Çanakkale şehitliğindeki kırık haç

Çanakkale şehitliğine ilk gittiğimde, bir hûş olmuştum. Tepeden, boğaza ve şehidliğe bakınca, garib duygular yaşamıştım. O yaz gününde, rüzgârın tatlı tatlı esmesi, bana, adeta şehidlerden selam getirmesi gibi gelmişti.

Dünyanın hiçbir devresinde, hiçbir yerinde görülmeyen, bu barbarların hücumu, öyle taktikli ve alçakçaydı ki, çözebilene aşk olsun. Dünyanın bir ucundan, okyanuslar ötesinden gelen alçak çeteler, senelerce sömürgelerinde bulundurdukları Müslüman milletlere, “haydin kâfirle savaşa gidiyoruz” diye Çanakkale’ye getiriyorlar. Savaş başladıktan sonra bir ara sabah namazı vaktinde bakıyorlar ki, “kâfir cephesinden” ezan sesi geliyor. Allah, Allah! Şaşırıyor zavallılar, “bu ne hâl yahu?” tabii, sonradan öğreniyorlar karşısındakilerin kâfir olmadığını, bu tevhid dininin son askerleri olduğunu…

Dedik ya, dünyanın en alçak keferelerinin şeytanlığı bunlar. Müslümanı, müslümana, bilerek veya bilmeyerek kırdırmayı, çok iyi bilir, becerir bunlar…

Çanakkale bir efsanedir. Çanakkale, imanın küfre, en büyük bir galebesidir. Bir tarafta az sayıda Allah’ın askerleri, diğer tarafta, onlardan kat kat fazla insan ve teçhizatlı, tağutun askerleri. Elbette, tarih boyunca olduğu gibi, Allah’ın askerleri, her zaman tağutun askerlerine galebe çalacaktı, çaldı da…

Çanakkale ile alâkalı çok yazılan çizilenler var. Bunların çoğuna, bu teknoloji çağında vakıf olabiliyor insan. Ama tabii, orada gözle görülüp de, anlatılan daha enteresan şeyler var. Biz de, bundan birkaç sene önce yaptığımız son Çanakkale şehidlik ziyaretinde enteresan bir şeyle karşılaşmıştık. Demek, daha önce hızlı hızlı geçtiğimiz için fark edememiştik. Zannedersem, Fransız Mezarlığı idi. Tabii mezarlarının başında haç vardı. Ama bazılarında Haç tam olarak değil de, üstü kırık şekildeydi. Oradaki rehberimize bunu sorduk. Dedi ki “o gördüğünüz kırık haçlı mezarlar Müslüman askerlere ait.” Şaşırmıştık. “nasıl yani?” dediğimizde, “Çanakkale savaşına, Fransız, İngiliz, İtalyanlar, kendi sömürgelerindeki askerlerini, düşmanla savaşacağız diye getirmiş ya, onlardan çoğu, Müslümanlarla savaştığını bilmeden ölmüş. O Gâvurlar da, kendi ölülerinin başına tam haç, Müslümanlarınkine de üstü kırık haç takmışlar. İsimlere dikkat edin” dediğinde, baktık, gerçekten de “Ali” yazıyordu.

Ah alçak ruh! Dünyanın şeytanları, şu Müslüman milletlerle uğraşmayı bir bıraksalar, dünya gül gülistan olacak ama nerede…

Benzer konuda makaleler:

1 Yorum

  1. Çok garibime gitti. Böyle enteresan bir şeye çok şaşırdım. Ben de gidince bulacağım orayı inşallah.

Niyazi için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*