Bu Nurlar parlayacak!

Risale-i Nur Kur’ân’ın malıdır ve mehazı Kur’ân’ın kudsiyetidir.

Evet, “Risale-i Nur, Kur’ân’ın has tefsiri olduğundan Kur’ân’a bağlıdır. Kur’ân ise Arş-ı Âzama bağlıdır. Onun için, Risale-i Nur’u Kur’ân medh ü senâ edebilir. Birinci Şuada otuz üç âyetiyle işaret etmiştir.”1

Üstad-ı Muhterem Said Nursî Hazretleri’nin ifadesiyle ”İslâmiyet parlayacaktır.“ Buna vesile olan “Risale-i Nur da parlayacak, fütuhat yapacaktır.” İnşâallah!

Saff-ı Evvel Nur Talebeleri’nden Halil İbrahim, tarafgirâne ve Risale-i Nur’a rakibâne söylenen sözlere mukabil “Pek yakında parlayacaktır âlemde Risale-i Nur” diyerek Kur’ân’ın mânevî tefsirinin parlayacağına işaret etmiştir. Nurunu Kur’ân’dan alan bir hakikat huzmesi elbette güneş gibi parlayacak ve muhtaç olanların akıl, kalb ve ruhlarına gıda olacaktır.

Cenab-ı Hakk’a hadsiz şükür olsun ki Üstad-ı Muhterem Bediüzzaman Said Nursî’nin şahs-ı mânevîsi ve lisân-ı hakikisi ve seyf-i mânevîye-i bedîiyesi olan Risale-i Nur, i’câzkâr lisânıyla konuşuyor, münkirleri susturuyor. Ve şems-i mânevîye-i hidayet olarak aktâr-ı âleme ifâza-i envar edip “Allah’ın nurunu üflemekle söndürmek isterler. Allah ise nurunu tamamlamaktan başka bir şeye razı olmaz-kâfirler isterse hoşlanmasınlar.”2 ayetinin bir hakikatini güneş gibi gösteriyor. Bazıları ahmaklıklarından üflemek isteseler dahi sönmek değil belki nurunun lem’aları daha ziyade parlayacaktır.

Ey nurdan haberdâr olmayan ve el yordamıyla körü körüne iftira atmaya çalışan zulmetli münevverler! Ya ciddî mânâda bu eserleri tetkik ediniz ve ilmî olarak münazaraya giriniz; ya da yalan ve iftiralardan vaz geçiniz. Yoksa müfteri olarak tarihlere geçeceksiniz. Mert olan yalana, iftiraya ve cinayete tenezzül etmez! Bediüzzaman Said Nursî ve eserleri Risale-i Nur’lar ortadadır. O’nun gizli saklı hiçbir fiili olmamış, kendisi bizzat üç büyük mahkemede (Eskişehir, Denizli ve Afyon) yargılanmış ve sonunda beraat etmiştir. Böylece bütün eserleri kendisine teslim edilerek neşredilmiştir. Bu gün ellinin üzerinde dünya diline çevrilen ve Kur’ân’dan sonra en çok okunan ve satılan eserler hüviyetine sahip bu eserleri iftiralarla ve yalanlarla çürütemezsiniz. Anadolu’ya kök salmış ve insanların akıl, kalb ve ruhlarına tesir etmiş bu güzide eserleri onların akıl, kalb ve ruhlarından söküp atamazsınız.

Şu net olarak bilinmelidir ki Kur’ân’a bağlı ve Kur’ân’ın mânevî bir mucizesi ve tefsiri olan Risale-i Nur yasak olmaz ve perdelenip tevakkuf etmez! Risale-i Nur parlamaya ve her tarafta temevvüç etmeye devam ediyor. Ona vurulmak istenen prangaları kırarak gelmiş olan bu eserler elbette muvakkat perdelemelerle gölgelenmez. Ona muhtaç olanlar, ciddî mânâda ihtiyacını hissettiğinde Risale-i Nur o muhtaçları bulur ve onların karanlık âlemini nurlandırır ve tenvir eder.

Zulmetli münevverler bunu bilmeliler ki güneşe perde olan ve mümanaat eden bütün sebepler geçicidir. Bazen nar, nur göründüğü gibi, bazılarına da nur nar görünebilir. Hâlbuki Said Nursî der ki “Nurdan zarar gelmez; gelirse, huffâşa gelir, murdar şeylere gelir.”3 Öyleyse Nurla uğraşmayınız, geliniz ciddi olarak o eserleri mütalaa ediniz ve istifadeye çalışınız ki ebedi hayatta sizlere de bir nur olsun. Siz isteseniz de istemeseniz de “Bu Nurlar Parlayacak!”

Ey Risale-i Nur! Sende tulû’ eden şems-üş şümus-u mânevî kemal-i haşmetle tele’lü’ edip (parıldayıp) ebediyen parlayacaktır.

Abdullah Nursöz

Dipnotlar:
1- Barla Lahikası, s.239
2- Tevbe Sûresi, 9:32.
3- Eski Said Eserleri,s.207

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*