Çanakkale’de şahs-ı mânevî kuvveti

Herkesin bir dayandığı kuvvet vardır bu hayat-ı içtimâiye içerisinde. Nurun Talebeleri de bu dehşetli asrın darbelerinden korunmak ve hizmet-i imaniyede istikametle ilerleyebilmek için şahs-ı manevîden doğan o muazzam ve tahrip olmaz güce dayanırlar. Bu güç, yakıcı veya yıkıcı bir güç değil, milletin can damarına akan manevî bir güçtür. Evet, bu millet ve vatan, ancak böyle bir güç ile ayakta durmakta, aslını ve neslini yok olmaktan korumaktadır.

Çanakkale Nur kafilesi tefekkür mekânlarında konakladı. Evet, hepimiz biliyoruz ki Nur kafilesi boşu boşuna toplanıp dağılmaz. Dünyevî değildir hiçbir hareketi, kalp evinde yerleşen bir hakikat vardır hep. O hakikat ise; ”Ey nefsim! Şunu unutma ki millet-i İslâm için her fedakârlığa katlanan Üstadımız, her ânında Nurlarla alâkadardı” sözünü her an nefsin sağır kulağına işittirmeye çalışmaktır.

Risâle-i Nur’dan akseden Nur ve kuvvet Anadolu’nun her köşesinde seyrine doyum olmayacak güzellikte, Üstadımız önde olarak, Nur kafilelerinin geçişini âleme izlettirmektedir.

Çanakkale’de hiçbir zaman zafer eksik olmamıştır. Çanakkale’de zaferler Risâle-i Nur ile devam etmekte, kıyılardan çıkartma yapan İslâm ve insanlık düşmanları Risâle-i Nur’a teslim olmaktadır. Nur kafilesi kumandanı Müşfik Üstadımız, en büyük taarruzun nereden geldiğini bize göstermiş, bin atom bombasından daha kuvvetli Nurları elimize vererek, “Sizin vatanınızı da en büyük tehlikelerden kurtaracak Nurlardır, başka yerden medet beklemeyin” demiştir.

Nurun ulvî nefesi, şehitlerin makamına erişmiş; ”Hoş geldin Tevhid Sancağını son taşıyıcısı, Bediüzzaman namıyla anılan kahraman kumandan! Senin elinde parlayan bu Nurlar, İslâmiyet düşmanlarının gözlerini kamaştırmış, hareket edemez hâle gelmişlerdir. Bizim vazifemiz bitti, vatanımızı muhafaza için candan, maldan, anadan, yardan geçtik. Ey Nur! Sen bu vatan ve bütün âlem-i İslâm üzerinde güneş gibi parlamaktasın. Artık vazife senindir, zaferin şimdiden kutlu olsun, senin hizmetin içerisinde şehit olan kardeşlerimizi beklemekteyiz” diyerekten manen mukabelede bulunmaktadırlar.

“Anlarsa uzağım yakınımdır, anlamazsa yakınım uzağımdır” diyen İsmail Fakirullah Hazretleri gibi, bu asırda da Nurun Talebeleri Üstadlarına yakın olmanın ancak onu anlamaktan geçtiğinin farkında olarak ilerlemektedirler.

İnşaallah, Çanakkale ve bu vatanın her bir köşesi nurun şefkatli kucağına toplansın…

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*