin, namaz için ayağa kalktığı anlarda yetişirdik. Babamız sonradan bunu öğrenince bize kızardı.”Oğlum niye öyle yapıyorsunuz?” diye. Biz de tabii biraz latife yapardık. “yahu baba, biz tam camiiye gelince, cemaat bizi görünce hep birden ayağa kalkıp ‘ooo hoş geldiniz’ diyorlar. O da bizim hoşumuza gidiyor.” Diyorduk ama yine de babamızın fırçasından kurtulamazdık.

Evet, biraz da nükte kattığımız bu nostaljik kurban bayramı hatırasıyla birlikte, hepinizin mubarek kurban bayramını tebrik ederim! Cenab-ı Hakk, sıhhat ve selâmet içinde bayramlarımızı geçirmeye nasib etsin. Âlem-i islamdaki diğer kardeşlerimizin üzerindeki fitne ve fesad bulutlarını da dağıtıp, onlara da tam bir bayram yaşatmayı nasib etsin İnşâallah!

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*