Bu gazete ve e-gazete

Herkesin okuduğu gazete kendisine, lâkin bizim elimizde tutup gösterircesine “bu” dediğimiz, elbetteki sayfalarında bu yazıya da yer veren gazetedir. Ele alınan, elde tutulan ve sayfa sayfa okunan gazete. Matbuat âleminde Üstad Said Nursî’nin ifadesiyle “mürebbî-i efkâr” olan gazete…
Bize göre bizzat kendisi “mürebbî-i efkâr” olan Üstad Said Nursî’nin, yirminci yüzyılın başında fikirlerini beyan ettiği gazetedir. Bugün ise onun fikirleri istikametinde yayın yaptığından asla şüphemiz olmayan ve fikirlerin terbiye edicisi olduğuna inandığımız bu gazetedir.

Üstad Said Nursî, Kur’ân’a ve Resulullah’a (asm) dayandıran fikriyatını 1908’lerden itibaren İstanbul’da gazeteler vasıtasıyla duyurmaya çalışıyor, bu mânadaki gazeteleri de “mürebbi-i efkâr” olarak tavsif ediyordu. Tanzimat dönemiyle bozulmaya yüz tutmuş olan ve İslâm’a uymayan fikirlere yeniden istikamet vermeye çalışıyordu. “Gazetelerde neşrettiğim umum makalâtımdaki umum hakaikte nihayet derecede musırrım (ısrarlıyım)” diyordu.

O yıllarda hamallara hitabında, onların mevcut hallerinin sebeplerinden biri olarak cehaleti gösteriyordu.

Üstad bu cehaleti; fikirlerin terbiye edicisi mahiyetinde olan gazetenin okunmamasına bağlıyordu. O zamanda kendi yazılarının da çıktığı “mürebbî-i efkâr” olan o gazete, bugün çok daha mükemmel evsafıyla elinizde tuttuğunuz bu gazetedir.

Bugün dünyayı kuşatan salgın hastalıktan bu gazete de nasibini aldı. Gazete dağıtım ve satışı büyük darbe yedi. Hatta bir aralık gazeteler “temiz mi, değil mi; virüslü mü, virüssüz mü” tartışması yapıldı.

Ama çok sürmeden; uzman olan, olmayan bütün görüşlerin sentezinden çıkan sonuçtan kendi anladığımı şöyle ifade edebilirim:

Tedbire ve temizliğe riayet durumunda olan insandır, gazete değil. Gazetesini bayiden alan kimse eve varınca ellerini yıkar. Okumayı tamamladıktan sonra yine ellerini yıkar, olur biter.

Lâkin iş burada bitmiyor. Basılı gazeteleri olumsuz etkileyen aktüel bir sıkıntı daha var. Yirmi yaş altı ile altmış beş yaş üstü kimselerin sokağa çıkamaması kapsamında yeni çözüm arayışları, her hizmet mahalline ilâve bir fedakârlık ihtiyacını beraberinde getiriyor. Mahallinde yapılan bir çalışma ile, dışarıya çıkamayan abonelerimizin gazetelerini de, yasağı olmayanlar büfelerden toplayabilirler. Bir süre kendilerine ulaştırılamasa da, hiç değilse gazete iadeden kurtarılmış olur. Dershanede veya uygun bir yerde toplanır.

Yani hizmet mahallerinin gazeteleri iade ettirmemeleri bile, gazeteye yapılan belki en büyük destek olacaktır. Nasıl ki salgın hastalığa karşı milletçe el ele vermek adına “Biz Bize Yeteriz” sloganı kullanılıyor, “Gazeteni İade Ettirme” sloganı da bu manada istimal edilebilir.

Bu slogan Van’da hayata geçirildi. Alt ve üst yaşlara takılmayan gazete temsilcimiz, bizzat kendisi bu işi yapıyor. Vanlılar sağolsunlar bizi de kendilerinden kabul ederek, Avusturya’da olmamıza rağmen Van’da bir yıllık gazete aboneliğimizi kabul ettiler. Yani böylece iki türlü aboneliğimiz oldu. Burada e-gazete, orada bu gazete. Gözümüz burada, elimiz orada. İşte gazetemize el atmak, tam da bu olsa gerek.

Eee, pekâla e-gazete ne olacak? E-gazete de bu gazetenin hizmetkârı olmaya amade. E-gazete daha zerreler âleminde iken, “bu” gazete vazife başındaydı. Şimdi bu çok zor durumda gazetesini düşünen herkes, basılı gazeteye olan aboneliğine ilâveten bir de e-gazeteye abone olması halinde bu gazetenin yüzünü güldürecektir inşaallah.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*