Bize rağmen Kur´ân konuşuyor

Image

Ramazan-ı Şerif çok garib bir ay… Bu ayda kendisini her gün yeniden değişik coğrafyalarda; ırklar, milletler ve kıt’alarda okutması bir başka garipliğidir Kur´ân´ın…

Âlem-i İslâmın bir mescid şeklini almasından ve her köşesinde mü’minlerin o­nu okuduğundan ibaret değil, o­nun kendisini okutturması… Âlem-i İslâm’a yakın bir surette o­nun Avrupa ve Amerika kıt’alarında da okunduğunu iddia edenleri sakın ifrat ile suçlamayasınız.

New York Ticaret Merkezinin, tahrip kalıpları yerleştirilerek usulca yere indirilmesinden bu yana, Batı dünyasının gündemine yerleşen Kur´ân, düşmanlarının yardımıyla bugüne kadar mütemadiyen kendini okutturuyordu. o­nun araştırmacılar, mütefekkirler, insaniyetperverler ve İsevîler nezdinde her gün kıymet kazanması düşmanlarını paniğe sevk ediyor ve o­nların yeniden strateji belirlemelerine ve yeni taarruz usulleri bulmalarına sebep oluyor. Yeni strateji ve usuller ise, Kur´ân’ın her gün bir başka cepheden Avrupa´ya görünmesi anlamına geliyor.

Avrupa’nın materyalist kanadı, İslâmî hayatın hem Avrupa ve hem de Asya-Afrika coğrafyalarında dalgalanmasını önlemek için, Müslümanlara ve dolayısıyla Kur´ân´a yeni suçlamalarda bulunmaya çalışıyor. Şimdiye kadar İslâm ile terörü özleştirmeye çalışarak yaptıkları taarruz yetmemiş olacak ki; Avrupa’daki Müslümanları bazen potansiyel tehlike olarak lânse etmeye çalışıyorlar… Irka dayanmayan İslâmiyetin kıt’anın her renk, dil ve kültürünü kucaklamasıyla birlikte saldırgan ateistler bu defa direkt Kur´ân´a cephe olmaya başladılar.

Önceleri piramidin tepesinde, entelektüel mabeyninde ve bazı enstitülerde yapılan tartışmanın yandaş politikacılarla aşağı çekilmesi ve sokağa taşınması, gerçi Kur´ân´ın daha fazla okunmasını sağlıyorsa da, bazı tehlikeleri de beraberinde getiriyor.

Avrupalıların manipulasyon ve bizim iğfal dediğimiz usulün medyaca dehşetli biçimde kullanılması, toplum barışını zedeleyecek noktalara gelebiliyor. Tesettür başta olmak üzere İslâmî şeairin aleyhindeki çalışmalara karşı, başta Türkiye olmak üzere Alem-i İslâm uleması ve siyasetçilerinin sessiz kalmaları, Avrupa´daki saldırgan dinsiz siyasetçilere cesaret verdiği gibi, Avrupa’daki Müslümanları da üzüyor.

Hollanda ve Belçika parlamentolarında kendilerini bilmez ve saldırgan dinisizlere borazanlık yapan iki kadın milletvekilinin Kur´ân aleyhindeki konuşmaları, Avrupa-Amerika genelinde organize olmuş saldırgan ateistlere maalesef cesaret verdi… Bu cesaretle taa Brüksel´e kadar gelip Kur´ân´ı protestoya bile yeltendiler. Başta Türkiye olmak üzere İslam ülkeleri medenice Brüksel´de bir Kur´ân konferansı düzenleyebilirlerken, ulemamız buralara gelip Avrupalı Müslümanlarla birlikte Kur´ân´ı Avrupalılara anlatma imkânına sahipken, veya İslâmî cemaatlere destek verip Avrupa’nın merkezlerinde Kur´ân´ın mahiyetini izaha sebep çıkmışken, o­nların bu saldırılar karşısında susmaları, hakikaten o­nlara olan hüsn-ü zannımızı tahrip ediyor.

Avrupa´da Kur´ân´ı ilmî mahfillerde müdafaa vazifesi şimdilik ehl-i kitap ile ehl-i mektebe kalmış görünüyor. Yani mektepten gelen bazı ilim adamlarıyla Kur´ân´a taraf bazı İsevî ruhaniler ve mütefekkirler, din namına ortaya çıkmış cemaat temsilcilerinin, Diyanetin, Diyanetten sorumlu bakanın ve ilahiyatçı hocalarımızın vazifesini yapmaya çalışıyorlar.

İkinci Avrupaca sokağa kadar indirilen Kur´ân aleyhtarlığına karşı tutukluğumuzun sebebini hiç araştırdınız mı? Türkiye´deki Kemalist ihtilâllerin ürünü uygulamaların hâlâ geçerli olması, “Kur´ânî hayat tarzı” tartışması ve Kur´ân´a karşı global olarak organize olmuş “semavî din karşıtlarının” şerleri gibi hususlar; Diyanetimizde, ulemamızda ve dinî cemaatlerimizde bu tutukluğu netice vermiş olabilir mi? Korkunun ecele elbette faydası yok. Er veya geç korktuğumuz tartışmaların kucağına düşeceğimizden bizim şüphemiz yok. Bu güne kadar Kur´ân, Rabbimizin halk ettiği sebeplerle kendi kendisini müdafaa ettiğine göre-şimdilik kıyamet kopmayacaksa-yine Kur´ân bu mücadelede galip gelecektir. Burada önemli olan; İlâhiyat tahsili görmüş hocalarımızın, İslâmiyeti anlatma ve müdafaa ile vazifeli ilgililerimizin ve diyanetimizin üzerlerine düşen görevleri yerine getirmeleridir.

Her gün yüzlerce makale, kitap, seminer ve programla kendisini Avrupa´da dost-düşmana okutturan Kur´ân´ın bu kıtadaki sesi Asya´daki müntesiplerinin seslerinden yüksek çıkarsa, elbette üzülenler Müslümanlar olacaktır.

 

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*