Bizleri sefahattan ne koruyabilir?

Her işin bir ehli vardır. Her ehil adamın yaptığı işlerde muvaffakiyeti vardır. Her yapılan işten, her muvaffak olunan fiillerden bir zevk, bir lezzet ve haz alınır. Haz duyulan, zevk alınan ve lezzetli olan her işin akıbeti merak edilir ve “neticesi ne olacak?” diye düşünülür.

Dünya adına yapılacak ve yapılmış olan işin akıbeti hüsrandır, neticesi elemdir, üzüntüdür. Çünkü Dünya adına yapılan işler ve alınan lezzetler, zevkler geçicidir, fanidir. Dünyanın işlerinin faniliği, geçiciliği daha başa gelmeden düşünülürken, hayal edilirken bile insana elem verir, üzüntü verir.

Ahirete dair, ahirete ait işler ise baki olduğu için zevklidir, lezzetlidir ve sevinçlidir. Bakiye ait her şey ebedî bir saadet âleminden haber verdiği için elemlidir, üzüntüsüzdür. Zaten bakiye ait her iş, bekayı ve beka âlemin de saadetleri hatırlatır, baki lezzet ve lezzetlere insanı garkeder.

Elbette böyle lezzetli, zevkli ahirete ait hâlât insanı Dünya işlerinde dahi iyiliğe, güzelliğe, hayır ve duâya sevk eder. Baki olan iman, Kur’ân hizmeti dahi insana ve mü’min olan insana kudsi bir lezzet, kudsî bir zevk verir.

Kur’ân’ın, İslâmiyetin, imanın ve kudsî hizmetlerin verdiği lezzetler, zevkler; insanı, mü’mini sefahetten ve küfrün dalga dalga gelen hücumlarından muhafaza eder, korur ve kurtarır.

Önemli olan iman hakikatlarına sahip çıkmaktır. İmanî, Kur’ânî emirlere masadak olmaktır. Zevkli, lezzetli kudsî hizmetlerle meşgul olarak dalâlete, küfre ve sefahate, sefalete yol vermemek ve mağlûp olarak hem Dünyada, hem ahirette rezil ve perişan olmamaktır.

Hem bu Dünyada hem ahirette insana elem, üzüntü vermeyecek ancak ve ancak Kur’ân’ın, İslâmiyetin, imanın nurlarıdır, emir ve yasaklardır. İnsan-ı mü’minine yakışacak olan en iyi hareket ve fiil, bu dünyada ve öbür dünyada başına belâ olmayacak fiillere, amellere sırat-ı müstakim üzere dosdoğru olarak tabi olmak, istemektir. Allah’ın katında masadak olmak veya ayine olabilmektir.

Biz imanın nuruyla, Kur’ân’ın ikazatı ile kudsî manevî, lezzetli ve zevkli fiillere, amellere muvaffak olmak istedikçe Cenâb-ı Hak bize o derecede muvaffakiyetler ve muzafferiyetler nasip edecektir inşallah.

Dünyaya ait benlik, gurur, hırs ve süflî işler ile ahirete ve kudsî hizmetlere, bunlardan alınacak zevklere ve lezzetlere talip olamayız. İmanın, Kur’ân’ın ve İslâmiyetin nurlarına, kârlarına kanaat etmeliyiz. Ve sabırla muvaffakiyeti, muzafferiyeti Cenâb-ı Kerîm-i mutlaktan istemeliyiz ve beklemeliyiz.

Kudsî Kur’ân ve iman hizmetlerinin verdiği zevkler, lezzetler, hazlar, sevinçler ve mesruriyet inşaallah bizleri sefahatten, dalâletten ve küfrün tuzaklarından bizleri koruyacaktır…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*