Erzurum’dan yola çıkan tırımız Kars’ın Kağızman ilçesinde çiçeklerle karşılandı. Erzurum’da yaşanan küçük tatsızlığın ardından daha büyük bir şevk ve gayretle yoluna devam eden Hizmet Tırı, büyük ısrarlarla bizleri dâvet eden Kağızmanlıların ilçe girişinde çiçekli karşılamasıyla büyük moral buldu.
BEDİÜZZAMAN HİZMET TIRI PASİNLER CEPHESİNDE
Bu arada Kağızman’a varırken Erzurum’un Pasinler ilçesinden de geçiyorduk. Bediüzzaman 1915 yılında Ruslara karşı Pasinler cephesinde savaşmıştı. Talebeleriyle birlikte gönüllü milis alayı teşkil ederek cepheye koşan Milis Alayı Kumandanı Said Nursî, vatan müdâfaasında çok büyük hizmetler görmüştür. Savaşta birçok talebesi şehid olmuş; kendisi de Bitlis müdâfaası sırasında yaralanarak Ruslara esir düşmüş, 1918’de tekrar İstanbul’a dönmüştür.
Biz de şimdi Üstad’ın talebeleriyle birlikte savaştığı ve bir çok talebesini şehit verdiği cephelerden geçiyorduk. Bediüzzaman girdiği her savaştan galip çıkan muzaffer bir kumandandı. Nitekim şimdi talebelerinin sayısı milyonları aşmış. Şimdi de Bediüzzaman Tanıtım ve Hizmet Tırı’yla hizmet mücadelesinde yeni cepheler açılıyor.
Bu duygu ve düşüncelerle Iğdır’a doğru yol alırken artık karşımıza bütün haşmetiyle ve karlarla bembeyaz olmuş zirvesiyle haşmetli Ağrı Dağı ya da diğer adıyla Ararat karşılıyordu.
Bediüzzaman ve Ararat ilk defa yanyana gelmiyordu şüphesiz. Bir gün bir rüyayı sadıkada kendini bu dağın altında görmüştü Bediüzzaman. Burada hizmetlerinin ilk parolasını almıştı ve ilme kavuşmuş, emre muhatap olmuştu. O Kur’ân’ın sönmez ve söndürülemez bir güneş olduğunu bütün dünyaya gösterecekti. Rüyasında Ağrı Dağı paramparça oluyor, infilâk ediyordu. Şimdi ise bütün haşmetiyle ve tek parça halinde Bediüzzaman’ın şahsı manevisini selâmlıyordu aynı dağ.
MEŞHUR AĞRI DAĞI’NIN ALTINDAYIZ
İşte Bediüzzaman’ın o rüyayı anlattığı bölüm: “Eski Harb-i Umumîden evvel ve evâilinde, bir vakıa-i sadıkada görüyorum ki, Ararat Dağı denilen meşhur Ağrı Dağının altındayım. Birden o dağ müthiş infilâk etti. Dağlar gibi parçaları dünyanın her tarafına dağıttı. O dehşet içinde baktım ki, merhum validem yanımdadır. Dedim: ‘Ana, korkma. Cenâb-ı Hakkın emridir; O Rahîmdir ve Hakîmdir.’ “Birden, o hâlette iken, baktım ki, mühim bir zat bana âmirâne diyor ki: ‘İ’câz-ı Kur’ân’ı beyan et.’
“Uyandım, anladım ki, bir büyük infilâk olacak. O infilâk ve inkılâptan sonra, Kur’ân etrafındaki surlar kırılacak. Doğrudan doğruya Kur’ân kendi kendini müdafaa edecek. Ve Kur’ân’a hücum edilecek; i’câzı onun çelik bir zırhı olacak. Ve şu i’câzın bir nev’îni şu zamanda izharına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak. Ve namzet olduğumu anladım.” (Mektubat, s. 357)
Bediüzzaman infilâkın başladığı yere geri dönmüştü bu şekilde. Ağrı Dağı’nın altında aldığı emri ve vazifeyi başarıyla yapmış olduğunun ispatıydı Bediüzzaman Tanıtım ve Hizmet Tırı’nın o yollardan geçmesi.
Benzer konuda makaleler:
- Bediüzzaman, Ararat Dağının eteklerinde
- Ararat (Ağrı) Dağı’nın infilâkı
- Bediüzzaman’ın dâvâsı
- Ağrı Dağının İnfilakı
- Barla’yı yaşayabilmek
- Bediuzzaman Hizmet Tır’ı Yoluna Devam Ediyor
- Çünkü O Bediüzzaman’dı
- Kağızman’a Nur gele
- Albay Bediüzzaman
- Dinlenemiyorum
İlk yorum yapan olun