Bu anayasaya 30 yıl önce itiraz ettik, bedelini ödedik ve haklı çıktık

“12 Eylül anayasası resmî ideolojiye oturtulan ve demokratik yaklaşımdan uzak bir anayasa. Yanlış bir zemine bina edilen ve dar bir kadro tarafından hazırlanıp mizansenlerle topluma onaylatılan bir belge olarak yürürlüğe girmesinin ileride çok büyük sıkıntılara sebebiyet vereceğini düşündüğümüz için uyan görevimizi yaptık.”
BİRİLERİ DOĞRULARI SÖYLEMELİYDİ
“Tek seferde 365 gün olmak üzere o dönemde toplam 470 gün kapatıldık. Herkesin yanlışlara alkış tuttuğu ya da göz yumduğu, seyirci kaldığı bir ortamda birilerinin bedelini ödemeyi göze alarak doğrulan söylemesi lâzımdı. Biz ona talip olduk, yaptık ve 30 sene sonra gelinen nokta hem tarih, hem millet önünde bizi haklı çıkardı.”
KÂZIM GÜLEÇYÜZ CİHAN HABER DERGİSİNE KONUŞTU:
Bu anayasaya 30 yıl önce itiraz ettik, bedelini ödedik ve haklı çıktık
Türkiye, son birkaç yıldır darbe girişimlerine yönelik soruşturmaları konuştu. 12 Eylül ve 28 Şubat darbelerine yönelik soruşturmalar da demokrasiye müdahalelerin sorgulanması adına önemli adımlar olarak değerlendiriliyor. 12 Eylül soruşturması, darbe döneminde yaşananların bir kez daha tartışılmasına olanak sağladı. 80 darbesinin en önemli mağdurlarından birisi de Yeni Nesil Gazetesi oldu. Aradan geçen yıllar içinde hep tartışma konusu olan 12 Eylül anayasasına muhalefet gazeteye pahalıya patladı. Yeni Nesil Gazetesi’nin başına gelenler aslında darbe savunucularının “Anayasa yüzde 90’ın üzerinde oyla kabul edildi.” iddialarının da ne kadar yersiz olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Yeni Nesil Gazetesi’nin 1 yıl aralıksız kapatılması, 12 Eylül anayasasına bırakın itiraz etmeyi, öneride bulunmanın bile ne kadar imkânsız olduğunu net bir şekilde gözler önüne seriyor. Darbe döneminde Yeni Nesil adıyla yayımlanan Yeni Asya Gazetesi Genel Yayın Müdürü Kâzım Güleçyüz, 12 Eylül döneminde yaşanan baskıları ve kapatma cezasına kadar geçen süreci Cihan Medya Haber Dergisi’ne anlattı.
Anayasaların bir milletin gelecek yıllarını ve kaderini ilgilendiren çok önemli belgeler olduğunu ifade eden Kâzım Güleçyüz, Yeni Nesil olarak sürece tepkisiz kalmalarının mümkün olmadığını söyledi. Anayasaların sağlıklı olabilmesi, demokratik bir düzen çerçevesi oluşturabilmesi için demokratik katılımcı bir anlayışla yapılması gerektiğinin altını çizen Güleçyüz, darbe kadrolarının anayasayı kendileriyle birlikte çalışan hukukçularıyla bir araya gelerek kendi istedikleri metni ortaya çıkarmak için harekete geçtiklerini dile getirdi.
“12 Eylül anayasası 27 Mayıs’ın tahkim edilmiş halidir.” diyen Güleçyüz, “12 Eylül anayasası bu yaklaşımla hazırlanmak istenen bir anayasa. Resmî ideolojiye oturtulan ve demokratik yaklaşımdan uzak bir anayasa. Bunun böyle yürürlüğe girmesi durumunda, yanlış bir zemine oturtulan ve dar bir kadro tarafından hazırlanıp daha sonra birtakım mizansenlerle topluma onaylatılan bir belge olarak yürürlüğe girmesinin ileride çok büyük sıkıntılara, sancılara ve problemlere sebebiyet vereceğini düşündüğümüz için uyarı görevimizi yapma ihtiyacını duyduk.” ifadelerini kullandı. Darbe yönetimini uyarmanın hatta öneride bulunmanın çok zor bir iş olduğunu dile getiren Güleçyüz, bu sebeple darbe yönetimi ile sıkıntılar yaşadıklarını ve kapatma cezaları aldıklarını aktardı.
Darbenin mimarı Kenan Evren’in o dönemde başörtüsü ile ilgili çok tartışılacak sözler sarf ettiğini söyleyen Güleçyüz, başörtüsü yasağının 12 Eylül’e dayandığını, 28 Şubat’ın ise 12 Eylül’ün eksik bıraktığı şeyleri tamamladığını ifade etti. Güleçyüz şunları söyledi: “12 Eylül döneminde bizzat Kenan Evren’in Cumhurbaşkanı sıfatıyla yapmış olduğu müdahalelerle bu konu Türkiye’nin gündemine geldi. Halen hem üniversitelerde, hem Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullarda, gerek kamu kurumlarında, ki; uygulanan başörtüsü yasağının yasal dayanağı olarak gösterilen yönetmelikler 12 Eylül döneminde Bülent Ulusu’ya kurdurulan hükümet tarafından çıkarılmıştır. Ama tabiî ki biz bunlar gündeme geldiği zaman başörtüsünü de savunmak, bu yasağa karşı çıkmak, eleştirmek noktasında yayınlar yaptık. Özellikle bunlardan dolayı ciddî rahatsızlıklar oldu ve Selimiye’ye çağrılma ve burada ikaz edilmeleri özellikle başörtüsü ile ilgili yayınlardan dolayıydı.”
MERKEZ MEDYA, DARBECİLERİ ALKIŞLADI
Son günlerde yapılan “Medyanın özgürlüğü tehlike altında” yayınlarını hatırlatan Güleçyüz, merkez medyanın o dönemde baskılara sesini yükseltmek bir yana, darbe yönetimini alkışlamayı seçtiğini belirtti. Güleçyüz, “Türkiye’de merkez medyanın özelliği darbelerden önce darbe ortamını hazırlayacak provokatif yayınlar hazırlamak, darbeden sonra da darbecileri alkışlamak. Bir eleştiri, uyarı, yapıcı bir yaklaşım, milleti düşünerek böyle bir tavır ortaya koyma gibi bir politikası hiçbir zaman olmamış. O zaman da öyleydi. Hep darbe yönetiminin hoşuna gidecek yayınlar yapıldı. ‘Aman şunu yaparsanız millet şöyle bir zarar görür’ gibi bir endişesi yok ki. Gündeminde millet yok ki zaten. Tamamen belli örgütlü azınlık grupların sözcüsü mahiyetinde ve devletle de çıkar ilişkisi içerisinde. Dolayısıyla onlardan bu anlamda, bu çerçevede bir yaklaşım beklemek doğru değildi, zaten olmadı da.”
En ağır cezayı darbe anayasasına muhalefet ettikleri dönemlerde aldıklarını dile getiren Güleçyüz, anayasaya muhalefetin darbeciler açısından bardağı taşıran son damla olduğunu belirtti. Dünyada hiçbir örneği olmayan ağır bir ceza aldıklarını anlatan Güleçyüz, tek seferde 365 gün olmak üzere toplam 470 gün kapatma cezası aldıklarını anlattı. Tüm bu cezalara rağmen merkez medyanın yaşananları görmezden geldiğini hatırlatan Güleçyüz şöyle konuştu: “Hiç onların böyle bir duyarlılık, hassasiyet gösterdiklerine şahit olmadık. Ancak kendilerine dokunursa… Meselâ Cumhuriyet gazetesiyle askerî yönetim arasında da bir ara sıkıntılar yaşandı. Ama sadece kendisine dokunulduğu zaman bir tepki gösteriyor, fakat bize yönelik ve dünyada eşi görülmemiş olan o muamele karşısında herhangi bir duyarlılık gösterdiklerini görmedik.”
KAPATILACAĞIMIZI BİLDİĞİMİZ HALDE ANAYASA KİTAPÇIĞI YAYIMLADIK
Anayasa referandumundan yaklaşık 15 gün önce attıkları “Bu anayasa ile parlamenter demokratik rejimi kurmak mümkün değildir” başlığının darbe yönetimini çok kızdırdığını anlatan Güleçyüz, bu manşetin ardından gerekçe dahi açıklanmadan 1 yıl kapatma cezası aldıklarını dile getirdi. Yeni Nesil kapatılınca yayın hayatlarına Tasvir Gazetesi ile devam ettiklerini bildiren Güleçyüz, darbe yönetiminin yeniden kızmasına sebep olan anayasa kitapçığının ikinci bir kapatma çekincesiyle Köprü dergisi üzerinden verildiğini ifade etti. Tahmin ettikleri gibi anayasa kitapçığının verilmesinin ardından Köprü dergisine de kapatma cezası verildiğini söyledi.
Derginin kapatılacağı kesin olmasına rağmen broşürü basma kararlılıklarını “Tarihe not düşmek istedik.” şeklinde açıklayan Güleçyüz, “Eğer haksızlık karşısında susarsak ‘dilsiz şeytan’ diyor Peygamber Efendimiz. Herkesin yanlışlara alkış tuttuğu ya da göz yumduğu, seyirci kaldığı bir ortamda birilerinin bedelini ödemeyi göze alarak doğruları söylemesi lâzım. Biz ona talip olduk, yaptık ve 30 sene sonra gelinen nokta hem tarih, hem millet önünde bizi haklı çıkardı.”
YENİ ANAYASA ÇALIŞMALARI YETERLİ DEĞİL
12 Eylül darbesinin üzerinden 30 yılı aşkın zaman geçtiğini ve geçen sürenin kendilerini haklı çıkardığını ifade eden Güleçyüz şunları söyledi: “Bu anayasadan kurtulmak gerektiğinin ve günlük hayatımızda bizleri etkileyen birçok olumsuzluğun bu anayasadan kaynaklandığının fark edildiği bir aşamaya geldik. Başörtüsü sorunundan tutun, din ve vicdan hürriyeti önündeki sıkıntılara, işçi hakları, sosyal haklar, yasama, yürütme, yargı erkleri arasındaki uyumsuzluklar, yargı vesayeti, bürokratik oligarşi, asker vesayeti… Bütün bunlar darbe ürünü anayasadan kaynaklanan şeyler. Bu zamana kadar birçok maddesi değişmiş, ama özü hâlâ duruyor. Ruhu hâlâ duruyor, onun için düzelmiyor. Problemler kronikleşerek devam ediyor.”
Seçimin hemen ardından başlayan yeni anayasa çalışmalarının aradan geçen zaman göz önüne alınınca yeterli olmadığını vurgulayan Güleçyüz, eleştirilerini şöyle dile getirdi: “Çalışmalar çok ağırdan alınıyor. Gerçi kendilerine göre bir takvim var, o takvimi işletiyorlar, ama toplumun gündemine anayasayı taşıma noktasında bir gayret içinde değiller. Özellikle iktidar partisinin tavrına baktığımız zaman sanki gündemde böyle bir şey yokmuş gibi davranıyor. Günlük, anlık krizler ve onlara yönelik konjonktürel düzenlemelerle vakit geçiriliyor. Halbuki 12 Eylül 2010’da, mini anayasa paketi için yapılan referandumda tam mesele kıvamına gelmişti, kamuoyu tamamen anayasaya odaklanmıştı ve bu paketle yeni anayasanın da önünün açıldığı yorumları yapılmıştı. Onun üzerinden devam edilmiş olsaydı, toplumdaki bu anayasa dinamizminden yola çıkılarak o beklentiyi karşılayacak daha seri adımlar atılmış olsaydı her halde daha kolay ve kısa sürede neticeye ulaşabilirdik. Seçimin üzerinden de bu kadar ay geçti ve şimdi toplumun gündeminde anayasa diye bir şey yok. Kamuoyunun gündeminde ve medyada böyle bir gündem yok. Öyle olunca anayasa heyecanı söndü. Bunu yeniden canlandırmak, kamuoyunun gündemine taşımak ve çözüme götürecek bir strateji uygulamak biraz daha zorlaştı gibi… Acilen hükümetin artık bu işi birinci gündem maddesi yapması lâzım.”
DARBE YÖNETİMİ ‘NUR’DAN RAHATSIZ OLDU
Başörtüsü yasağına muhalefet ve anayasa eleştirileri yüzünden sık sık darbe yönetiminin merkezi olan Selimiye Kışlası’na çağrıldıklarını dile getiren Güleçyüz, Selimiye’de basınla ilgilenen askerî birimlerin sürekli gazetelerde çıkan haberleri, yazıları takip ve müdahale ettiğini ifade etti. Darbe yönetiminin basını kontrol ve baskı altına alma arzusunu Güleçyüz ilginç bir örnekle açıkladı: “Gazetede yayımlanan bir şiirde ‘nur’ kelimesi geçiyor. Bundan dolayı açıp, ‘Nasıl böyle bir şiir koyarsınız!’ diye fırça atıyorlar. Bizi o dönemde irtica yayını olarak görüyorlardı. Öyle düşündüler her halde. Bize zaten o gözle bakıyorlardı. İrticai bir yayın olarak görüyorlar. Dolayısıyla ‘Nur’dan da rahatsız oldukları için böyle bir ikazda bulundular. Nur kavramı imanî bir kavram. Cenâb-ı Hakk’ın bir ismidir aynı zamanda Nur. Biz de Nurcu kimliğiyle bilinen bir gazeteyiz, bütün bunları birleştirerek demek ki bir rahatsızlık hissettiler ve ikaz ettiler. Yahut Mahrukatçılar Demeğinin bir açıklaması var, ‘Biz bütün dernekleri kapattık, siz nasıl bir dernekle ilgili haber yayınlarsınız!’ gibi çok komik uyarılar da geliyor.”
Gürkan Tuzlu,
Cihan Dergisi, Mayıs – Haziran 2012

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*