Bu asır, Nur Talebeleriyle iftihar ediyor

Nurcular, bu asrın yüz akı insanlarıdır.

Bozyazı-Tekeli ilçemizin geçenlerde vefat eden Rahmetli İsmail Kayan Ağabeyimiz için taziye ve yaralı olan kardeşlerimiz için de geçmiş olsun ilânı yayınlatmaları bana çok anlamlı geldi.

Belki yüz yüze tanımadıkları, görmedikleri, sohbetini dinlemedikleri bir Nur Talebesi için acı paylaşımı ne kadar anlamlı bir kardeşlik manzarasıdır. Yani nerede yaşıyor olursa olsun, şahs-ı manevinin azalarına gelen bir rahatsızlığın veya bir sevinç halinin bütün bünye tarafından hissedilmesi ve paylaşılması tam bir cemaat oluşumunun adıdır.

Doğu-Güneydoğu ili olan Batman’ın Akdeniz ilinin, bir ilçesi olan Bozyazı’daki ağabey ve kardeşleri ile sevinç/keder birliği içerisinde olmaları tam bir İslâm kardeşliği manzarasıdır.

Yine Üner Hocanın tesbitiyle, İsmail Ağabeyin Batman’daki defin işlemi esnasında ve sonrasındaki taziye merasimi esnasında herkesin birbirine ‘başınız sağolsun’ demeleri, bir sahiplenmenin göstergesidir.

Demek bir Nur Talebesi vefat ettiğinde, o sadece bir ailenin değil, bütün bir Nur Talebelerinin acı günüdür. Evet, kardeşlik de böyle bir şeydir.

Evet, birimiz Şark’ta, birimiz Garb’ta da olsak bir ve beraberiz anlayışına bu yakışır.
***
Bozyazı İçel’in küçük bir ilçesi. Ama Antalya yolu üzerinde çok güzel bir Nur medreseleri var. Haftada iki gün ders yapılıyor. Kırk elliyi bulan bir gazete aboneleri var. Yakın plandaki hedef yüz abone diyorlar.

Şimdilerde bayan Nur medresesi peşindeler. Allah onun için de bir kapı açmış. Bir hayırsever hanımefendi, ‘Benim bu ilçede bir dairem var. Siz bayan sohbetlerinizi bu evde yapın. Sizden kira da istemiyorum. Yeter ki dersler yapılsın.’ demiş.

Durumdan anlaşılıyor ki, siz neye hazırsanız o şey de size hazırdır. Siz samimî adımlar attığınızda, Allah da o adımlara uygun kapıları halkedecektir.

İşte bu ihlâsın gücüdür.

Bozyazı ve Tekeli omuz omuza vermişler ve hizmet-i imaniye ve Kur’âniye derslerini taşıyorlar. Allah da onların işlerini kolaylaştırıyor.

İhlâslı az, çok hükmündedir.

Samimî, birlik ve beraberlik ruhu içerisinde dört kişi, dört bin dört yüz kırk dörtten geçtiği dünden bu günlere bütün yaşanan hadiseler şehadet ediyor.

Yedi Sahabe, kırk Sahabe dün, binlerce kişinin yaptığı faaliyetleri yaptılar, binlerce kişinin elde ettiği neticeleri kazandılar. Bugün de köylerde, beldelerde, illerde kırk, yedi Nur Talebeleri tıpkı sahabeler gibi dünyanın her tarafına hizmet-i imaniye ve Kur’âniye derslerini taşıyorlar.

Onun için artık biliniyor ki, ihlâslı az, çok neticelidir.
İhlâslı az, çok tesirlidir.

İşte bugün de Nur Talebeleri ihlâsla, samimiyetle, ciddiyetle ve pek çok zorlukları göze alarak az, ama çok neticeli adımları atıyorlar, neticeler alıyorlar.
***
Cuma günü Tekeli kasabasında Kutlu Doğum programı çerçevesinde ‘Sünnet-i Seniyye Işığında Hayatı Okumak’ konferansımızı yaptık. Şükür. Ama burada hemen bir şeyi itiraf etmem gerekir ki, bu samimî insanlar topluluğunun çabası, gayreti, heyecanı ve özellikle de farklı farklı yaş guruplarındaki hanımefendilerin nura hizmetleri benim şevkime şevk kattı.

Hazret-i Peygamberin (asm) neden bir gün rahat yüzü görmediğinin sırrını bu insanların rahatlarını bozmalarında anladım.

Ve bu insanlarla iftihar ettim.

Eminim ki, Peygamberimiz de (asm) bu insanlarla, bu ruh dolu, samimiyet dolu ümmetiyle iftihar ediyor.

Evet, bu asır Nur Talebeleriyle iftihar ediyor. Çünkü onlar bu asrın Sahabe mesleğini yürüten, Asr-ı Saadet Müslümanlarıdır.

Tekeli, Nur müştaklarının bol olduğu bir belde. İnsanlar gün boyu bahçe işlerinde çalışıyorlar, yoruluyorlar, ama sohbet deyince, konferans deyince hiç de mazeret üretmeden dinlemeye koşuyorlar. Tarlasında, bahçesinde bedenen yorulan insanlar haftalık Nur derslerinde, bir iki ayda bir yapılan konferanslarda ruh kazanıyorlar, adeta ruhen diriliyorlar.

Bu tam da birbirini eğitme organizasyonundan başka bir şey değil. ‘Bırak ne hali varsa görsün’den ziyade, ‘Varolan bir problemi nasıl giderebiliriz, kardeşlerimizi nasıl eğitebiliriz, aydınlanmamızı nasıl daha güçlü sürdürebiliriz?’ arayışı hakikaten ibret alınacak bir manzara.

İşte bu kahramanlar gerçekten aydın insanlar. Çiftle, çubukla, tarla ile bağ ile uğraşırken ruhunu, aklını, kalbini ihmal etmemek tam bir aydınlık halidir.

Isparta’da nasıl köylüler, çiftçiler, esnaflar risalelerin çoğaltılmasında zamanında canla başla çalışmışlarsa; mum ışıklarında, gaz lambaları altında el yazması ile eserleri çoğaltmışlarsa; şimdi akademisyenler, araştırmacılar Risale-i Nurların konularını tetkik ediyorlar, onun bir konusundan kitaplar çıkarıyor; her mahalde farklı meslek gurupları Nur sohbetlerine koşuyorlar; köylüler, çiftçiler akrabalarını, dostlarını Nur sohbetlerine dâvet ediyorlar, canla başla, heyecanla, şevkle Nurların inkişafına çalışıyorlar.

Yedi yaşından yetmiş yaşına kadar insanlar guruplar oluşturup, okuma programından okuma programına koşuyorlar. Evet, bu insanlar bu eserlerde ne buluyorlar?
Anlaşılıyor ki, her iki dünyanın aydınlığı, her iki dünyanın saadetini buluyorlar ve onun için son nefeslerine kadar ‘Nur, Nur’ diyorlar.

İşte bu yönüyle bu hareket dünyada eşi benzeri görülmeyen bir özelliktedir.

Pazar günü Mersin’den, Anamur’dan, Tekeli’den Ermenek’ten kardeşlerin katılımları ile Yeni Asya gazetesi okuyucuları pikniği düzenlediler. Heyecan dolu, şevk dolu, kardeşlik ruhu dolu bir birliktelik ruhu taşıyorlar.

Ne diyelim, bize düşen bu kahramanların içinde bir ‘Nur kardeş’ olabilmek çabasıdır, duâsıdır. Önce bunu muhafaza etmek gereklidir, diğer meseleler kendiliğinden gelecektir.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*