“Çadırcı Nureddin” Ağabeye, Allah rahmet eylesin!

Birkaç yazımızda bahsetmiştik. Gençlik yıllarımız olan 70’li senelerde Ankara’da bulunurken, cemaatimizin irtibatını sağlayan gazetemiz Yeni Asya’da çıkan kandil ve bayram ilânlarını takip ederdik. O kadar ki, hemen hemen kimin nerede olduğunu ezberlemiştik.

İşte onlardan biri de, Bursa’nın eski ağabeylerinden “çadırcı” lâkabıyla tanınan Nureddin Atlıer Ağabeydi. Onu da ilânlarından gıyaben tanıyorduk. Yirmi beş sene önce geldiğim Bursa’da ise, artık vicahen de tanımış ve samimî olmuştuk. Sevdiğimiz bir ağabeyimizdi. Her sohbetimizde görüşür, konuşur sohbet eder, bazen de şakalaşırdık.

 İyi bir Yeni Asya okuyucusuydu. Öyle ki, neredeyse gazeteyi satır satır, her tarafını okuyanlardandı. Bizim yazılarımızı da okur ve her gördüğümüzde tebrik ederdi. Bir de, Bursa’da teşekkül ettirdikleri bir ilâhî grubunda ilâhî söylerdi. Mübarek gün ve gecelerde, sohbet arasında da bunu ekibiyle beraber icra eder, bizim tertib ettiğimiz çeşitli faaliyetlerin bazı kısmında da bu işi yaparlardı.

Her bir tecezzide, sarsıntıda, Yeni Asya çizgisinden hiç inhiraf etmemiş, yolundan hiç ayrılmamıştı. Anlayacağınız, bu dâvânın sâdık ve mudakkik bir takipçisiydi. Son senelerde biraz rahatsızlanmış, yürümesinde filan problem olmuştu. Namazlarını da oturarak kılıyordu. Ama ona rağmen, yine de, derslerini, sohbetlerini hiç aksatmıyor, o yaşında ve o hâlinde, yine de her hafta vakfımızdaki sohbetlere devam ediyordu.

Bundan birkaç sene önce, Elif Nur Kurdoğlu kardeşimizle birlikte, kendisiyle bir röportaj yapmıştık. Maalesef yayınlanamayan o röportajı arşivimizden, dosyamızdan bulursak, onun hatırasına hürmeten nazarlarınıza arz edeceğiz inşaallah!

Hastalığı iyice ilerleyince, artık dışarı fazla çıkamaz olmuştu. En son olarak oğlu Mehmed Âkif kardeşimizin dükkânında görüşmüştük.  Daha sonraları artık öyle bir hâle gelmişti ki, daha evinden dışarı çıkamaz olmuştu. Arkadaşlarla beraber bir ziyaretine gidelim diye konuştuğumuzda, durumundan dolayı ailesinin pek rıza göstermediğini söylediler. Demek daha başka görüşmek nasib olmayacakmış.

Bir-iki gün önce aklıma geldi. Kendi kendime içimden “yahu Bursa’da hasta olan bazı ağabey ve kardeşlerimiz var. Nureddin Atlıer, Hüseyin Bilcan, Kasım Ali Güngör, Üzeyir Şenler gibi, bu ağabeylere bir geçmiş olsun makamında yazı yazıp arkadaşlarımızdan duâ talep etsek” diyordum. Ama işte, vakit bulup da bir türlü yazamamıştık.

11 Mart günü vakfımızdan gelen mesajla, Nureddin Ağabey’in vefat ettiği bildiriliyordu. Üzüldük, Allah rahmet eylesin, makamı cennet olsun inşaallah. Artık bundan sonra, onun bayrağını oğlu Mehmed Âkif kardeşimiz dalgalandırarak, vakfımızda babasının boş kalan koltuğunu doldurur. Dostlarının, camiamızın ve ailesinin başı sağ olsun.  

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*