Bizim firmamız, yollarda namaz molası verir!

Neredeyse yarım asırdır, şehirler arası yollarda seyahat etmekteyiz. Dolayısıyla, yollardaki bu namaz molası işi, çokça yaşadığımız bir hadise. Bu mevzu ile alâkalı, bazen yazdık da… Gerek bizim, gerekse diğer ağabey ve kardeşlerimizin başından geçen çok maceraya şahit olup, dinlemişizdir. Eğer bugün yollardaki dinlenme tesislerinin veya mola yerlerinin, akaryakıt istasyonlarının birçoğunda mescit varsa, bunun müsebbibi, başta Nur Talebeleri olmak üzere, diğer dinî cemaatlerdir.

Az mı macera yaşamışızdır? Neler gördük, neler geçirdik bu hususta. Gerek ağabeylerimiz olsun, gerek biz olalım bu yaşadıklarımızı anlatsak, her halde bir roman çıkar ortaya. Hassaten de, 70’li yıllarda yaşadıklarımız gözümüzün önüne geliyor da, “Ne günlerdi Ya Rabbi?” demekten kendimizi alamıyoruz. Bir seferinde, 70’li yıllarda idi zannederim, bir İstanbul-Ankara seyahati esnasında, Bolu Dağında mola vermişti otobüsümüz. Ama tam kalkış saatinde de namaz vakti girmişti. Beş dakika beklemeleri için rica ettik, söyledik kabul etmediler. Bizim namazımız da kıymetli olduğu için, otobüse binmeyip, namazımızı kıldıktan sonra başka bir otobüsle yola devam etmiştik. Yine, rahmetli Mustafa Özsoy Ağabeyle beraber yaptığımız bir Konya–Ankara seyahatinde, mola yerinde namaz kılacak yer olmadığından, inşaat tahtalarını yan yana getirip, cemaatle namaz kılmıştık kendisiyle.

Yine, daha önce bir yazıda belirttiğim bir hadise daha var, o da şu: Erzurum’da eskiden bir İnam Hoca vardı. Rahmetli iyi bir Nur Talebesiydi ve imamlık yaptığı camide de, Nurları anlatırdı. İşte o zat, bundan yıllar önce, mesai arkadaşımız olan oğlunun yanına gelmiş ve beraberce Bursa’dan Erzurum’a dönüyorlarmış. Bir müddet yol aldıktan sonra akşam namazının vakti girmiş, o zaman 90 yaş civarında olan İnam Hoca eğilerek şoföre, “Şoför bey, akşam namazının vakti girdi, müsait bir yerde dur da namazımızı kılalım” demiş. Şoför de, umursamaz bir tavırla, “Hacım, sonra kaza yaparsın” demiş. Bu söz, hocayı şaşkınlığa uğratmış, çünkü genellikle doğu otobüsleri bu namaz hususunda hassas olduklarından hiç öyle bir cevap beklemiyormuş. Hoca, oturduğu ön koltuktan hemen ani bir hareketle yerinden kalkıp, direksiyona yapışmış. Şoför şaşırmış, “Ne yapıyorsun hacım?“ demiş. Hoca da Erzurum şivesiyle “Kalk ula, arabayı ben süreceğim“ demiş. Tabiî herkeste bir şaşkınlık ve merak… Şoför, “Hacım sen bunu nasıl sürersin?” deyince, “Niye ula? Bak gördün mü, olmir değil mi? Ben senin işine garışirmiyem de, sen benim işime garişirsen… Kalkmış bir de namaz hususunda fetva verirsen. Ben hocayam, fetva verilecekse onu ben bilirem.” deyince, tabiî şoför, müsait bir yerde namaz molası vermek mecburiyetinde kalmış.

Aslında Müslümanların dinî bir vecibesi olan namazın vakti, seyir esnasında giriyorsa buna müsamahalı bakmak lâzım. Bu, dinî bir meseledir. Onun esas olan şekli şudur: Tren, uçak ve gemi gibi, durdurulması imkânsız vasıtaların içinde seyir esnasında, mümkünse ayakta, değilse, oturarak namaz kılınır. Ama otobüs gibi durdurulması mümkün olan vasıtalarda, azimet olan otobüsten inerek namaz kılmaktır. Onun için, namaz kılanlara kolaylık sağlanmalıdır. Meselâ, bir firma çıkıp da, reklâm yapıp başlıktaki cümleyi ilân etse, “Bizim firmamız, yollarda namaz molası verir!” dese, ne olur? Vallahi çok şey olur. Dinde hassas insanlar, eğer o firmanın diğer özellikleri de iyiyse, hep o firmaya akın eder.

Aslında bu mevzu, “normal bir ihtiyaç” gibi görülmediğinden dolayı büyütülmektedir. Meselâ; mola yerinin dışında seyir esnasında bir yolcu, zaruret durumunda tuvalet falan ihtiyacı olunca durup onu bekliyorlar, bu bir ihtiyaç olarak görülüyor. Hâlbuki Müslümanların namazları da en az tuvalet ihtiyaçları kadar hakkıyken, maalesef bazı firmalar bunu kaale almayıp, üstelik nâhoş şekilde muamelede bulunabiliyorlar.

Tabiî bu namaz kılma işini istismar etmemek de lâzım. Biz genellikle Batı vilayetlerimizdeki seyahatlerde, yolculuk müddetini namaz vaktine göre ayarlıyoruz. Ama tabiî, zaruret durumları olduğunda da, şirketler ona göre davranmalı. Bir zaman bu namaz molası meselesinde birisi şoförden rica etmiş. Şoför de “Duramayız acelemiz var” demiş ve bir müddet sonra otobüsün lastiği patlayınca, beş dakika “namaz molası” yerine, iki saate yakın “lastik patlama molası” vermek durumunda kalmışlar.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*