BOP eş başkanlığından BOP temsilciliğine (mi?)

Bazı hakikatleri daha sarih, daha vazıh ve daha seçikçe ifade etmek zorundayız. Medya ve teknolojinin ekseriyetçe barış karşıtlarının kontrolüne geçmesi, maalesef iğfal ve manipüleyi fevkalâde genişlettirdi. Yalan ve dezenformasyon bilhassa aktüel siyasette her tarafa hakim olmaya başladı.

Ülkeyi istikrarsızlaştırarak bölmeye çalışan Marksist Kürt örgütüyle uzlaşmaya çalışan başbakanımız; terörü geride bıraktığı kırk bin insanın kanını ve dört yüz milyar dolarlık milletin zararını sanki bugünlerde keşfetmiş gibi. Bazı müdahaneci gazetecilerle yardımcıları da bu anlamsız ve bölgedeki bütün ayrılıkçılara cesaret veren görüşmelere fetva bulmaya çalışıyorlar. Hem de mugalâta ve cerbezenin en kabasıyla. Fakat başbakanımız kendilerinin de sebep oldukları Suriye katliâmını durdurmak, altmış bini geçen can kaybına mani olmak ve ülkeyi tamamen harabe zara çevirmekten alıkoymak isteyen ABD, Rusya, Çin ve AB’nin rağmına ‘NEOCON cephesinin başlattığı BOP’da ısrara inatla devam ediyor. Yani İsrail’deki NEOCON başbakanın da istediği istikamette bölgenin haritasını değiştirmeye çalışıyorlar, 11 Eylülcüler. Doha’ya bir bedevinin ayağına Suriye’yi parçalama planlarını güncellemeye giderken başbakanımız, İsrail de bu gayrete Şam-ı Şerifi bombalayarak destek çıkıyor. Beşşar’la doğrudan görüşmeyi kabul eden muhalefeti susturmak üzere; El Kaide selefi ve diğer terör örgütlerine yardım ediyor, Türkiye ve Katar inisiyatifleri. Emperyalist Avrupa’nın DİREKTİFİ İSTİKAMETİNDE Türkiye’yi parçalamaya kilitlenmiş terör örgütleriyle; kanı ve terörü durdurmak gayesiyle oturmaya çalışan Erdoğan’ın, Beşşar’ı tamamen iraptan çıkarması, kanaatimizce kendi inisiyatifinden ziyade iktidara gelmelerini sağlayan NEOCON’larla vardığı bir ittifakın neticesi olmalı.

BOP TEMSİLCİLİĞİ

Amerika ve Avrupa siyasetlerinin 11 Eylül sonrasında yavaş yavaş demokratik mecralarına dönmesiyle NEOCON’lardaki telâşı hepimiz müşahede ediyoruz. Gel gör ki onların Türkiye üzerindeki baskıları hâlâ devam ediyor. Ekseri medyanın rüşvet ve istibdatla tek taraflı yayını bunu ispat emiş olmalı. Erdoğan’la birlikte NEOCON ‘larca BOP başkanlığına atanan Salihi ile Berlusconi tarihin arşivine kaldırılınca başbakanımız eş başkanlıktan temsilciliğe inmiş oluyor. Washington‘daki karargâhlarını şimdilik kaybettiklerinden, bütün ümitlerini Atatürkçü ve Kemalistlere bağlayan Troçkistlerin Erdoğan‘a bu kadar ehemmiyet vermelerinin manası ortaya çıkıyor. BOP haritasıyla ilgilenmek istemeyen ABD hükümetinin evvela Libya’da ve sonrada Ankara’da cezalandıran Troçkistlerin Suriye cephesine Türkiye’yi gizli-açık sürmeleri, başbakanımızın bir iktidar uğruna kapıldığı sarmalı artık dostlarına da gösteriyor, düşüncesindeyiz.

Onun son zamanlarda birbirini tutmayan beyanlarına bilimsel kılıflar arayan, AB‘ye sataşmalarını ‘Derin strateji‘ hikmetiyle yorumlayan, AB karşıtlığında Orta Doğu’daki bütün fitlerinin başı sayılacak İngiltere’ye yanaşması ve darbe karşıtlığının göklere çıkarırken bugün bütün darbecilere ’12 Eylülden 27 Nisana kadar’ avukat kesilen akla zarar verici değişimlerini ise suskunlukla geçiştiren analizci strateji uzmanlarının yalnızca günü kurtarma çabaları hakikaten esef vericidir.

MACEREYA SÜRÜKLENEN ÜLKE…

Miras yedilerdeki harcama çılgınlığını bilirsiniz alın teriyle gelmemiş servetin erime süresi gayet kısadır. Siyasette de durum bundan farklı olmamalı. AKP’nin şu geçici saltanatının Erbakan’a ait olduğunu hakperestler inkâr edemezler. Fakat asıl itici kuvvetin içerde 28 Şubat ile 27 Nisan, dışarıdan ise 11 Eylülden sonra dizginleri ele geçiren NEOCONLAR olduklarını tekrar vurgulamak gerekiyor. Bu sürelere 12 Eylül çerçevesinde hizmet eden Sayın Karadayı Paşa’dan Çevik Bir’e, Büyükanıt Paşa’dan İlker Paşa’ya kadar emek sarf etmişlere de başbakanımız minnettarlığını unutmuyor. Bir süre önceye kadar emrindeki medya ile hipnotize ettiği zavallı millete günde beş öğün yedirdiği Ergenekon karşıtlığını neredeyse bu gün hayranlığa dönüştü. Erbakan’ın uğrunda hayatını ve izzetini feda ettiği ’Siyasal İslâm’ı turuncucuların imkânlarıyla NEOCONLARIN mecrasına aktarabilmiş ‘yenilikçi AKP’lileri’ siyaset tarihi çok, ama çok farklı bir sayfa yazacaktır.

AKP Batı normlarında bir parti değildi ve olamadı da… Global devrimcilerin maslahatları paralelinde ortaya çıkmıştı ne tüzel olarak AKP’den ve ne de bu menfaat oluşumunda bir araya gelmiş kahramanlardan bahsetmek bize bir şey kazandırmıyor. BOP süreciyle dışarıdan ve Marksist terör örgütleriyle de içerden sürüklendiğimiz macera bizi ürkütüyor. Rüşvetlerle, keyfilik ve istibdatla millet adın hareket eden iktidarların tahribatları geniş ve derin boyutlu oluyormuş. Zira millî iradeyi zinhar dinlemeyen, şahıs ve parti çıkarlarını parametre kabul etmiş, geleneksel devleti alabildiğine tahrip ederken yerine yenisini koyamayan bu idareye ‘hikmet-i hükümeti bilemiyoruz‘ anlayışıyla teslim olanların hallerini yükseksen derece hikmete zıt olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Benzer konuda makaleler:

2 Yorum

  1. Muhterem Kardeşim… AKP, Mevcut Hükümet ve Başbakana herhangi bir muhabbettimin olduğ söylenemez… Parti ve Hükümet olarak yaptıklarının kahır ekseriyetini tasvip ettiğimi de söyleyemem… Buna rağmen, yukarıda yazdıklarını bu keskinlikte ve bu derece ağır yazmaktan, fakir imtina ederdim… Galiba, Meşrep meselesi… Selam,muhabbet ve dua… Cenab-ı Allah (cc) yar ve yardımcın olsun…

  2. Esef verici kafalar, Yeni Asya’yı ve yazarlarını, fazla siyasi de bulsalar, olaylar, kimin haklı olduğunu açığa vuruyor, delillendiriyor. RTE, Katar’a gidip geldikten sonra, hemen ertesi gün, İsrail ŞAM’ı bombalıyor. Muhaliflerin, bir nevi isyanın haksızlığını ve zayıflıklarını görüp, Yönetim’le görüşmelere oturmak üzere olduğu bir zamanda, Cilvegözü’nde patlayan ve Türkiye’den geldiği iddia edilen, ama apar topar hemen plakası üzerinden, ilgisizlik propagandası yapılan araç hakkında yeterli bilgi verilmiyor ve görüntü üzerinde yasaklamalar uygulanıyor. NEDEN? Acaba, isyanın tek destekleyicisi RTE Hükümeti, İDLİP sürecine (Suriyeli muhaliflerle Suriye Yönetiminin anlaşması) darbe mi vurmak istiyor, yeni muhalifler mi üretmek istiyor? Milletlerin, Devletlerin hayatında 10 (on) yıllar kısa sürelerdir, bir nevi fetret sayılabilir, kesinti dönemleri olarak anılır.

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*