Bütün İslâm dünyası için Medresetüzzehra

Merhum Bediüzzaman Hazretlerinin, dönemin Cumhurbaşkanı Celâl Bayar’a ve dönemin Başbakanı Adnan Menderes’e 1955 yıllarında yazdığı ve talebesi Hamza Emek tarafından bizzat elden gönderdiği mektuplarının özünde ve temelinde İslâm dünyasının bir vücut hâline gelmesi vardı. Manevî ve fikir dünyasında bunun bir adı “Medresetüzzehra” idi. İsim bâbında nedir Medresetüzzehra? Bu ayrı bir konu ve derunî bir araştırma. Bugün “Medresetüzzehra” diye bu projeyi ortaya sunanlar, bunu anlatıyorlar mı acaba?

Hz. Bediüzzaman’ın başta Türkiye riyasetine sunduğu mektupların büyük bölümü Emirdağ Lâhikası eserinde mündemiçtir. Yeni Asya Neşriyat tarafından basılan eserin 437. sahifelerinde “Medresetüzzehra” hakikatına tam 55 yıl emek verdiği, özünde bütün İslâm dünyasının toparlanması olduğu ve rehberin Hucurat Sûresi 10. âyette ifadesini bulan kudsî milliyet olduğu beyan buyurulmuştur. Onlar da itiraz etmemişlerdi. Onlar da Üstadın dostları idi. Reis-i Cumhur Celâl Bayar ile mülâkatımda bunları bana ve arkadaşlarıma anlatmıştı. Bunlarla ilgili makalelerim var.

Hz. Bediüzzaman’ın hayata geçmesi için uğraştığı “Medresetüzzehra” projesi ve üniversiteleri zahiren hayata geçmese de, Sebilürreşad dergisinin sahibi Eşref Edip Fergan’ın ifadesiyle “Mekteb-i İrfan” olan Risale-i Nur Talebeleri Türkiye’nin bir ucundan bir ucuna ve Bediüzzaman Hazretlerinin riyasetinde, fiilen ve mânen “nim-medrese” hüviyetinde hayata geçirmişlerdir. Nitekim Hz. Bediüzzaman’ın en büyük iki gayesinden biri Risale-i Nur dershaneleri, ikincisi ise neşriyattır. Bunlar zaman seyli içinde hayata geçmişlerdir. Eğer bu tarz dershaneler Suriye’de ve Irak’ta olsa idi, kan gövdeyi götürmezdi.

1977 yıllarında Kuzey Irak’ta aşiret lideri Molla Mustafa Barzani, Nurcular ve Türkiye hakkında dengesiz ve seviyesiz beyanatlar vermişlerdi, bunun üzerine Hz. Bediüzzaman’ın hayattaki varisleri ve Nurun mümtaz talebeleri İstanbul’da Yeni Asya tesislerindeki umumi şûrâda merhum Ali Uçar ile bizi, bu bölgede “İttihad-ı İslâm ve ülkenin birlik beraberliği” üzerine çalışmakla vazifelendirdiler. 1980 ihtilâline kadar, geceli gündüzlü şark bölgesinin kısm-ı azamında görev yaptık. İhtilâldeki yargılanmamız ayrı fasıl.

Bu çok manidar ve umumî duâya ve teveccühe mazhar olan çalışmamızda “Medresetüzzehra”nın da istinad ettiği Hucurat Sûresi 10. âyeti rehber-i mutlak yaptık. Her zeminde her kişi ve kesime anlattık. Bu bölgenin yine ayakta kalmasının en büyük istinad duvarlarının “manevî bir Medresetüzzehra” olan ve onu yaşatan Nur dershanelerinin çoğunluğu idi. Yoksa şimdi avazı çıkan müsbet gençler nerede ve nasıl yetişeceklerdi? Hz. Bediüzzaman’ın dalgalandırdığı “İttihad-ı İslâm” bayrağı altında toplanıyorlardı. Başka çıkış yolu da yoktu.

Burada o bölgenin evlâdı olarak da şunu söylemek mecburiyetindeyim. O vilayetlerin çocukları şimdi İstanbul’da, İzmir’de, Mersin’de vesâire yerlerdeler. Nitekim birkaç yıl önce İstanbul Sultanbeyli Kültür Merkezinde “Hz. Bediüzzaman’dan Müjdeler” konferansımızda salondakilerin çoğunluğu hep şarklıydı. Bu itibarla Van ve Hakkâri ile beraber buralara da götürmek lüzumu çoktan hasıl olmuştur.

Bunların üzerinde konuşmak ve çok derin düşünmek lâzım. ABD’de 4 bin üniversite, Rusya Federasyonunda 1.251 üniversite var. Dünyada 2 milyar genç okuyor. Bunları da masaya yatırmak lâzım. 15 sene sonra dünyanın idarecileri bu gençler olacaklar, Türkiye’dekiler gibi. Hâsılı Hz. Bediüzzaman’ın ihlâsıyla ve uhuvvetiyle koşmak ve hizmet etmek lâzım. Medresenin sahibi o.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*