Büyük adama karşı hür olmak

Münâzarât Risalesi’nde yer alan çok önemli bir suali ve cevabı yazımızın başında paylaşıp devamında ise bu hakikati anlamaya çalışalım.

“Sual: Bir büyük adama ve bir veliye ve bir şeyhe ve bir büyük âlime karşı nasıl hür olacağız? Onlar, meziyetleri için bize tahakküm etmek haklarıdır. Biz onların ve faziletlerinin esiriyiz.”

Cevap: “Velâyetin, şeyhliğin, büyüklüğün şe’ni tevazu ve mahviyettir, tekebbür ve tahakküm değildir. Demek, tekebbür eden sabiyy-i müteşeyyihtir (şeyhlik taslayan çocuk). Siz de büyük tanımayınız.”

Bu hakikatte önemli dersler yer alıyor. Hayat-ı içtimaiye içerisinde büyük makamlarda yer alanlar sahip oldukları meziyetleri ve yetkileri tekebbür ve tahakküm için kullanmamalıdır. Meziyet tekebbür için yetki ise tahakküm için verilmemiştir. Tevazu ve mahviyetten uzaklaşarak tekebbür ve tahakkümle kendini küçültenleri büyük şahıs olarak tanımamak gerektiği ders verilmektedir. Öyle tanıyıp kabul etmenin ise o şahısları daha çok tekebbür ve tahakküme sürüklediği görülmektedir.

Hem kendinin hem de başkalarının hürriyet ve hukukunu korumak, makam ve mevkiini istibdat ve tahakküme alet edicilere karşı dikkatli olmakla ve onlara karşı bu hakları savunmakla mümkündür. Hürriyetleri ve hukukları kırıcı olan şahısların vaziyetleri olağan karşılanmamalı, ”biz onları böyle kabul etmek zorundayız” yanlışına düşülmemelidir. Risale-i Nur hem istibdad-ı maddinin hem de istibdad-ı manevinin râfiidir (kaldıran). Her türlü istibdadı reddeden Risale-i Nur, maddî ve manevî hürriyetleri temin eder.

 

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*