Bu asrı kurtaracak bir mu´cize-i Kur´âniye

Image

1399 yıl önce Hıra/Nur Dağı’ndan doğan Kur’ân nuru dünyayı aydınlatmaya başlamıştı. Bir kişi ile başlayan İslâm dini, artık dünyanın yarısını ve nüfusunun da dörtte birini kucakladı ve kucaklamaya da devam ediyor. Acaba bu nasıl oldu?

Peygamber Efendimiz (asm) daha hayatta iken Bizans’tan Habeşistan’a; İran’dan Mısır’a kadar o günün devlet başkanlarına İslâm’a dâvet mektupları göndermiş.

 Resûl-i Ekrem’in (asm) hayatını okursanız, veda haccında sözü edilen 120 bin sahabenin 100 bini Hicaz dışına gitmiş; İspanya’dan Çin’e, Habeşistan’dan İstanbul’a kadar. Her türlü dünya meşakkatini göze alarak, Kur’ân hakikatlerini taşımışlar o yerlere.

Kur’ân artık dünyanın her tarafında okunuyor. Kur’ân sevdalıları o nurun doğduğu mekânlara koşuyor, tekbirler getirerek hep bir ağızdan: Allahu Ekber, Allahu Ekber…

Dünya bir zikirhâne oldu adeta. Telbiye sesleri yükseliyor Mekke’den hacıların ağızlarıyla: Lebbeyk, Allahümme lebbeyk…

Bugün dünyanın kalbi Hicaz’da atıyor, gümbür gümbür…

Mekke bir mihrab, Medine bir minber ve yeryüzü bir mescid oldu.

Türkiye’de geçen asrın başlarında Kur’ân’ın mânevî bir mu’cizesi doğdu; Barla bahçelerinde, bağlarında, dağlarında…

Risâle-i Nur dendi adına: Bazıları Türkçe, bazıları Arapça yazıldı; önce sadırlara, defterlere, kese kâğıtlarına, kibrit kutularına…

Her şey aleyhlerine olmasına rağmen Nur Talebeleri 600 bin nüsha risâleyi elle çoğalttılar. Sonra elden ele, ilden ile dağıttılar; Nur postalarıyla. Yani 600 bin insanın imanının kurtulmasına vesile oldu. Şimdi ise…

Nurlar artık Türkiye sınırlarını aştı, milyonların gönlünde taht kurdu; onların imanını kurtarıyor, Allah’ın izni ve yardımıyla…

Dünya dillerine tercüme ediliyor; matbaalarda gürül gürül basılıyor. Kütüphane rafları, kitap fuarları artık onlarsız olmuyor.

Nur müellifi, son dersinde bu duygularını şu sözleriyle özetliyordu:

“Cenâb-ı Hakka şükür, Kur’ân-ı Hakîmin işârât-ı gaybiyesi ile kahraman Türk ve Arap milletleri içinde lisan-ı Türkî ve Arabî ile bu asrı kurtaracak bir mu’cize-i Kur’âniyenin Risâle-i Nur namıyla bir dersi intişara başlamış. Ve on altı sene evvel 600 bin adamın imanını kurtardığı gibi, şimdi milyonlardan geçtiği sabit olmuş.” 1

Kur’ân-ı Kerim’in otuz üç âyetinin gaybî işaretlerini merak ediyorsanız, Birinci Şuâ’yı okuyabilirsiniz. Asırlarca İslâm’a bayraktarlık eden iki kahraman millet olan Türk ve Arapların dilleriyle yayınlanması hiç tesadüfe benziyor mu?

Gaybî işaretler ve gelecek için nice müjdeler var, o satırlarda!

Dünyanın dört köşesinden müjdeli haberler geliyor. Geçtiğimiz günlerde gazetemizde Şemsettin Türkan’la yapılan mülâkatı ve 19. dönem milletvekili Mehmet Özkan’ın haberini okuyunca heyecanlandım. Nur hizmetinde nereden nereye geldiğimizi ve ne yapmamız gerektiğini düşündüm. Belki bir zamanlar hayal gibi düşündüğümüz ve gördüğümüz şeyler artık gerçekleşiyordu.

Risâle-i Nurlar, artık pek çok dünya kütüphanesinde ve liderlerin başuçlarında yerini aldı. Vesile olanlara binlerce teşekkürler, tebrikler. Allah onlardan razı olsun.

Peki, biz bu hizmetin neresindeyiz?

Önünde miyiz, yanında mıyız, yoksa arkasında mıyız?

 

Dipnotlar:

1- Bediüzzaman Said Nursî, Emirdağ Lâhikası, s. 875.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*