Bütün kötülüklerin anası

alt

Peygamberimizin (asm) “Bütün kötülüklerin anası” olarak tanımladığı içki ile ilgili üç araştırmadan kısacık neticeleri sizlerle paylaşalım.

Araştırmalar WHO, Yeşilay ve İstanbul Emniyeti’nce yapılmış.
WHO’nun (Dünya Sağlık Örgütü) 2011’de yayınladığı neticelere göre:

* Dünyada her yıl 2.5 milyon insan alkol bağlantılı hastalık ve kazalar yüzünden ölüyor.

* Alkol dolayısıyla meydana gelen ölümler; sırasıyla trafik kazası, kanser, kalp-damar hastalıkları ve siroz.

* Gelişmekte olan ülkelerde ise alkolden en fazla etkilenenler gençler.

Ülkemizdeyse İstanbul Emniyeti’nin 2010’da liselerde yaptığı araştırmaya göre alkol kullanma yaşı da 12’ye kadar inmiş durumda.

Yeşilay’ın 2011 Mart’ında yayınladığı rapora göreyse ülkemizde meydana gelen ölümlü trafik kazalarında alkol kullanım oranı yüzde 72.

Aynı araştırma kadınlara yönelik ölümle sonuçlanan şiddet olaylarında, cinayeti işleyenlerin yüzde 71’inin alkollü olduğunu ortaya çıkardı.

Bu üç araştırma neticesi bir yana, ülkemizde içki üreten firmalar büyük kârlar elde ediyor, müşteri sayıları da gün geçtikçe artıyor. Sponsorluğunu içki firmalarının yaptığı gençlere yönelik rock konserlerinde içki, sigara kullanımı özendirilip, yaygınlaştırılıyor.

İÇKİ, DARBELER, MEDYA

Gerçek şu ki, ülkemizin uzun zamandır karşı karşıya olduğu hayatiyet derecesinde önemli sosyal problemlerinden biri de alkol bağımlılığı.

Ne yazık ki, “Bütün kötülüklerin anası”  olan ve nesilleri, aileleri perişan eden içkiye karşı toplumu koruyacak savunma mekanizmaları işlemiyor.

Başbakan sofrasında bir bardak rakı içme uğruna demokrasiyi baltalamayı göze alanların yaşadığı bir ülkeyiz.

“Bira, rakı ve şarap içme özgürlüğü”  yüzünden yasama, yürütme ve yargıdan sonra toplumu yönlendiren dördüncü kuvvet olan medya ise “Bira, rakı ve şarap içme özgürlüğü”nü çağdaş hayatın bir gereği olarak sunuyor.

İçki içmeyenlerse bağnaz, hayatın keyfini çıkarmayı bilmeyen, anti sosyal kişiler olarak tanıtılıyor.

Malûm medyanın büyük bir kısmı dizilerde, filmlerde içkiyi izleyicinin beynine sarih ya da bilinçaltına gizli mesaj şeklinde “hayatın tadı” olarak kodluyor. Türkiye’nin en iyi meyhaneleri, üzüm bağlarıyla birlikte içki yapımına adım atan ünlülerin hayat hikâyeleri, bira firmalarının sponsorluğunda hazırlanan özel gazete sayfaları, sağlık için şarabın faydalı olduğunu iddia eden medyatik doktorların yazıları medyada sık sık yer buluyor.

Bütün bunlar toplum hayatını tahrip ediyor, nesilleri bozuyor, aileyi dağıtıyor.

PEKİ, NE YAPMAK GEREK?

Osmanlı padişahlarından Dördüncü Murat gibi içkiyi yasaklayarak ya da fiyatları arttırarak kalıcı netice almak mümkün değil. Yasaklar sadece “merdiven altı” gizli üretimleri arttırmaktan başka bir işe yaramıyor. Ülkemiz ve dünya tarihi bunun sayısız örnekleriyle dolu.

Kişinin alkolün zararlarını fark etmesi, iç dünyasında muhasebesini yapması ve bırakmaya karar vermesi şüphesiz en etkili ve kalıcı çözüm. Nitekim çağdaş medeniyetin kabul ettiği bağımlılık merkezlerinde yapılan tedavilerden biri de bu. Uzun, kimi zaman da çok pahalı…

Şüphesiz bağımlılığı daha başından engellemek, kişilerde farkındalığı önceden oluşturmak, bir nev’î “koruyucu hekimlik” gibi hastalık başlamadan tedbirini almak en güzeli.

Dinimizdeki bütün yasaklar aslında “koruyucu hekimlik” misâli insanın yararına!

İÇKİ ÂYETLERİ İNDİĞİNDE

Bir iman inkılâbının gerçekleştiği Asr-ı Saadet’te içkiyi yasaklayan âyet indiğinde Sahabelerin evlerindeki küpleri, fıçıları çıkarıp devirmeleri neticesinde Medine sokaklarında şarap dereleri oluştuğunu yazar kaynaklar.

Su gibi içki tüketen insanlar, Allah’ın yasak emrine gönülden bağlandıklarından kendi elleriyle imha etmişlerdir evdeki stoklarını.

İç dünyalardaki bu değişimi ancak bir peygamber gerçekleştirebilir.

Peygamberimizin (asm) 14 asır önce söylediği mesajlara bu asır insanının da ihtiyacı var şüphesiz.

Nitekim gazetelerden kimi ülkelerde içki kullanımının sınırlandırıldığını okuyoruz. Bunlardan biri de içkiyi su gibi tüketen Rusya. Geçtiğimiz yıl gazetemizi ziyarete gelen Müslüman gazeteci Nailya Hanım Rusların aslında adım adım İslâma yaklaştığını anlatırken içki konusunu da dile getirmişti. Rusya artan suçlar karşısında son çare olarak içki kullanımını sınırlandırmıştı. Gerçekten de gazeteler kısa bir süre sonra Rusya’da çocukların sokakta olduğu gündüz saatlerinde içki satışı ve kullanımının yasaklandığını yazdılar.

Şeriat-ı Ahmediye (asm) dersine bütün insanlığın ihtiyacı var!

FARKINDALIK OLUŞTURMAK İÇİN…

Toplumda alkolle mücadele noktasında farkındalık oluşturmak için sivil toplum kuruluşlarına büyük iş düşüyor.

Medyanın alkolü teşvik çalışmalarına mukabil, sivil kuruluşların alkole karşı yapacağı kampanya önemli bir adım.  

Bu noktada ilk aşama Yeşilay’ın çalışmalarının desteklenmesi ve medyada daha fazla yer verilmesini sağlamak olabilir.  Medyanın alkolle mücadeledeki gücü hafife alınmamalı.

BEDİÜZZAMAN HAZRETLERİ VE YEŞİLAY

Osmanlının son dönemlerinde de yaygınlaşan bu illete karşı teşekkül ettirilen Yeşilay’ın kurucularından biri de Bediüzzaman Said Nursî’dir. Fahreddin Kerim Gökay’ın hatıralarında kuruluş aşamasında Bediüzzaman Hazretlerinin “En ziyade matbuâta ehemmiyet vermeliyiz” sözü yer alır.

HÜLÂSA

Bu topraklarda yaygınlaştırılmaya çalışılan alkol ile yüz yılı aşkın süredir mücadele eden Yeşilay’ın çalışmalarına destek olmak gerek. Geçtiğimiz günlerde sponsorluğunu bir bira firmasının yaptığı İstanbul’daki rock festivali sırasında yaşandığı gibi Yeşilaycılar medyada linç edilmemeli.  

Hülâsa; alkol ile mücadelede almamız gereken daha çok yol var.

Peygamberimizin (asm) “Bütün kötülüklerin anası”  olarak tanımladığı içki alışkanlığı başka nasıl alt edilebilir ki?

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*