Camiler niçin dolmuyor?

Bir kardeşimizle öğle namazını cemaatle kılmak için bir ilimizin merkez camiine gittik.

İlk sünneti kıldık. Müezzin kameti bitirdi. “Ya Rabbi, senin rızan için niyet ettik öğle namazının farzına” deyip tekbir almak için ellerimizi kaldırdık; imam siyasi anonsa geçtiğini duyduk dehşete kapılarak:

“Muhterem cemaat, tesbihata kalmıyorsunuz, çıkıyorsunuz diye şimdi ilan edeyim. Müftümüzün de ricası var, bugün akşam ile yatsı ezanı arası, Ankara’dan Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı vaaz verecektir. Lütfen yarım saat, 40 dakika önce gelelim, camimizi dolduralım, ilimize ve Ankara’ya bir mesaj verelim!”

Ellerimiz kulaklarımızda, donduk kaldık! Buyrun hakiki dindarlığın ve ihlasın cenaze namazına!

Geçen senelerde Ramazan-ı şerifin özellikle ilk günleri tıklım tıklım dolardı. Bu senenin ilk gününde caminin yarısı bile dolmamıştı. Ramazanın onuncu gününde ise, üçte bire indi…

Farkında mısınız, dindarlar iktidarında camiler başalıyor! Cuma günleri camiye gelenler, homurdana homurdana hutbeleri dinliyor. Zira, hutbeler, siyasi propaganda kürsülerine döndü! Vaazlarda, hutbelerde, “Ya bizdensiniz, bizde birlik, beraberlik olursunuz veya düşmansınız!” mesajları veriliyor! Birkaç senedir camilerin boşalmasının sebebi budur!

Milletimizi, Müslümanları korumak, iman, ibadet, zikir, dua, ilim, fikir, tefekkür, çalışmak ve şükürden geçer. İmamlar, vaizler, hatipler (hutbe okuyan) vatandaşlarımızı Allah rızası için camiye, namaza, teravihe, duaya, ilme, tefekküre, şükre çağıracağına, Ankara’ya mesaj göndermeye, siyasetçilere şirin görünmeye çalışıyor! Böyle dua ederek şunu mu demek istiyorlarlar?

Hani, şu düsturları uygulayacaktık: “Amelinizde rıza-yı İlâhî olmalı. Eğer O razı olsa, bütün dünya küsse ehemmiyeti yok. Eğer O kabul etse, bütün halk reddetse tesiri yok…” (Bediüzzaman Said Nursî, Lem’alar, s. 164.)

Ey iktidar muhibleri! Neden amelinizde “Rıza-yı İlahi!” yok da, rıza-yı siyasi, rıza-yı Ankara, rıza-yı nefsi var?

Lütfen, “Rıza-yı İlahi/Allah rızası için” siyaseti camilere, okullara, kışlaya sokmayınız! Sokanları da, hadis-i şerifte emredildiği gibi, “Ya elinizle, ya dilinizle uyarınız. Veya kalben buğzediniz.” Yani, hiçbirisini yapamıyorsanız, kalben buğzediniz, duygusal tepkinizi koyunuz!

Anladığımız kadarıyla yediğiniz şefkat tokatlarından aklınız başınıza gelmedi! Zecir tokatlarından kurtulmak için çabucak aklınızı başınıza alınız!

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*